 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1985/6235
K: 1986/1976
T: 25.03.1986
DAVA : Davacı (A.C.) vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.6.1979 gününde verilen dilekçe ile zilyetlik ve olağanüstü kazandırıcı zamanaşımına dayanarak tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda, davanın kabulüne ve 98 ada 1, 89 ada 8, 9, 10, 11, 12 ve 13, 93 ada 1, 2, 3, 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazların tamamı ile 88 ada 1 parsel sayılı taşınmazın teknikbilirkişi krokisinde belirtilen 51 m2 lik kısmının davacı adına tescillerine dair verilen 15.11.1984 günlü hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle, dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, zilyetlik ve olağanüstü kazandırıcı zamanaşımına dayanarak tescil istemine ilişkindir. Yargılama sırasında kadastro komisyonu, çekişmeli taşınmazı muhtelif parsellere ayırmış, maliklerini belli etmiş ve bu arada mevcut davadan dolayı sonucuna göre hareket etmek üzere sözkonusu parsellerin malik hanelerini davalı olarak tahdit etmiştir. Mahkemece de, davaya 2613 sayılı Yasada öngörülen usul ve yöntem uyarınca bakılmıştır. Davaya 2613 sayılı Yasada öngörülen usul ve yöntem uyarınca bakıldığı halde;
1 - Kadasro komisyonu dava nedeniyle malik hanesini açık bırakmış ise de, 89 ada 8 parsel sayılı taşınmazı (C.B.) adına tahdit ettiğine göre, adı geçene husumet yöneltilmeden ve bu suretle kendisine hukukunu savunma olanağı sağlanmadan mezkur taşınmazın davacı adına tescline karar verilmesi,
2 - 98 ada 1 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro beyannamesi ve dayanağı olan belgelerin getirtilmemesi,
3 - Müdahil (K.Ç.), 88 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kendisine ait olduğnudan ve davacının dayandığı satış belgesi bu taşınmazın kapsamadığından bahisle (A.C.) aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinin 1981/170 esas sıra numarasında kaytılı taşınmaza elatmanın önlenmesi davası açtığına, sözkonusu dava da niteliği itibariyle mülkiyet uyuşmazlığına ilişkin olduğuna göre, her iki davanın birleştirilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, usul ve yasaya aykırıdır.
İşin esasına gelince;
Davacı Pınarhisar Noterliğince resen düzenlenen ve (İ.Ö.)'ın çekişmeli taşınmazı satışına ilişkin 10.8.159 gün 770 yevmiye numaralı senede zilyetlik ve olağanüstü kazandırıcı zamanaşımına dayanarak çekişmeli taşınmazın adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahalli bilirkişi ve davacı tanıkları çekişmeli taşınmazın tarla olduğunu, 20 yılı aşan bir süredenberi önce Doktor (İ.Ö.) ve bilahare davacı tarafından malik sıfatıyla çekişmesiz ve aralıksız tasaruf edildiğini, bu taşınmazın mer'a olmadığını, yakınında ve uzağında çeşme ve suvat mahalli bulunmadığını, sözü edilen taşınmazda Hazine, Belediye ve üçüncü kişilerin ilişki ve hakları olmadığını haber vermişlerdir. Zirai bilirkişi de taşınmazın mer'a olmadığını ve halkın hali araziye mer'a dediğini söylemiştir. Gerek mahali bilirkişi ve natıkların gerekse zirai bilirkişinin sözlerinin doğruluk derecesi araştırılmamıştır. Resmi belgeler doğruladığı sürece bilirkişi ve tanıkların sözleri geçerli olur. Resmi belgelerce doğrulanmayan veya onlara ters düşen bilirkişi ve tanık sözlerine itibar edilemez. Bu yönden araştırma yapılmadığı gibi hüküm yine de eksik inceleme ve soruşturmaya dayanılarak kurulmuştur. zira, davacının dayandığı sanetti taşınmazın Kayalık mevkiinde olduğu belirtilmiş, doğusunda (K.O.)'nü ağılı ve güneyinde mer'a bulunduğu yazılmıştır. Dosya kapsamı ve toplanandeliller itibariyle çekişmeli taşınmazın kuzeyinde davacı (A.C.)'ın ağılı ve ötekisinde mer'a bulunmaktadır. Güneyinde mer'a, doğru ve kuzeyinde ağıl bulunan taşnmazın, evveliyatında mer'adan açılması olasıdır. Diğer yönden Pınarhisar Belediyesi, bu yerleri kendine ait olduğndan ötürü fakir kimselerin konut yapmalarını sağlamak için perselasyona tabii tutmuş ve evi olmayan kimselere ucuz fiyatla satmıştır. Belediyenin parselasyona tabiitutarak sattığı yere tecavüz ettiğinden ötürü davacı (A.C.) hakkında tutanak düzenlenmiş ve bu taşınmazın harmanyeri olduğu belirtilerek adıgeçenin tecziyesi için mülki amirlikçe C. Savcılığına ihbarda bulunulmuştur. Gerçekten çekişmeli taşınmazı, kamu malı harman yeri ise özel mülk konusu olmaz ve davacının tescil davası dinlenmez. Ayrıca yine delil dosyası içerisinde 1976 tarihli iki adet Pınarhisar Belediyesi tahsilat makbuzunda (A.C.)'ın "Avarız Hasılatı" ödediği yazılıdır. Avarız hasılatının anlamı araştırlmamıştır. Yapılacak araştırmada taşınmaın Pınarhisar Belediyesine ait olduğu, davacını da Avarız Hasılatı adı altında "kira vesaire bedeli" ödediği saptanırsa, (A.C.) taşınmazın fer'i zilyedi sayılır. Fer'i zilyedin, zilyetlik ve olağanüstü zamanaşımına dayanarak tescil istenmesi mümkün değildir. Bu itibarla, Pınarhisar Belediye Encümeninin çekişmeli taşnımazlara ilişkin olmak üzere satış hususunda itihaz ettiği 20.11.1975 gün 49/412, 16.9.1976 gün 40/461 ve 30.6.1977 gün 27/344 sayılı kararların dayanağınıteşkil eden tüm belgelerin getirtilmesi, mülki amirlikçe C. Savcılığına yapılan ihbarın sonucunun araştırılıp, Pınarhisar Belediyesinden "Avarız Hasılatı"nın ne anlama geldiğinin ve ne sebeple alındığının, daha evvelce alınıp alınmadığının ve çekişmeli taşınmazlara ilişkin olup olmadığının, sorulması, çekişmeli taşınmazların civarındaki komşu taşınmazlara ait kadastro beyannameleri ile müstenidatının, revizyon gören vergiye tapu kayıtlarının tesis ve tedavülleri ile birlikte istenilmesi, mevcut ve getirtilecek tüm belgelerin çevreyi iyi bilen yaşlı ve tarafsız kimseler arasından seçilecek mahalli bilirkişiler aracılığı ile zemine uygulanması, onların bilemedikleri konularda taraflara arazi başında tanık dinletme olanağının sağlanması, icabında keşifte tapu kaydından anlayan uzman bilirkişi bulundurulması ve kendisinden keşif ve uygulama ile ilgili gerekçeli rapor alınması, çekişmeli taşınmazın şüphe ve tereddüde mahal bırakmayacak şekilde evveliyatı da dahil olmak üzere niteliğinin saptanması ve hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekir. Açıklanan hususlar nazara alınmadan, gerekli inceleme ve soruşturma yapılmadan kurulan hüküm isabetli bulunmamıştır.
Kabule göre de;
Davaya, 2613 sayılı Yasada öngörülen usul ve yöntem uyarınca bakıldığı halde harca hükmedilmesi, anılan Yasanın 38. maddesine aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA 25.3.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.