 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1985/5040
K: 1986/1834
T: 20.03.1986
- SINIRLANDIRMAYA İTİRAZ VE TESCİL
ÖZET: Lehine sınırlandırma [tahdit] yapılan kişinin mirasçılarına husumet yöneltilmesi yasal zorunluluktur.
Hazine adına yapılmış bir kadastro sınırlandırması [tahdidi] bulunmadığına göre, Hazineye husumet yönetilmesi doğru değildir.
(2613 s. KTTK m. 26)
Davacı Sultan tarafından, davalılar aleyhine 13.12.1974 gününde verilen dilekçe ile tahdide itiraz ile 98 ada 24 sayılı parselin adına tescili istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda, davanın kabulüne dair verilen 14.11.1984 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili ve müdahil Şengül tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar. verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
Kadastroca dava konusu 98 ada 24 parsel sayılı taşınmaz Ağustos 1~52 tarih, 36 sayılı tapu kaydına istinaden Süleyman kızı Hanife ve Hurşit Oğlu Mehmet adlarına eşit paylı olarak ve 11/6/1974 gününde tahdit edilmiştir.
Kadastro komisyonunun 27/11/1974 günlü ek kararı ile itirazı reddedilen davacı Sultan, Hazine ve Hanife'yi hasım göstererek ve iktisap süresine varan zilyetliğe binaen tescil istemi ile işbu davayı açmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş hükmü Hazine vekili ile müdahil Şengül temyiz etmişlerdir.
1 Öncelikle belirtmek gerekirki yasal zorunluluk olduğu halde lehine tahdit yapılanlardan Mehmet mirasçılarına husumet yönetilmeden bu davaya bakılarak sonuçlandırılamaz. 0 halde yapılacak iş, 25.9.1978 günlü dilekçe ile Mehmet mirasçıları Olduğundan bahisle davaya katılan Şengül'e önel verilerek murisinden veraset belgesi ibraz ettirilmeli, kendisinden başka mirasçılar varsa onların da davaya katılmaları sağlanmalı, bu mümkün olmadığı takdirde terekeye tayin ettirilecek mümessil aracılığı ile dava yürütülmelidir. Bu yönlere ilişen usul? eksiklikler giderilmeden yazılı sonuca varılması doğru görülmemiştir.
2 - Diğer yandan 2613 sayılı Yasa hükümleri uyarınca Hazine adına yapılmış bir kadastro tahdidi olmadığına göre, Hazineye husumet tevcihi isabetsizdir. Bu durumda Hazine aleyhindeki davanın husumet yönünden reddi gerekmektedir.
Sonuç: Yukarda birinci fıkrada açıklanan nedenlerle müdahilin, ikinci bent bakımından da Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 20.3.1986 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
24 Sayılı parsel, davalı Hanife adına kadastroca tapuya davalı olarak saptanmıştır. Davacı bu tesbite itiraz edip Hazineyi de davalı göstermek suretiyle taşınmazın muristen kaldığını, zilyet olduğunu ileri sürerek tesbitin iptalini istemiştir. Yerel mahkeme davacının savını kabul etmiş ve hükmü Hazine vekili ile müdahil Şengül temyiz etmişlerdir.
Dairemizde çoğunluk görüşü lehine tesbit yapılanlardan Mehmet mirascılarına dava yönetilmeden işin esasına bakılamayacağı ve ayrıca Hazine adına tahdit olmadığına göre Hazine için husumet yönünden davanın reddi gerektiği yolundadır.
Bozma gerekçesinin birinci bölümüne katılmakla beraber, Hazine ile ilgili bölümüne katılmıyorum.
Şöyleki; davacı zilyetliğe yani Medeni Yasanın 639. maddesine dayanarak itiraz ve dava yoluna gitmiştir. Sahipsiz tüm taşınmazların kökende maliki Hazinedir ve 639. maddesine davalı hak ileri süren kimse Hazineyi karşısına almak zorundadır.
Kaldıki bu olayda davalı tapusunun dahi bu yerle ilgisi olmadığı ve zilyetlik yolu İle iktisap edildiği soru ile dava açılmıştır.
2613 sayılı Yasa tasfiye yasasıdır ve 1. maddesine göre Yasanın amacı taşınmazların geometrik ve hukuki durumlarını belirlemektir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 9.9.1976 tarih 4057/3933 sayılı kararında: .Kadastronun İki amacı vardır, bunlardan biri taşınmazın geometrik durumunun saptanması diğeride o yer üzerinde kimin hak sahibi olduğunun belirtilmesidir. denilerek, taşınmazın gerçek sahibinin belirlenmesinin zorunlu olduğu kabul edilmiştir.
Bu olayda üstelik zilyetliğe davalı tescil isteği sözkonusu olduğuna göre Hazine yasal yönden hasımdır ve mahkeme bu durumu nazara alıp hüküm kurmuştur. Çoğunluk görüşünde, işin esası incelenmeyip sadece davalının diğer iştirakçilerinin davaya katılmasının zorunlu olduğu kabul edilip esası ile ilgili bozma yapılmadığı için bu aşamada bu sebeple esasa girilmeyip sadece yukarıda açıkladığım nedenlerle Hazinenin davada yasal hasım olarak gösterilmiş olmasının yasaya uygun olduğu ve Hazinenin temyiz itirazlarının da kabulü gerektiği kanısı ile çoğunluğun Hazine için husumetten dolayı davanın reddi gerektiği yolundaki düşüncesine ve kararına karşıyım.
Ferruh ATBAŞOĞLU Üye