 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1985/1737
K: 1985/5474
T: 17.09.1985
DAVA : Davacı Orman Genel Müdürlüğü vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.8.1984 gününde verilen dilekçe ile orman kadastro komisyonu kararının iptali ile Orman kadastro Ekibince 141-181 O.T.S olarak belirtilen sahaların "devlet Ormanı" olduklarına karar verilmesi istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda davanın reddine dair verilen 12.11.1984 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı Orman Genel Müdürlüğü vekili tarafından istenilmekle; dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı Orman Genel Müdürlüğü vekili, Orman Kadastro Ekibince 144-181 O.S noktaları ve çevrili arazinin "Uncalı Orman" olarak tahdit olunduğunu, Orman İdaresinin orman sınırlarının dar tutulduğundan ve özel kişilerinde bu yerlerin özel mülk olduklarından bahisle yapılan işleme itiraz ettiklerini; 7 numaralı Orman Kadastro Komisyonun özel kişilerin itirazlarını kabul ederek Orman Kadastro Ekibinin işlemini iptal ettiğini, mezkür yerleri özel mülk olarak belirtiğini ve Orman İdaresinin itirazını da red ettiğini, Orman İdaresince 7 numaralı Orman Kadastro Komisyonunun bu husustaki 23.11.1976 gün ve 10 sıra numaralı kararı aleyhine dava açılmamışsa da, müvekkili idarece daha önce tapulama komisyonun aynı yer için yaptığı tespit işlemlerinin iptali ve mezkür taşınmazların devlet ormanı olarak tespit dışı bırakılması için Antalya Tapulama Mahkemesi'ne muhtelif davalar açtığını; sözü edilen mahkemedeki davaların orman tahdidine itiraz davası haline dönüşeceği ve Borçlar Yasasının 133/2. maddesi gereğince orman kadastrosuna itiraz bakımından Kanunla belirtilen düşürücü sürenin işlemesine engel olacağını bildirerek 7 nolu Orman Kadastro Komisyona 23.11.1976 gün ve 10 nolu kararının iptalini ve mezkür komisyona bağlı 4 nolu ekibin 141-181 nolu O.S. noktaları ile sınırlandırılan saha içinde kalan ve Antalya Tapulama Mahkemesi'nde davası devam eden taşınmazların "Devlet Ormanı" olduklarına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, yasada öngörülen sürede dava açılmamasından ötürü orman tehdidi kesinleştiğinden ve Antalya Tapulama Mahkemesi'nde görülen davaların itiraz davasına dönüştükleriden bahisle dosyalar gönderilmediğinden isteğin reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6831 sayılı Orman Kanununun 2896 sayılı Yasa ile değişik 7-12. madeleri orman kadastrosunun ne biçimde yapılacağı, itiraz davalarının usul ve yöntemi hususunda düzenlemeler getirmiş, Orman Kadastro Ekiplerince düzenlenen tutanaklara ve kadastro komisyonlarınca verilen kararlara karşı hak sahiplerinin 6831 sayılı Yasanın 11. maddesi uyarınca bir yıl içinde görevli ve yetkili adliye mahkemelerinde dava açabilecekleri kabul edilmiştir.
Ancak, 6831 sayılı Yasada, 766 ve 2613 sayılı Yasalarda olduğu gibi orman kadastro işleminden diğer bir deyimle orman sınırlamasından önce açılmış olan davaların varlığı halinde bu davaların orman kadastrosuna da itiraz niteliğinde sayılıp sayılmayacağı hususunda açık bir hüküm getirilmemiştir. Yalnız, kadostradan sonra ilgililerin itiraz ve davalarından söz edilmiştir. Böylece yasada bir boşluk bulunmaktadır.
6831 sayılı Orman Yasasının 2. fasıla ilişkin genel gerekçeye bakıldığında, orman kadastrosunun çözümlenmesi zorunluluğu olan çok yönlü bir problem niteliği taşıdığı görülür.
Kadastro komisyonlarının amacı; yasalarda öngörülen esaslar içinde bir yerin orman olup olmadığını belirlemek, ikinci maddede yazılı olduğu gibi koşulları varsa aslında orman bir yerin orman sınırı dışına çıkarabilmek, her çeşit sınır anlaşmazlıklarını önlemek, belirli orman alanları üzerinde ormancılık faaliyetlerini verimli ve istikrarlı bir duruma getirmektedir.
Amaç bu olduğuna göre, orman kadastrosunca doğacak itiraz ve davalara katılacağı gibi orman kadostrosunda önce açılmış bulunan davaların da çözüme ulaştırılması yasa koyucunun amacı olmaktadır. Bunun aksini düşünmek davalaşmada eşitlik ilkesini zedeleyeceği gibi yasada bulunan bir boşluktan yararlanarak uyuşmazlığı çözüme ulaştırmaktan kaçınmak olacaktır. zira; var olan uyuşmazlık orman kadastrosuna itiraz niteliğinde sayılmaması halinde bu davalaşma durumunu hiçe sayarak, yok farzederek yeniden dava açmak gerekir demek olacaktır ki bu ilgiliye zorluk çıkarmaktır. Kamu düzeni ve yararının korunmasına yasala ilgililere zorluk çıkarmak için değil kolaylık için vardırlar. Daha önce açılmış davalarla orman kadastrosundan sonra yapılacak itirazlara bakacak olan mahkeme gene aynı genel mahkemedir. Bu itibarla orman kadastrosundan önce var olan davaların da orman kadastrosuna peşinen yapılmış bir itiraz olarak kabulü ve çözüme ulaştırılması zorunlu olmaktadır.
Olaya yasaların uygulanışında gözetilen genel kurallarla yaklaşımda bulunulması halinde de sonuç aynıdır. Şöyleki; yasada bir boşluk görüldüğünde izlenecek yol MK. nun 1. maddesinde belirlenmiştir. Hakim kanun koyucu gibi sorunu ele alacak, bilimsel görüşlerden, kazayi kararlardan yararlanacaktır. Açılmış olan davaların 766 ve 2613 sayılı Yasaların uygulanmasında itiraz davasına dönüşeceği ve bu davalar çözümlenmedikçe tapulama ve kadastro tahdidinin kesinleşmeyeceği kabul edilmiştir.
Keza, olaya mantıksal ve hukuksal açıdan da bakıldığında durum yine aynı olmaktadır. Zira orman kadastrosundan önce dava açmış bulunan tarafın, davasını sürdürdüğüne göre dava sırasında aleyhinde yapılan orman tahdidini kabul ettiğinden de söz edilemez.
Orman kadastrosuna başlamadan veya orman tahdidine itiraz süresi bitmeden önce açılmış olan diğer davalarında itiraz davasına dönüşmesi halinde kadastro ekipleri ve komisyonun görev ve yetkilerini ortadan kaldıracağı da düşünülemez. Zira kadastro ekipleri ve komisyonlar kendi prosedürleri içinde tutanak düzenleyip karar verebilecek, kadastronun normal seyri değişmeyecektir. Var olan uyuşmazlıklar yetkili adliye mahkemelerince çözümlenecektir.
Açıklanan tüm bu hususlar muvaceresinde olayımızda da orman kadastorosu yapılmadan önce orman idaresinin açtığı davaların orman kadastrosuna itiraz niteliğinde kabul edilmesi zorunlu olmaktadır. Bu durumda orman kadastrosunun kesinleştiğinden söz edilemez. Bu hukuksal açıklama karşısında davanın incelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, orman kadastrosunun kesinleştiğinden ve Antalya Tapulama Mahkemesi'nde görülen davaların itiraz davasına dönüştüklerinden bahisle dosyalar gönderilmediğinden söz edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Orman Genel Müdürlüğü vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarnın kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 6831 saylı Yasanın 11. maddesi gereğince yersiz alınan harcın istek halinde yatırana iadesine, 6500 lira duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak avacı Orman Genel Müdürlüğü'ne ödenmesine, 17.9.1985 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Orman sınırlamalarına karşı açılacak itiraz davalırının usul ve yöntemi 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 11. maddesinde gösterilmiş, 1744 ve 2896 sayılı Kanunlarla yapılan değişikliklerle yeni düzenlemeler getirilmiştir. bu madde hükmündeki en önemli faktör bir yıllık hak düşürücü süredir.
Tutanak ve haklara karşı, hak sahiplerinin askı tarihinden itibaren bir yıl içinde görevli ve yetkili adliye mahkemelerinde dava açabileceklerine dair hüküm kamu düzenine ilişkindir.
Komisyonlar kanunda gösterilen esaslar içinde bir yerin orman olup olmadığını tesbit edecek ikinci maddede yazılı olduğu gibi koşulları varsa aslında orman olan bir yeri orman sınırı dışına çıkarabilecektir. Öncelikle bir komigsyon çalışması ile belirleme yapılması gereği açıktır.
İtiraz davalarının kendi prosedürü içinde mütalaa edilmesi zorunludur. 766 ve 2613 sayılı Kanunlarda olduğu gibi orman sınırlamasından önce açılan davaların, itiraz davasını dönüşeceğine dair bir usul hükmü orman Kanununda yer almamıştır. Dava yöntemi ile koşulylarının açıkça gösterilmesi karşısında ve usuli bir meselede benzetme yada kıyas yolu ile sonuca varılamaz. Aksi halde hakkında daha önce dava açılan bir yer için komisyonların görev ve yetkileri büsbütün ortadan kalkakcağı gibi kamu malının korunmasına ve kamu düzenine ilişkin bir konuda, özellikle hak düşürcü süre bakımından kanunun amacı ve düzenlediği dava koşulları da ortadan kaldırılmış olur.
Dava açıldıktan sonra orman sınırlaması yapılması halinde mahkemece yapılacak olan iş, kendi prosedürü içinde tahdidin kesinleşmesini bekleyerek sonucuna göre bir hüküm kurmak olmalıdır. 11. maddenin kendi düzenlemesi, bu özel hükmü karşısında mevcut bir dava, sonradan olan orman sınırlaması nedeni ile itiraz davasına dönüşemez.
Hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın reddine dair kararın onanması oyundayım.