 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1985/7238
K: 1986/2712
T: 22.04.1986
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 21.5.1984 gününde verilen dilekçe ile ferağa icbar suretiyle tescil ve 12 no'lu daireye elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 2.5.1985 günlü hükmün Yargıtay'ca, incelenmesi istenilmekle dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü :
KARAR : Davaya dayanak yapılan, haricen düzenlenen ve 25.3.1978 günlü sözleşmenin yenilenmesine ilişkin bulunan 11.2.1980 günlü senetle, davalı Şirket temsilcisi (M.N.G.), firmanın, (V.)'ın arasına yaptırmakta olduğu inşaattaki çekişmeli daireyi davacıya satmayı vaadetmiştir. Sözleşmede, satış bedelinin 1.180.000 lira olduğu, toplam 755.000 liranın ödendiği ve arta kalan 425.000 lira satış bedeli için daha önce davacıdan bono alındığı belirtilmiştir. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra, davalı Şirket vekili, Gaziantep 3. Noterliği aracılığıyla davacı (H.F.)'a keşide ettiği 9 Nisan 1984 gün ve 13719 sayılı ihtarında, bakiye satış bedeli 425.000 liraya ilişkin 24.3.1980 vade tarihli bono bedelinin ödenmediğini bildirerek satış vaadi sözleşmesini feshettiğini bildirmiş ve istek üzerine mahkemenin tayin ettiği tevdi mahalline evvelce ödenen 755.000 lirayı yatırmıştır.
Yüksek Hukuk Genel Kurulunun 19.5.1979 gün ve 1979/14-8372 esas, 1979/4364 karar sayılı ilamlarında belirtildiği üzere satış vaadi sözleşmesinden ötürü satış bedeli için bono vermek yeterli değildir ve alıcı, keşide ettiği bononun bedelini ödediğini ispatla yükümlüdür. Dosya kapsamı, ikrar ve kabulden, davacının sözkonusu bono bedelini ödemediği ve temerrüde düştüğü anlaşılmıştır. Davacının temerrüdünden dolayı davalı Şirket vekili, sözleşmeyi feshettiğine göre, davanın reddi gerekirken, bononun para gibi tedavül ettiğinden ve bu suretle satış bedeli ödendiğinden bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması, doğru görülmemiştir.
Kabulü göre de;
Mahallen keşif yapılan uzman bilirkişi aracılığıyla çekişmeli daire ve binanın değerlerinin saptanması, bu değerler arasında kurulacak orantı sonunda bulunacak payın davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken, 12 numaralı dairenin tapu miktarı ile intifa hakkı kat mülkiyetinin davalı adına kaydının iptali ile davacı (H.U.) adına tesciline ve davalının 12 no'lu daire üzerindeki müdahalesinin önlenmesine dair hukuken geçerli olmayan ve infaz olanağı da bulunmayan hüküm kurulması da, usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mümeyyizlerin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 22.4.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.