 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1985/13611
K: 1986/13394
T: 25.11.1985
DAVA : Taraflar arasında görülen davada: Davacı vekili, 1191 ada 153 parsel sayılı taşınmazın (M.) Vakfından icareli olup (Y.) kızı (A.) adına kayılı iken metruken hazine adına tescil olunduğu vakıf taşınmazların mahluliyet ve metrukiyet davalarının sadece vakıflar idaresini ilgilendireceğinden bahisle hazine adına olan tapu kaydının iptali ve vakıflar idaresi adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir. Bu karar süresinde davalı hazine vekili tarafından temyiz olunmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR:Dava konusu 1191 ada 153 parsel sayılı taşınmaz (M.) Manastırı Vakfından icareli olup 16.3.1984 tarihinde davalı hazine adına tapuya tescil edilmiştir. Gerçekten vakıf malı olan taşınmazların mutasarrıflarının mirasçı bırakmadan ölmeleri ya da ülkiye terkle firari duruma düşmeleri halinde gerekli usul işlemlerinin tamamlanmasından sonra mahlulen ya da metruken vakfına dönmeleri asıldır. Ancak, 5 Haziran 1935 gün ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 24.9.1983 günü yürürlüğe giren 2888 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 29. maddesinin 1. fıkrasında on yıl içinde taviz vermek yoluyla icareteyn veya mukataa kayıtları terkin edilmemiş taşınmazların mülkiyetinin 10 yıl sonunda kendiliğinden mutasarrıflarına geçeceği ve vakfın hakının da ivaza döneceği belirtildikten sonra ikinci fıkrasında mülkiyeti mutasarıfına geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu kanunun yayımı tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatiyla hazineye intikal edip de bu husus tap kaydına işlenmiş bulunanlar ayrık bırakılarak, işlenmemiş olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği hükme bağlanmıştır.
İcareli ya da mukataalı vakıflarda taşınmazın mülkiyeti vakfında kalmak üzere kullanma hakkı mutasarrıfına ve ölümü ile mirasçısına geçer, ancak 2762 sayılı Vakıflar Kanun ile bu tür taşınmazların anılan Kanunda gösterilen biçimde belirlenecek taviz bedelinin ödenmesi ya da bele ödememekle birlikte mu kanunun yürürlüğünden itibaren on yıllık süre sonunda mülkiyetin mutasarrıfına geçmesi imkanı sağlanmıştır.
Hal böyle olunca, öncelikle dava konusu taşınmazın mükiyetinin kanunda öngörülen biçimde mutasarrıfı ya da mutasarrıflarına geçmiş olup olmadığını tesbiti, bunun için de mutasarrıfın ya da mutasarrıflarının 2762 sayılıKanunun yürürlük tarihinde sağ olması, firari bulunmaması ve bu tarihten itibaren taviz bedelini ödemiş veya bedel ödenmesine rağmen sağ ve firari olmama halinin 10 yıllık süreyi doldurmuş bulunmadığının araştırılıp değerlendirilmesi zarureti vardır. Bu itibarla mahkemece açıklanan esaslar ve özellikle 2762 sayılı Kanunun 2888 sayılı Kanunla değişik 29. maddesi hükmü çerçevesinde inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu yön düşünülmeksizin yazılı olduğu üzere davanın kabul edilmesi isabetsizdir.
Davalı hazinenin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenderden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA 25.11.1985 tarihinde oybirliği ile karar verildi.