 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E:1985/6597
K:1985/6949
T:05.11.1985
* BİLİRKİŞİ
* AVUKATLIK ÜCRETİ
ÖZET: Bilirkişi raporu gerekçeye dayanmalı ve kontrol olanağı sağlanmalıdır. Yerel [mahalli] bilirkişilerin bilemedikleri konularda taraflar tanık dinletebilirler.
Davaya 2613 sayılı Yasada öngörülen yöntem uyarınca bakıldığına göre, 34. madde aracılığıyla taşınmaz ve muhtesatın dava günündeki değerleri toplamı üzerinden nisbi tarife ye göre avukatlık ücreti belirlenmelidir.
(2613 s. KTTK m. 34)
(1086 s. HUMK m. 275)
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.2.1979 gününde verilen dilekçe ile tapu kaydına dayanarak 49 ada 11 parsel sayılı taşınmazın davacılar adlarına tescili, davalıların bu yere el atmasının önlenmesi, muhdesatın temliki ve olmadığında yıktırılması istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine ve 49 ada 15 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına binaen veraset belgesindeki payları oranında davalılar Muammer ve arkadaşları adlarına tesciline dair verilen 27.3.1985 günlü hükmün Yargıtay'ca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılardan Nabi, Gülay, Turgay, Sülün, Sevim ve Sümbül vekilleri ve davacı Ali ile davalılar Muammer vekilleri tarafından istenilmekle; dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü
Hüküm, eksik inceleme ve soruşturmaya, yetersiz keşfe ve bilirkişi raporlarına dayanmakla isabetli bulunmamıştır. Dava, kadastro komisyonunca 49 ada 11 parsel sayı ile tahdit edilen taşınmaza ilişkindir. Kadastro postası, 20.12.1946 gün ve 46 sayılı tapu kaydının hudutlarının 49 ada 11 parsele daha uygun olduğunu, Halet ve arkadaşlarına ait tapuların cenup ve şimal hudutlarının mezkür yere uygun ise de, diğer sınırlarının uymadığını, tapu kaydı ve fiili durum itibariyle mezkür yerin Mahmut ve Osman adlarına tahdidi gerekeceğini, ancak Halet ve arkadaşları tarafından açılan 1956/44 esas sayılı tapulu taşınmaza elatmanın önlenmesi davasının devam ettiğini belirterek 49 ada 11 parsel sayılı taşınmazın hiç kimse adına tahdit olunmaması hususunda mütalaada bulunmuştur. Kadastro komisyonu da, posta mütalasını benimseyerek aynı kuvvette ve hükümde iki kayıt tesis edildiği, aralarında tedavüle istinat etmeksizin mükerrer kayıt meydana geldiği anlaşıldığından, bu kayıtlardan hangisinin geçerli olduğunu tayin adi? kazanın görevine dahil olduğundan ve 1956/ 44 esas sayılı davada mevcut bulunduğundan ilerde verilecek hükme binaen işlem yapılmak üzere 49 ada 11 parsel sayılı taşınmazın malik hanesini açık bırakmıştır. Taraflar, aynı kök tapudan tedavül eden ayrı kayıtlara dayanmışlardır. Kök tapu, büyük bir taşınmaza aittir. Müfrez parçalar ile sözkonusu tapunun tedavül kayıtları fazladır. Tedavül kayıtları tam olarak getirtilmemiş, aralarında bağlantı ve kontrol olanağı sağlanmamıştır. Dava dilekçesinde, Ağustos 1944 tarih 26-23.1.1946 gün 18, 25.3.1952 gün 450 ve 3.3.1955 gün 67 sıra numaralı tapulara dayanıldığı bildirilmiştir. 3.3.1955 gün ve 67 sıra numaralı tapuda, Halef ve Hayriye, yarı pay itibarıyla 22/30 paya maliktirler. Bu bakımdan davacılar 3.3.1955 gün 67 sayılı tapu kaydına dayanabilirler ve ancak kendilerine ait bu kaydın çekişmeli taşınmaza aidiyetini ispat bakımından diğer kayıtlardan yararlanabilirler. Uyuşmazlığın çözümünde, sözü edilen diğer tapuların hangi parsellere revizyon gördükleri araştırılmamıştır. Diğer bir husus da, bilirkişi Ahmet'in 18.6.1958 günlü ek raporunda davacılara ait 3.3.1955 gün ve 67 numaralı tapunun mükerrer olduğuna değinen beyanı nazara oturmamıştır. Raporda açıklandığı veçhile Temmuz 1938 tarih 70 sıra numaralı tapu ile Ihsan karısı Mümine ve Zeliha, 300 m2. lik taşınmaza maliktirler. Zeliha'nın yarı payı, tedavülen Ocak 1946 tarih 18 sıra numarada Hilmi ve 25.3.1952 gün 450 sıra numarada ise Hasan Hüseyine geçmiştir. Mümine' ye ait diğer yarı pay ise, adı geçenin ölümü ile mirascılarına intikal etmiş ve Ağustos 1944 tarih 26 sıra numarada kayıtlıdır. Mümine mirascılarından Asiye ve Aliye' nin payları mezkür kayıtta durmakta ise de, Mehmet ve arkadaşlarının payları, 30.12.1952 gün 588 sıra numaralı tapu ile Hacı İbrahime geçmiştir. Adları geçen Mehmet ve arkadaşlarının paylarını 3.3.1955 gün ve 67 sayılı tapu ile Halet ve Hayriye satınalmışlardır. Sözü edilen kayıtların layıkı veçhile araştırılması, bilirkişi Ahmet'in 30.12.1952 gün 588 ve 3.3.1955 gün 67 sayılı tapuların aynı paylara taallük ettikleri ve son kaydın mükerrer olduğu hususundaki beyanının değerlendirilmesi, davacıların dava ehliyetlerinin tartışma konusu yapılması ve özellikle 30.12.1952 gün ve 588 sıra numaralı tapunun 67 ada 10 parsele revizyon gördüğüne ilişkin kaydın soruşturulması ve davaya etkisi üzerinde durulması gerektiği düşünülmemiştir.
Taraflara ait tapuların zemine uygulanması bakımından beş kez keşif yapılmıştır. Mahalli bilirkişi ve tanıklar, tapuları yeterince uygulayamamışlardır. Teknik bilirkişiler Ahmet ve Ali tarafından düzenlenen üç ayrı raporda, davacıların 3.3.1955 gün 67 sayılı tapularının çekişmeli taşınmazı kapsadığı bildirilmiştir. 27.3.1982 günü yapılan keşifte görevlendirilen teknik bilirkişi Mustafa tarafından düzenlenen raporda ise, davalılara ait tapunun çekişmeli taşınmazı kapsadığı, davacılara ait tapunun mezkür yeri tutmadığı ve 45 ada dahilinde başka yere ait olduğu ifade edilmiştir. Raporlar gerekçeye dayanmamakta ve çelişmektedirler. Raporun gerekçeye dayanması ve kontrol olanağının sağlanması gerekir. Örneğin 49 ada 5 ila 10 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gören kayıtlarının batısı, Yusuf'u göstermektedir ve çekişmeli taşınmaza taallük etmektedir. Bu Yusuf'un 20.12.1946 gün 46 sayılı tapunun geldilerinden Temmuz 1938 tarih 79 sıra numaralı kayıt maliki Yusuf'tur denmeli ve bu beyanın dayanağı gösterilmelidir. Yukarıda değinildiği veçhile çekişmeli taşınmazın malikini tayin bakımından raporlar çelişmektedir ve bu çelişikliğin giderilmesi düşünülmemiştir. Hükme dayanak yapılan son raporun tercihinde dayanılan gerekçe de yeterli görülmemiştir.
Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için davanın özelliğine binaen ilk önce tapu tasarruf işleminden anlayan uzman bilirkişi seçilmeli, kendisinden kök tapu ve tedavül kayıtları ile bilhassa Kırşehir Caddesi'ne sınır teşkil eden ve taksimde 1 ila 8 parsel numaraları alan yerlere revizyon gören tapular hakkında kontrol olanağını sağlayacak biçimde rapor istenmeli, 30.12.1952 gün 588 numaralı tapu ile davacıların dayandığını teşkil eden 3.3.1955 gün 67 sayılı tapu arasındaki ilişki ve mükerrerlik durumu, davacıların dava ehliyetleri üzerinde durulmalı 30.12.1952 gün 588 numaralı tapunun revizyon gördüğü 67 ada 10 parsele ait kadastro beyannamesi ile davacıların maliki evvelleri Mümine ve Zeliha'nın tedavül eden paylarının ilişkin bulundukları Ağustos 1944 tarih 26 Ocak 1946 tarih 18 ve 25.3.1952 gün 450 sayılı tapuların hangi parsellere revizyon gördükleri soruşturulmalı, ilgili kadastro beyannameleri de evrakı müsbiteleri ile birlikte getirtilmeli, sözkonusu tahditlerin kesinleşip kesinleşmedikleri ve davaya etkileri araştırılmalı, yapılacak inceleme sonunda davacıların iddialarının dinlenme olanağı olduğu anlaşıldığı takdirde çevreyi iyi bilen yaşlı ve tarafsız kimseler arasından seçilecek mahalli bilirkişiler aracılığıyla taraflara ait tapular ve celbedilecek diğer kayıtlar mahalline uygulanmalı, mahalli bilirkişilerin bilemedikleri konularda taraflara arazi başında tanık dinletme olanağı sağlanmalı, tapudan anlayan ve kayıtlar hakkında rapor düzenleyecek olan uzman bilirkişi de keşifte hazır bulundurulmalı, lüzumu halinde teknik bilirkişi ile birlikte çalıştırılmalı, kayıt uygulaması yönünden kendilerinden gerekçeli rapor alınmalı, teknik bilirkişiye keşfi izlemeye ve infaza elverişli ölçekli kroki düzenlettirilmeli, sonra toplanan tüm deliller ayrı ayrı değerlendirilmeli, bu husus karar yerinde de gösterilmeli ve varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de,
Çekişmeli taşınmaz 49 ada 11 parsel olduğu halde, hüküm fıkrasına 49 ada 15 parsel olarak yazılması, Halet mirascısı davacı Gülay'ın Eşref' in mirascısı davalı Gül ile ilişkisi bulunmamasına rağmen adıgeçen lehine pay tescili, davalılar lehine hüküm kurulduğuna nazaran onların yaptıkları masrafların karşı tarafa yükletilmemesi; davaya 2613 sayılı Yasada öngörülen usul ve yöntem uyarınca bakıldığına göre, vekalet ücreti yönünden anılan Yasanın 34. maddesi delaletiyle genel hükümler uygulanacağı, bu nedenle taşınmazın ve muhdesatın dava günündeki değerleri toplamı üzerinden nisbi tarife uyarınca vekille temsil olunan davalılar yararına vekalet ücreti takdiri gerekeceğinin düşünülmemesi ve tayin edilen vekalet ücretinin de dayanağının belirtilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle mümeyyiz ve mümeyyizler vekillerinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), iki ayrı gurup olan mümeyyizlerden 1400 lira duruşma vekalet ücretinin tahsili ile toplam 2800 lira duruşma vekalet ücretinin 1400 lirasının Nabi ve arkadaşlarına, arta kalan 1400 liranın da Muammer ve arkadaşlarına ödenmesine, 5.11.1985 gününde oybirliğiyle karar verildi.