 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1985/1836
K: 1986/2870
T: 31.03.1986
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı taleple bağlı kalınarak, 1.000.000 lira destekten yoksun kalma tazminatı ile 350.000 lira manevi tazminatın olay tarihinden itibaren % 5, 3095 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren % 30 yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazla manevi tazminat isteğinin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu.
KARAR : Dava, meydana gelen trafik kazasında desteğin yitirilmesi nedeni ile doğan maddi ve manevi zararın ödetilmesine ilişkindir.
Desteğin yitirilmesi ile sonuçlanan trafik kazası Mahmudiyel ilçesi yargı sınırları içinde meydana gelmiştir. Davalıların her ikisinin de ikametgahı Tavşanlı ilçesi bulunmaktadır. Bu dava ise davalılardan hiçbirisinin ikametgahı bulunmayan Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmıştır.
Davalılar süresinde verdikleri cevap lahiyasında davaya bakmaya yetkili mahkemenin trafik kazasının meydana geldiği mahmudiye Asliye Hukuk Mahkemesinin veya ikametgahlarının bulunduğu Tavşanlı Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğundan bahisle 21 inci maddelerine istinat etmektedir. Bu olayda HUMK.'na göre, yetki itirazında doğru olarak belirtildiği gibi, iki mahkeme yetkili kılınmıştır.
Mahkeme, iki yetkili mahkemenin gösterilmesinin yetki itirazını geçersiz kıldığından bahisle, bu itirazın reddine karar vermiştir.
HUMK.nun 23 üncü maddesinin son cümlesinde "Mahkemenin selahiyettar olmadığını iddia eden taraf selahiyettar mahkemeyi beyana mecburdur" hükmü getirilmiştir. Bu hükmün, kanunen ön görülen birden fazla yetkili mahkeme bulunması halinde dahi, yetki itirazında, bu mahkemelerin tümümün gösterilmiş olmasının yetki itirazını geçersiz kılacağı şeklinde yorumlanması, yasa koyucunun amacına ve tarafların menfaatine ters düşer . Hukuki işlemlerin geçerli olabilecekleri biçimde yorumlanması ana ilkelerdendir. Bkz. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 9.10.1946 tarih Sayı: 6/12; Y.H.G.K. 10.2.1960 T.E. 4-6, K. 188, YH.G.K. 17.2.1960 T. E.4-10 K. 192 Yetki itirazında, kanunun yetkili kıldığı birden fazla mahkemenin bildirilmesi halinde yetkili iki mahkemeden birisini seçme hakkının davacıya geçtiğini kabul ederek buna göre işlem yapıp sonuca gidilmek gerekir. Y.H.G.K. 22.9.1976 gün E. 10-1957,K.2554. Bu sonuç Hukuki işlemlerin geçerli olabilecekleri biçimde yorumlanması, Medeni Kanun'un 2 nci maddesindeki hakların kullanılmasında ve borçların ifasında iyi niyet kaidelerinin gözönünde tutulması ve davaların uzamadan sonuçlandırılması ilkesiyle de yakından ilgilidir.
Mahkemenin karar yerinde belirttiği görüşle yetki itirazının geçersiz sayması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma niteliğine göre sair yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 31.3.1986 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu2nun 9. maddesine göre "her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının Türk Kanunun Medenisi gereğince ikametgahı, sayılan yer mahkemesinde görülür". Bu madde genel (general) değil, kural (regle) olarak yetkili mahkemeyi belirler. Kuralın istisnaları "kanunda aksine hüküm bulunan" durumlardır. İstisnalardan biri de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 21. maddesinde yer almıştır. Sözü edilen 21. maddede "haksız bir fiilden mütevellit dava o fiilin vuku bulduğu mahal mahkemesinde ikame olunabilir" denilmektedir. öyleyse haksız eyleme ilişkin davalarda haksız eylemin olşutuğu yer mahkemesi davayı görmeye yetkilidir. Ne var ki, maddede haksız eylemin oluştuğu yerde davaının açılacağı değil, açılaübileceği biçiminde bir anlatıma yer verilmiştir. Uygulamada bu anlatım biçimi duraksamalara yol açmıştır. Buradaki yetkinin kesin olmayışı ve kamu düzeniyle de ilgili bulunmayışı karşısında ikametgah mahkemesinin yasal yetkisi benimsenerek davacıya seçenek (alternative) taınnmıştır. Oysa özel yetki dışında, tanınan hak seçenek kullanmak değil, isteğe bağlı olarak (facultativement) bir başka mahkemeye gidebilmektir. Bu da yetki sözleşmesi yapma hakkının kullanılması demektir. Böylece davacı isterse haksız eylemin oluştuğu yerde, istemezse yetki sözleşmesi gereği yetkisi kararlaştırılmış yerde davasını açar. Yetki sözleşmesi yapılmamış olursa haksız eylemin olşutuğu ya da davalının sonradan karşı çıkmaması koşuluyla başka bir yer mahkemesinde (ve bu arada ikametgah mahkemesinde de) davanın görülme olanağı doğar.
İkamethag mahkemesinin seçimlik mahkeme olmasına 9. madde buyruğu engeldir; çünkü bu madde gereğince ikametgah mahkemesinin yetkisi ancak "Kanunda aksine hüküm bulunmama" koşuluna bağlıdır. Haksız eylem için de "kanunda aksine hüküm" sözkonusudur.
Somut olayda, davalılar haksız eylemin Mahmudiye'de oluştuğunu, Tavşanlıda da ikametgahları olduğunu bildirerek yetkisizlik itirazında bulunmuşlardır. Davalıların ikametgah mahkemesi, açıklandığı üzere yetkili değildir. Onun yetkisi davacı tarafça da benimsenmemiştir. Davalılar bu durumda Hukuk usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 23. maddesi uyarınca yetkisizlik itirazında tek bir yer mahkemesini yetkili olarak göstermiş sayılırlar. Öyleyse dava dilekçesi reddedilerek dosya Mahmudiye'ye gönderilmelidir.
Açıklanan nedenlerle çoğunluk gerekçesinden ayrılmakla beraber dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiği bakımından ve bu yönden sonuç bölümüne katılıyorum.