 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1985/7597
K: 1986/305
T: 24.01.1986
DAVA : (R.B.) vekili avukat (N.B.) ile 1 - (A.K.) ves. vekilleri avukat (V.A.) vs. 2 - (N.T.) vs. vekilleri avukat (E.E.) 3 - (M.B.) aralarındaki dava hakkında Ankara 8. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 17.12.1984 tarih ve 119 - 742 sayılı hükmün Dairenin 11.6.1985 tarih ve 2610 - 6160 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davacı avukatı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu :
KARAR : Davacı, davalılardan müteahhit (M.B.) den 18.10.1983 tarihli Noter sözleşmesiyle 21 ve 22 nci dükkanları 2.000.000. TL. ye satınaldığını, Müteahhit (M.) ile arsa maliki davalılar arasındaki 15.2.1982 tarihli eser sözleşmesinin 12.12.1983 tarihinde feshedildiğini, bunun üzerine arsa maliki davalıların yarım kalan bu inşaatın tamamlanması işini 26.12.1983 tarihli Noter Sözleşmesiyle diğer davalılar (K.) ve (İ.Ç.) ile (A.K.)'na muvazaalı olarak verdiğini ileri sürerek, bu dükkanların satış vaadenin tapuya şerh edilmesine, bu kabul edilmediği takdirde davalı (M.B.)'ya ödediği 2.000.000. TL. satış bedelinin bütün davalılardan müştereken ve müteselsilen faiziyle birlikte alınmasına ve fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini istemiş, davalı (M) cevap vermemiş, diğer davalılar ise müteahhit (M.B.) inşaatı tamamlayamayınca arsa sahipleriyle arasındaki sözleşmeyi feshettiğinden, işin tamamlanmasının yeni müteahhitlere verildiğini ve olayda muvazaa bulunmadığından davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece davacı ile müteahhit (M.B.) arasındaki satış vaadi sözleşmesinin ifası imkansız hale geldiğinden ve muvazaa da ispatlanamadığından 2.000.000. - TL. nin faiziyle davalı (M.) 'den alınmasına, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına, diğer davalılar hakkındaki davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacının temyizi üzerine Dairemizce onandığından, davacı tarafıdan karar düzeltme yoluna başvurularak onama kararının kaldırılıp mahkeme hükmünün bozulması istenmiştir.
Mahkeme açıkladığı kısa kararında sübut veçhile davanın kabulüne demek suretiyle bütün davalılar yönünden davayı kabul ettiği halde gerekçeli kararda davalılardan (M.B.) yönünden davayı kabul etmiş, diğer davalılar hakkındaki davayı ise ret etmiştir. Böylece mahkemece verilen kısa karar ile gerekçeli son karar arasında çelişki meydana gelmiştir. Oysa gerekçeli kararın kısa karara uygun olması HUMK.'nun 381 ve 382 nci maddeleri hükmü gereğidir. Hüküm fıkrası niteliğini taşıyan kısa karar tefhim edilmekle hüküm hukuksal yönden varlık kazanmış olmaktadır. Bu nedenle gerekçeli karar kısa karara aykırı olamaz. Bu yönden mahkemece kısa karara uygun olarak gerekçeli karar yazılmak üzere hükmün bozulması ve şimdilik diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken Dairemizce yanılma sonucu işin esası incelenmiş ve karar onanmıştır. Davacının bu yöne ilişkin karar düzeltme isteği yerinde olduğundan isteğinin kabulüne ve kısa karara uygun olarak gerekçeli karar yazılmak üzere hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairemizin 11.6.1985 gün ve 1985/2610 - 4160 sayılı Onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme kararının bu yönden BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer itirazların incelenmesine gerek bulunmadığına, 24.1.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.