 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1985/6971
K: 1985/7665
T: 13.12.1985
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıdan 17.8.1972 günlü noter tanzimli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile 50.000 lira bedelle tapulu taşınmazı satın ve teslim aldığını, davalının tüm sözlü isteklerine rağmen ferağ vermediğini, ne varki davalının murisinin sağlığında yine satış vaadi sözleşmesi ile aynı taşınmazı sattığı dava dışı kişilerin, mirascı olan davalı aleyhine ferağa icbar davası açıp kazandıklarını, bu davanın tarafına ihbar dahi edilmediğini, leyhlerine tescil kararı olanlarca taşınmazdan çıkarılınca duruma muttali olduğunu öne sürüp, satış bedeli 50.000 lira ile fazla hakları saklı kalmak üzere 1.000.000 lira tazminat toplamı 1.050.000 liranın faizi ile davalıdan alınmasını istemiştir.
Davalı, aynı taşınmazın murisince vekili marifeti ile satış vaadi sözleşmesi ile satıldığını bilmediğini, davacının murisinden alanlarca önce dava açılmadan ferağa icbar davası açabileceği halde açmadığını, kötü niyetli olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, davalının aynı taşınmazın murisince kendisinden önce satıldığını bilmediği taşınmazın satış vaadinden sonra davalıya teslim edildiği, davalının iyiniyetli olduğu gerekçesiyle 50.000 liranın faizi ile ödetilmesine, fazla isteğin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ile davalı arasındaki satış vaadi sözleşmesi 17.8.1972 tarihlidir. Dava dışı üçüncü şahısların davalının murisinin vekili ile 21.9.1967 gününde yapmış oldukları satış vaadi sözleşmesine dayanarak, davalı aleyhine 10.10.1977'de açmış oldukları cebri tescil davasında, taşınmazın alıcı üçüncü kişiler adına tesciline karar verilmekle, davacı ile davalı arasında kurulun satış vaadinin yerine getirilemez duruma girdiği ve davalının edimi yönünden sözleşmenin imkansız olduğu anlaşılmaktadır. BK.nun 96. maddesi gereğince alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiçbir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe, bundan doğan zararı tazmine mecburdur. Burada ispat yükü borçlu olan davalıdadır. Nitekim davalı 16.2.1984 günlü delil listesinde taşınmazın murisinin vekili tarafından başkalarına satışını bilmediğine dair tanık göstermiştir. Olayımızda davalı kusursuzluğunu ispat edemediği takdirde davacının meydana gelen müsbet zararını, başka bir ifade ile sözleşmeden doğan ifa menfaatini tazmin etmekle yükümlüdür. Bu da taşınmazın üçüncü kişi adına tescil edildiği tarihteki rayiç değeridir. Öte yandan davacının olumlu zararının istekle sınırlı olarak karar altına alınması halinde ise davacının satış bedeline ilişkin isteğinin reddi gereklidir.
Mahkemece olayda davalının kusuru konusunda özellikle taşınmazın murisi tarafından önceden başkalarına satıldığını davalının bilip bilmediği, bu işlemi hangi tarihte ne suretle öğrendiği, üçüncü kişilerce 10.10.1977 tarihinde zorunlu tescil davası açılmadan önce davacının tapuda temlik işleminin yapılması için davalıya başvurmasına rağmen davalının ferağ vermekten imtina edip etmediği hususlarında tarafların delilleri toplanmadan ve davalının kusursuzluğu kanıtlanmadan tazminat isteğinin reddi yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
SONUÇ : Kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı yararına (BOZULMASINA), 13.12.1985 gününde oybirliğiyle karar verildi.