 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Ceza Dairesi
E: 1985/2348
K: 1985/3114
T: 18.09.1985
DAVA : Karısı Naringül'ü öldürmekten sanık Ömer'in bozma üzerine yapılan yargılanması sonunda, hükümlülüğüne ilişkin Oltu Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 4.4.1985 gün ve 90/18 sayılı hüküm re'sen temyize tabi olmakla beraber duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından da istenilmiş şartı yerine getirilmiş olduğundan dava dosyası C.Başsavcılığından tebliğname ile dairemize gönderilmekle, sanığın duruşmaya müdafii göndermemesi nedeniyle duruşmasız olarak incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi :
Delillerin toplanması ve sonra bunların ortaya konulması, hakimin yargılama konusu olay hakkında bir fikir sahibi olması içindir.
Hakimlerin teknik sahalarda uzman olmalarına imkan yoktur. Uzmanlığı gerektirecek kadar derin bilgilerle olayı çözümlemek durumunda bu işi kendisi yapamaz muhtaç oldukları bu teknik bilimsel bilgileri uzman olan kişi ve kurumlardan sağlama yolunu seçerler.
Bilirkişi düşüncesi delil değil delillerin değerlendirilmesi aracıdır (Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku Adlı Eserinin 6. bası, 436 sayfa no : 335, Öztekin Tosun, Türk Suç Muhakemesi Hukuku dersleri Adı Kitabının cilt : 1, sayfa : 787) Bu niteliği itibariyle hakim bilirkişi düşüncesi ile bağlı değildir. Delil gibi istediği şekilde değerlendirilmektedir.
Bilirkişinin görevi teknik ve bilimsel alanda hakimi aydınlatmaktadır. Çünkü hakim, kendi teknik bilgisi ile delil muhtevasını tayin edemez.
Sanığın şuurunun tetkiki CYUY.nun madde 66/4, 74 otopsi ve ölünün adli muayenesi CYUY. madde 79 zehirlenme halinde incelemeler CYUY.nun 83 ve sanığın işlediği suçun farik ve mümeyyizi olup olmadığına ilişkin belli bir ilmi ve tekniği ilgilendiren, özel bir bilgiyi gerektiren incelemeler dışında kural olarak bilirkişiye başvurma ve bilirkişinin tayini hakime aittir.(CYUY.madde 66/I)
Bilirkişiler bakımından verilen görevi kabul mecburiyeti olmakla beraber CYU. Yasasının 68. maddesinde belirlenen muayyen hususlarda rey ve mütalaa beyanıyla kısmen tavsif edilmiş olanlar, yahut tetkikatın icrası için bilinmesi muktazi fen ve sanatla iştigali meslek edinenler veya meslek edinmeye resmen mezun olanlar bilirkişi olarak tayin edildikleri takdirde kendilerine verilen vazifeyi yapmaya mecburdurlar" (CYU.Yasasının 68/I. maddesi) Belli hususlarda bilirkişilik yapacakları yasa ile gösterilmiş kimseler veya kurumlar resmi bilirkişilerdir.
Resmi bilirkişiler çekinme ve yasaklık gibi sebepler yoksa bilirkişiliği kabul zorundadırlar.
Adlı Tıp Kurumu, 2659 sayılı yasanın 1. maddesinde belirlendiği gibi "adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere kurulmuş bir resmi kurumdur."
Mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen Adli Tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlüdürler.
Her türlü delille karşı karşıya olan hakime muhtevanın tayininde yardımcı olmak ve onu inandırmak durumundadır. Çünkü vicdanı ile karşı karşıya kalıp nihai kararı verecek odur.
Hakim verilen raporu yeterli ve inandırıcı görmediği takdirde aynı bilirkişi yahut tayin edeceği diğer bilirkişi tarafından yeni bir rapor düzenlenmesini emredebilir. (CYU. Yasası M. 76/I).
Adli Tıp Kurumu Genel kurulunun görevlerini düzenleyen 2659 sayılı yasanın 15. maddesinin 1. bendinde öngörülen "ihtisas Kuralları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklarca mahiyeti itibarıyla kanaat verici nitelikte bulunmayan ve Adli Tıp Genel kurulunda gösüşülmesine lüzum görülen işlere" bakacağına ilişkin hükümde başka türlü yoruma yer vermeyecek kadar açıktır. Burada kanaat verici nitelikte olmadığına karar verecek kişi hakimdir.
Hakim hangi husus hakkında görüş istemiş ise onun açıklanması dışında kanaat verici bulmadığı yolunda ayrıntılı gerekçe göstermek zorunda değildir.
Böyle bir zorunluluk hiç bir yasada öngörülmediği gibi Anayasanın 138. maddesi uyarınca hakimin yargılama çalışmaları ile ilgili olarak onu, hiçbir organ makam, merci veya kişi emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.. ve çalışmalarını engelleyemez.
Adam öldürmek gibi çok önemli bir suçtan yargılanan sanığın hukuki durumunu yakından etkileyen bir konu da 1. ihtisas kurulunun "olabileceği" gibi ihtimale dayalı bir görüş bildirmesi, kanaat verici olmaktan uzaktır.
Bu nedenle ilk hüküm bozulmuş yerel mahkeme bu bozma kararına uyduğu halde, genel kurulun görüşü alınmadan mahkemenin yargısal çalışmalarına yön verme hususunda hiçbir şekilde yetkisi bulunmayan Kurum başkasının kişisel takdiri ile aldığı 1. ihtisas kurulunun 27.2.1985 gün ve 5129/430 sayılı kararı ile yetinerek hüküm kurulması,
Yasaya aykırı sanığın temyiz itirazı bu nedenle yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddi ile esası incelenmeksizin hüküm gösterilen sebeplerle BOZULMASINA depo parasının geri verilmesine 18.9.1985 günü oybirliğiyle karar verildi.