 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1985/4062
K: 1986/823
T: 10.02.1986
- KADASTRO SINIRLANDIRMASI
- İTİRAZ
ÖZET:Tapulamada olduğu gibi kadastro tesbitinde de süresinde itirazda bulunmayan kişi yararına komisyonca sınırlandırmanın [tahdidin] değiştirilmesine yasal olanak yoktur.
(2613 s. KTTK m. 26)
Davacılardan (MA.)'nın 30.5.1983, Mehmet vekilinin 20.6.1983 günlü dilekçeleriyle davalı M. Hazinesine karşı ayrı ayrı açtıkları kadastro tahdidine itiraz davalarının birleştirilmesi suretiyle yapılan duruşmaları sonunda, davalarının reddine dair verilen 12.4.1985 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı Mustafa ve Mehmet vekili tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
Dava konusu 264 ada ve 3 parsel sayılı taşınmaz kadastroca zilyedliği nedeniyle davacılardan Mustafa adına tahdit edilmiş, 4.8.1977 ve 4.10.1977 günleri arasında askı ilanına çıkarılmış ve iki aylık bu süre içinde bir itirazı olmadığından davalı Hazine yönünden kadastro tahdidi kesinleşmiştir. Davacılardan Mehmet'in itirazı üzerine komisyon bu defa taşınmazın Hazine adına tesciline dair 28.4.1983 günlü ek kararı vermiştir. Oysa tapulama tesbitlerinde Olduğu gibi süresinde itirazda bulunmayan kişi lehine tahdidin değiştirilmesine 2613 sayılı kanun hükümleri müsait değildir. Bu durumda ve Mustafa'nın davası nedeniyle mahkemece yapılacak olan iş ek kararın iptaline karar vermekten ibaret olmak ve bununla yetinmek olmalıdır.
İlk aşama olarak Mustafa lehine olan tahdit kesinleşeceğinden ve davanın lehine tahdit yapılan kişi aleyhine açılması gerekeceğinden diğer davacı Mehmet'in lehine tahdit kesinleşecek olan Mustafa aleyhine dava açma zorunluğu hasıl olacaktır. Halbuki Mehmet, davayı Hazine aleyhine açtığından yanlış hasma yönelttiği davanın dinlenme kabiliyeti yoktur.
Belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usüle ve özellikle 2613 sayılı Kanun hükümlerine aykırıdır.
Sonuç: Temyiz itirazlarının yukarıda gösterilen nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 10.2.1986 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
264 ada 3 parsel sayılı taşınmaz kadastroca önce zilyetliğe dayalı olarak Mustafa adına tahdit edilmiş, buna karşı Mehmet itiraz etmiştir.
Komisyonca yapılan inceleme sonucunda taşınmazın kısmen göl, kısmen orman olduğu ve 10-15 yıl içinde imar ihya suretiyle elde edilmeye çalışıldığı, özel mülk olmadığı, iktisap olanağı bulunmadığı belirlenip Hazine adına saptanmıştır.
Bu son komisyon kararına karşı Mustafa ve Mehmet dava açmışlardır. Yerel mahkeme gerekli incelemeyi-yapmış ve itirazları reddedip taşınmazın Hazine adına tesciline karar vermiştir.
Bu karar yerinde ve yasaya uygundur. Buna rağmen çoğunluğun görüşü Hazine'nin itiraz etmemiş olması nedeniyle Hazine lehine karar verilemeyeceği yolundadır. Oysa 2613 sayılı Yasa, amacı ve oluşumu itibariyle bir tasfiye yasasıdır. Daha açık deyimle bu yasa tüm sorunları çözüp taşınmazların maliklerini belirleyip çekişmeli ve yarım kalmış konuları bitirmek taşınmazları şekil ve malik olarak kesinleştirmek amacı ile yapılmış bir Yasadır.
2613 sayılı bu Yasanın 1. maddesi (Kadastro gayrimenkul malların hukuki ve hendesi vaziyetlerini tesbit eder ve gösterir) demektedir.
Bu tanımlamaya göre hukuki vaziyetin belirlenmesi ile anlatılmak istenen husus taşınmazın niteliği, kimden gelip kime ait olduğu, kimin adına tescil edileceğidir.
O halde kadastro komisyonu inceleme yaparken taşınmazın kime ait olduğunu saptayacaktır.
Olayımızda posta, ilk olarak Mustafa adına tutanak düzenlnmiştir.
liön sonucu Mehmet itiraz etmiş ve çekişme başlamış, yani ilk tahdit varlığını ve anlamını o aşamada yitirmiştir. Zira kim itiraz ederse etsin yeni bir iddia nedeniyle taşınmazın hukuki durumu tartışılır hale gelmiştir.
Bu araştırma ve tartışma gerçek maliki belirlemek amacı ile yapılmaktadır ve araştırma sırasında görülmüştür ki taşınmaz kısmen göl, kısmen ormandan açılmış Devlete ait olan ve özel mülk niteliği bulunmayan bir yerdir. -Öyle ise malik Devlettir ve taşınmaz maliki adına tescil edilmelidir, Bu kesin ve yasanın amacına da uyan olguya karşı nasıl olurda Hazine itiraz etmemiş diye, Hazine'ye ait taşınmaz şahıslara bırakılır, işte bu yasanın amacına da, espirisine de yorum olgusuna da ters düşer.
Medeni Yasanın 1. maddesinde (Kanun, iöfzıie ve ruhile temas ettiği bütün meselelerde meridır) denilmekte ve Hakime örf-adet, ilmi içtihat ve kazai kararlardan yararlanma hakkını ve en önemlisi yorum hakkını vermektedir.
Kaldı ki, burada 2613 sayılı Yasanın 1. maddesi kesin ve açık olarak hukuki durumun saptanması gerektiğini vurgulamaktadır.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 9.9.1976 tarih 4057-3933 sayılı kararında .Kadastronun iki amacı vardır. Bunlardan biri taşınmazın geometrik durumunun belli edilmesi diğeri de o yer üzerinde kimin hak sahibi olduğunun belirtilmesidir denilmek suretiyle Yüksek Daire hak sahibinin belirlenmesinin zorunlu olduğunu kabul etmiştir.
Bu taşınmaz halen kesinlikle mer'a, orman veya sahil şeridi içinde kumsal olsa idi kadastroca yanlışlıkla bir şahsın adına tahdit edildi diye bu yanlışlığı mahkeme ve Yargıtay olarak da kabul edip kamu malının tahribine (yok-edilmesine) sebep olacak yanılgıya katılıp ısrar mı edilecekti.
Yargının görevi ve amacı yanlışlığı, adaletsizliği gidermek, dava ekonomisini de gözönüne alıp, yasaları amaçlarına göre yorumlayıp sorunları doğru ve kesin sonuca ulaştırmaktır.
Bu arada kadastro postasırlın yanlış tahdidi, herhangi bir itirazla ortaya çıkmıştır. Bir itiraz vardır, kimin tarafından yapılırsa yapılsın vardır ve taşınmazın geometrik ve hukuki durumu tartışılır hale gelmiş, araştırmayı zorunlu kılmıştır.
Araştırma yapılmış, itirazcıların hiçbirinin hak sahibi olmadığı taşınmazın devlete ait olduğu anlaşılmıştır. İşte hukuki durum saptanmış, gerçek malik bulunmuştur, gerçek malik adına tescil edilmesi zorunludur.
Kaldı ki; genelde Medeni Yasanın 641. maddesine göre sahipsiz şeyler ile menfaati umuma ait olan mallar Devlete aittir. Yine Medeni Yasanın 639. maddesine göre açılan tescil davalarında Hazine yasal hasımdır, bir tescil davası kadastroya dönüştüğünde Hazine'nin itirazını aramaya gerek varmıdır, hayır burada taşınmazın Devlete ait olduğu anlaşıldığına göre Hazine yasal olarak da taraf niteliğine ve hakkına sahiptir. Bu durumda Hazine'yi davanın dışında tutmak yine olanaksızdır.
Açıkladığımız duruma ve sonuca göre Hazine'nin itiraz etmemiş olması, hakkının yok sayılmasını ve kamu malı olan taşınmazın hiçbir hakkı olmayan gerçek kişiler adına tescilini kesinlikte gerektirmez. Bu nedenlerle yerel mahkeme kararının doğru olduğu ve onanması gerektiği kanısı ile çoğunluğun bozma yolundaki gerekçesine, görüşüne ve kararına katılmıyoruz.
Üye N. Ekrem ALPDOĞAN
Üye Ferruh ATBAŞOĞLU