 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E: 1985/3943
K: 1985/4995
T: 04.07.1985
DAVA : Dava dilekçesinde 150.000.-lira tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 3000.-liranın tahsili cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, 12.2.1974 tarihinde davalı belediyenin, davacıya satacağı arsa bedeli olarak Ziraat Bankası'na 3000.-lira yatırıldığı halde ve o günden itibaren bir çok başvurulara rağmen planlar çiziliyor, ufak bir pürüz çıktı, tapular verileceği zaman adresinize haber verilecektir, şeklindeki cevaplarla oyalandıktan sonra, 1983 yılında tapunun kesin olarak verilmeyeceği ve istenirse yatırılan paranın bir çok formaliteden sonra iade edileceği ileri sürülerek, 10 yıl önceki 3000 liranın yıllık fiyat artışları dikkate alınmak suretiyle davalıdan 150.000.-lira olarak tahsili istenilmiştir.
Mahkemece iddia ve savunma yönü üzerinde durularak tarafların delilleri toplanmamış ve satışa konu edilen taşınmaz mal hakkında resmi bir sözleşme düzenlenmediğinden söz edilerek sadece verilen 3000.-liranın nedensiz zenginleşme hükümlerine göre davalıdan geri alınmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin kabulü gibi taraflar arasında şekil şartı gerçekleşmiş bir taşınmaz satışı veya vaadi bulunmamaktadır. Ne var ki Yargıtay'ın 7.6.1939 gün ve 31/47 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taşınmazın haricen satış ve satış vaadinin geçersiz bulunması gerektiği vurgulandıktan sonra satıcının ferağın icrasını ve aksi takdirde almış olduğu bedeli geri vereceğini taahhüt etmesi ve alıcının da aralarında kararlaştırılan bedeli bu şartla satıcıya vermiş olması durumların da şartın gerçekleşmemesi halinde bedelin iadesi taahhüt edilmiş bulunduğundan satıcının bu yükümünden doğan ediminin nedensiz zenginleşmeden doğan borçlar mahiyetinde olmadığı sonucuna varılmış bulunmaktadır.
Bu bakımdan mahkemenin taraflar arasındaki geçersizde olsa taşınmaz satış veya vaadinin gerçekleşme biçimi ve koşulları üzerinde durulup olayı en ince ayrıntısına kadar aydınlatmak için taraflara delil ikame imkanı tanıyarak hasıl olacak duruma göre Borçlar Kanununun 41/2 ve özellikle 105/1. maddesi hükmünün uygulanması olanağının bulunup bulunmadığı yönleri düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmiş bulunması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de, nedensiz zenginleşme olarak alınan paranını iadesine karar verildiği halde davalının bu 3000.-liradan 12.2.1974 tarihinden itibaren sağladığı faiz gibi medeni semerelerin dikkate alınmamış olması da usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve 500.-lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 4.7.1985 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
v