 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1985/2109
K: 1985/4305
T: 30.04.1985
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davalı (S.D.) yönünden açılan dava atiye terk edilmiş bulunduğundan bu davalı hakkındaki davanın işlemden kaldırılmasına, davalı (V.) Turlar Ltd. Şti. yönünden açılan davanın husumet nedeni ile reddine ve davalı (H.P.) hakkında açılan davanın adı geçenin istihdam eden olması nedeni ile kısmen kabul ve kısmen reddi ile toplam 554.700 lira maddi ve manevi tazminatın olay tarihinden 19.12.1984 gününe kadar % 5, 19.12.1984 den sonra % 30 faiziyle birlikte davalılar (V.) Turlar Ltd.Şti. ve (H.P) avukatı tarafından duruşma istekli, davacılar avukatı tarafından da duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine gereği konuşuldu :
1 - Davacılar, trafik kazası nedeniyle uğradıkları zararların, araç sahibi ve şoför olan davalılarla birlikte aracın çalıştığı davalı (V.) Turlar Ltd. Şti.'den müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. Mahkeme, araç işleticisi olmadığını kabul ederek, davalı şirket hakkındaki isteğin reddine karar vermiştir.
6085 sayılı Trafik Kanunun 50 nci maddesi araç işleticisinin (sahibi), trafik kazalarından doğan zararlardan sorumluluğunu (kusursuz-objektif) kabul etmiştir. Olayımızda, aracın malikinin davalı (H.P.)olduğu tartışmasızdır. Davada, araç işleticisinin davalı (H.P.); ve (V.) Turlar Ltd. Şirketinin ise araçla ilgisinin, yolcu bulmak ve komisyon almaktan ibaret olduğu ileri sürülmüştür. O halde sorun, davalı şirketin, araç sahibi ile birlikte, işletici olarak kabul edilip edilemiyeceğinde toplanmaktadır.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6085 sayılı kanuna göre araç sahibinden amacın, aracı işleten olduğu tartışmasızdır. Türk Pozitif Hukukunda yerleşmiş görüşe göre; işletici "aracın işletilmesinde devamlı maddi ve maddi olmayan yararı bulunan, onun giderlerine katlanan ve araç üzerinde eylemli olarak hakimiyeti olan" kişidir. Bu soyut anlatımın olayımız içinde değerlendirilmesinin yapılması için öncelikle maddi olguların ortaya konması gerekir.
Bugün büyük seyahat (otobüs) firmaları; kendilerine, ortaklarına veya üçüncü kişilere ait araçları şehirlerarası yolcu taşımacılığında kullanmaktadırlar. Ne var ki, bu kullanma (özellikle üçüncü kişilere ait araçlarda) davalı şirketin ileri sürdüğü gibi yalnız yolcu temin etmek ve komisyon almaktan ibaret değildir :
a - 3. şahıslara ait olsa da araçların üzerinde firmanın ismi yazılmaktadır.
b - Taşıma işlemleri tümüyle aracın gerçek maliki adına değil; tamamen taşıma işlemini yüklenen firma adına yapılmaktadır.
c - Yurdumuzda giderek artan trafik kazalarında taşıyıcı firmaya karşı halkın güvenini artırmak ve onu doğabilecek zararlardan korumak için aracın işletilmesine araç sahibiyle birlikte katılmak kural haline gelmiştir. Taşıyıcı firmanın, araçların işletilmesine katılması tamamen kendi çıkarına olduğu için aksinin ileri sürülmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Nitekim, davalı şirket bu yolda, yani aracın işletilmesine katılmadığı, araçla ilgisinin bilet kesmek ve komisyon almaktan ibaret olduğu yolunda inandırıcı kanıtlar göstermemiştir.
Taşıyıcı olarak gözüken firmanın, işletme faaliyetlerine katılması çeşitli şekilde ortaya çıkabilir; örneğin şoförün seçimi, aracın sefere hazırlanmasını kontrol, sefer sırasında denetleme, araç sahibiyle birlikte sigorta yaptırma gibi. Nitekim olayımızda, zorunlu ve ihtiyari sigortalar araç sahibi olan davalı ile davalı şirket tarafından müştereken yaptırılmıştır. Kaza sırasında aracı yöneten şoförün davalı şirket adına çalıştığına dair S.S.K. dan alınan bir belge de mevcuttur; bu davadan sonra alınmış olsa dahi, nisbi değeri varılan yargıyı doğrular niteliktedir.
ç - Davalı şirketin, aracın çalışmasından, bir komisyoncudan öteye ekonomik çıkar sağladığı da tartışılmamalıdır.
Bütün bu nedenler, davalı şirketin araç sahibinin yanında ve onunla birlikte aracın işleticisi olduğunun kabulünü gerektirmelidir. Bu şekilde oluşan ve ortak işletmeye katılma olgusunun şu veya bu şekilde birinden az veya çok olması sonucu etkili değildir. O halde mahkemenin, somut olay içinde, işletici kavramını eksik değerlendirmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Hüküm davacılar yararına ve bu nedenle bozulmalıdır.
2 - Davacı, davalıların işleticisi olduğu aracın olayda % 100 kusurlu olduğunu ileri sürerek zararın tamamını istemiştir. Yargılama sırasında yapılan bilirkişi incelemesinde ise, kusurun % 60 ının davalılarda ve % 40 ının da olaya karıştığı kabul edilen meçhul araçta olduğu anlaşılmıştır. O halde davacılar davalıya kusur yükleyen iddialarında kısmen haklı çıkmışlaardır. Bu nedenle zararın tamamından davalıların sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırıdır; mahkemece yapılacak iş gerçekleşen maddi zararın yüzde altmışını hüküm altına almaktan ibarettir. (oyçokluğuyla).
3 - Davada, mahkemece takdir edilecek avukatlık ücreti vekile değil asile verilir. Avukatlık Kanunundaki hüküm ise, vekil ile asil arasındaki ilişkiyi düzenlemektedir. Davalı şirket hakkında açılan dava, ayrı sebepten reddedildiğine göre, onun yararına da aynı avukatlık ücreti takdir edilmemiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Davalıları aynı avukatın temsil etmesi bu sonuca etkili olmamalıdır. 1. bentte yapılan bozma karşısında; mahkemenin avukatlık ücretiyle ilgili bu hükmü, kabul şekli bakımından bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın birinci bentte gösterilen nedenle davacılar ikinci ve üçüncü bentte gösterilen nedenle davalılar yararına BOZULMASINA (H.P.) ve (v.) Turlar Ltd.Şti. yararına takdir edilen 6500 lira duruşma avukatlık parasının davacılar (D.) ve (G.E)'e yükletilmesine ve peşin alınan harçların istek halinde geri verilmesine, 30.04.1985 gününde ikinci bentte oyçokluğu, diğer bentlerde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY
Sorumluluğu yüklenecek başka kişilerin de bulunması halinde; davanın, bunlardan birinin tam kusurlu olduğu ileri sürülerek açılmasında dairemizin uygulaması ikinci bentde açıklandığı gibidir. Nevar ki, aşağıdaki nedenlerle, süreklilik kazanan bu uygulamaya katılmamaktayız:
a - Dava dilekçesi bir hukuki işlemdir. Bu nedenle davacının iradesinin BK.nun 18. maddesinin getirdiği ilke doğrultusunda yorumlanması gerekir :
aa - Davacının sonuç isteği, zararın tamamına ilişkindir.
bb - Olayda hiç kusuru bulunmayan bir kişinin, zararının tamamı yerine bir kısmını sorumlulardan birinden istemiş olabileceği hayatın olağan akışına aykırıdır. Olayımızda, olaya karışan diğer aracın kimliğinin meçhul olduğu da unutulmamalıdır.
cc - Davacılar, dava dilekçesinde kendilerinin olayda kusurlu olmadıklarını anlatmak için ve o çaba içinde davalı şoförün olayda yüzde yüz kusurlu bulunduğunu öne sürmüşlerdir.
b - Meydana gelen zarardan davalı ile birlikte üçüncü kişinin de sorumlu olması veya olduğunun anlaşılması açılan davaya etkili olmamalıdır. Davacılar, zararın tamamını davalıdan istemekle yasanın kendilerine tanıdığı seçimlik hakkını kullanmışlardır (BK. m. 142). Davada taraf olmayan sorumlunun kusuru, davacıları değil müteselsil sorumluların iç ilişkisini (rücu) ilgilendirir.
c - Sorumluluk hukuku, tarihi gelişimi içinde ve uygulamada zarar görenleri korumak amacını (hakkaniyet ölçüsü içinde) yüklenmiştir. Bu nedenle, davacılar vekilinin, başka bir olguyu (kendilerinin kusursuzluğunu) savunmak için söylediği sözlerin yorumunda zarar verenler yararına sonuçlara varılması hukukun bu amacına ters düşer. Savunma hakkının kullanılmasında gereksiz bir takım sözcüklerin hakkın özüne ve kapsamına etkisi kabul edilmemelidir. Aksi halde şekilcilik olgusu gerçekleşir.
O halde, mahkemenin, dosya içerisinde mevcut örnek kararımıza rağmen olayı tartışarak zararın tamamından davalıyı sorumlu tutması doğrudur, bu nedenlerle mahkeme kararı onanmalıydı.