Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1985/834
K: 1985/1045
T: 28.02.1985
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye 4. Ticaret Mahkemesince verilen 7.11.1984 tarih ve 670-535 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin oğlu S.K.E.'nin banliyo treninde yolcu iken trenden düşerek yaralandığını ve malul kaldığını, olayda davalıya ait personelin kusurlu olduğunu belirterek (100.000) lira maddi, (200.000) lira manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı TCDD. Genel Müdürlüğü vekili cevabında, kazanın müvekkili işletmeye intikal etmediğini, zamanaşımı bulunduğunu ve kusurlu olmadıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak olayda tüm kusurun davacı tarafta olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddile ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına, 500 lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz edenden alınmasına, 28.2.1985 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
1 - TTK. 806. maddesi hükmüne göre taşıyıcı, yolcuları gidecekleri yere sağ ve salim olarak ulaştırmakla mükelleftir. Yolcuların kazaya uğramaları halinde bundan doğacak zararları taşıyıcı tazmin eder şu kadar ki taşıyıcı, kazanın kendisine veya yardımcılarına yükletilmesi mümkün olan bir kusurdan doğmadığını ispat ettiği takdirde tazminattan kurtulur.
Bu hükümden anlaşılacağı üzere, kanun koyucu yolcunun kazaya uğraması halinde taşıyıcı yönünden bir sorumluluk karinesi kabul etmiştir. Taşıyıcı bu sorumluluktan ancak kendisine veya yardımcılarına bir kusur yükletilmesinin mümkün olmadığını kanıtlamakla kurtulabilir. Bu durumda, kazaya uğrayan yolcunun bir şey kanıtlamasına gerek yoktur. Kusursuzluğun ispatı taşıyıcıya aittir.
Davalı taşıyıcının bu kurtuluş beyyinesini getirebilmesi, yani kendisinin veya adamlarının kusursuzluğunu kanıtlayabilmesi için olayın ya mücbir sebepten, yahut da mağdur veya 3. şahsın ağır kusurundan ileri geldiğini ispat etmesi gerekir. Mağdurun hafif kusuru, taşıyıcının sorumluluğunu ortadan kaldıran bir neden olmayıp ancak tazminatın indirimi sebebi olabilir.
Davalı cevap dilekçesinde (bent 2), iddiaya göre ceza soruşturması sırasında kusursuz bulunduklarını bildirmiş, başka bir savunmada bulunmadığı gibi, mahkemenin 17.1.1983 günlü ara kararında verdiği süre içinde bir delil de göstermemiştir.
Bu durumda, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta davalının dayandığı tek delil cezai takip sırasında alınan bilirkişi raporu olmaktadır. Ancak:
Bu rapor cezai yönden, yani tren makinist veya kontrolörlerinin suç niteliğinde bir fiilleri olup olmadığı yönünden alınmıştır. Nitekim raporda davalı idarenin istihdam ettiği kişilerin suçlu ve sorumlu cezai yönden olmadıkları bildirilmiştir. BK.nun 53. maddesi gereğince hukuk yargıcı ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleriyle bağlı olmadığı gibi ceza mahkemesinde verilen beraat kararı olayda sadece ademi takip kararı söz konusudur ile de bağlı değildir.
Diğer yandan C. Savcılığına rapor veren bilirkişilerin üçü de davalı taşıyıcı idarenin elemanı olmakla tarafsız kişi olarak kabul edilemezler.
Hukuki yönden kusurlu veya kusursuz olmak ise, cezai sorumluluktan ayrıdır.
Mahkemece, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda alınan raporda, bilirkişiler bir trenin nasıl hareket etmesi gerektiğini belirttikten sonra, bu hususlara riayet edilmediğine dair dosyada herhangi bir husus bulunmadığına dayanarak davalı idare personelinin hareketlerinde hatalı hareket görülmediği gibi davalı TCDD. yollarına atfı kabil bir kusur da görülmediğini, bildirmiş ve davacının kapının yanında dikkatsizlik ve tedbirsizlik etmiş ve aynı zamanda Demiryolları İşletme Nizamnamesi ile Demiryolları Usulü Zabıta Nizamnamesinin ilgili maddelerine aykırı hareket ettiği sonucuna vararak davacıyı olayda 8/8 kusurlu bulmuşlardır. Mahkeme de bu rapora dayanarak davayı reddetmiştir.
Bu durumda, tekrar TTK. 806. maddeye dönmek gerekmektedir. Bir kaza halinde taşıyıcı karine olarak sorumludur. Bu sorumluluktan kurtulması için kendisine veya adamlarına yükletilmesi mümkün olan bir kusurdan doğmadığını, yani mücbir sebepten veya mağdur yahut 3. bir kişinin ağır kusurundan olayın meydana geldiğini ileri sürmesi ve bunu kanıtlaması gerekmektedir.
Gerek C. Savcılığınca alınan, gerekse mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemelerinde Demiryolları İşletme Nizamnamesi ile Demiryolları Usulü Zabıta Nizamnamesi hükümlerine dayanılarak sonuca gidilmiştir. Bu nizamnameler hükümlerine göre tren hareket halinde iken vagonlardan dışarı sarkmak, kapılara dayanmak inmek ve binmek, kapıları açık tutmak yasaklanmıştır. Yani bilirkişilere göre, bu nizam namelere böyle bir hüküm konulmakla, hatta trenlerde bunun yazılı olması ile davalı DM. bütün tedbirleri almış olmakta ve sorumluluktan kurtulmaktadır.
Mahkemece, alınan bilirkişi raporunda bilindiği gibi istasyonlarda duran trenler tekrar harekete geçmeden önce, kondüktörler trenden peron kısmına inmekte, her kondüktör bakmakta olduğu vagonlara binecekler binip kapılar kapandıktan sonra düdük çalarak tren şefine sinyal vermekte ve en sonra kendi de trene binmektedir. Bütün kondüktörlerden sinyal alan tren şefi makiniste hareket sinyali vermekte, bundan sonra lokomotif düdüğü ile sinyal veren makinist harekete geçmektedir. İstasyonlarda duran trenlerin vagon kapıları, otomatik değil, kondüktörler tarafından açılmaktadır denilmekte ve hemen altında da dava dosyasında bütün bunlara riayet edilmediğine dair herhangi bir husus olmadığı belirtilmektedir.
Kural bilirkişilerin açıkladığı gibidir. Ancak, bütün bunlara riayet edildiğini kanıtlama yükü davalı idareye aittir, yoksa aksini, yani şu veya bu nizamname hükmüne riayet edilmediği hususunun ispatı, TTK. 806. maddesi gereğince, yolcuya ait değildir. Oysa davalı bu hususlara riayet edildiğine dair hiçbir kanıt getirmemiştir. Bu nedenle bilirkişilerin bu hususlara riayet edildiği konusundaki kabulleri dayanaksız kalmaktadır.
Oysa trenin kapısı açık iken hareket ettiği tanık S.K.'nin inen yolcuların kapıyı açık bıraktıkları ve trenin böyle açık kapı ile hareket ettiği ve trenin süratlenmesi sonucu sarsılması üzerine mağdurun açık kapıdan düştüğü şeklindeki ifadesinden anlaşılmaktadır.
Savcılık dosyasındaki bilirkişiler de 11.12.1981 günlü raporlarında bu duruma göre mağdurun açık bulunan kapıdan sarkarak etrafı seyretmekte olduğu veya iyice kapanmamış bulunan kapıya dayanmakta olduğu kesinlik kazanmaktadır demek suretiyle trenin kapı açık iken veya iyice kapanmadan hareket ettiğini açıkça kabul etmektedirler. Bu suretle de mahkemece alınan bilirkişi raporundaki kapılar kapandıktan ve kondüktörler tarafından kontrol edildikten sonra düdük çalarak tren şefine işaret verdikleri şeklindeki kabul de dayanaksız kalmaktadır.
Yine Savcılık dosyasındaki bilirkişi raporuna göre Banliyö trenlerinde çocukların basamaklarda seyahat ettikleri, sarktıkları, dengelerini kaybedilip düşmeleri sonucu müesif olayların sık sık meydana geldiği şeklindeki kabulleri ile bu bilirkişilerin D.D.Y. mensupları olmaları itibariyle de ikrarları da sayılabilir DDY'nın ihmali ve kusurlu davranışı meydana çıkmaktadır. Zira bu kabul ve ibraza göre, trende kondüktörler, şef-tren ve makinistler varken çocuklar trenin basamağında seyahat edebilmektedirler ve DDY. personeli tarafından bir müdahale yapılmamaktadır. Olayların sık sık olması ikrarı karşısında DDY.nın hiçbir tedbir almadan basamakta yolcu taşımak, kapı açık iken hareket etmek, 3-4 kondüktör ile 10 vagonlu ve 120 kapılı bir treni C. Savcılığındaki bilirkişi raporu sh. 1 idare etmeye çalışmak ve aynı rapora göre bu kondüktörlerin yolcuların emniyetini sağlamaktan daha ziyade satıcılara engel olmak, cam kırılma ve benzeri olayları kollamak, müsabbipleri hakkında zabıt tanzim etmek.." gibi işlerle meşgul olmaları, esasen bir demiryolu taşımacılığı gibi tehlikeli bir işletme ile iştigal eden davalı idarenin ve adamlarının hafif değil ağır kusurunu, bile oluşturur. Davalı idarenin, işletmenin tehlikesini gözönüne alarak, olayda gerekli dikkat ve itinayı göstermediğinin kabulü gerekir.
Federal Mahkeme de 28.10.1976 tarihli bir kararında hareket eden bir trenin kapısı açık olarak hareket etmesini işletme elemanlarının bir kusuru olarak kabul etmiştir. (1977 I 306).
Mağdur davacının da kusurlu olduğu kabul edilse dahi davacının bu kusurunun davalının sorumluluğunu ortadan kaldırması için illiyet rabıtasını kesmiş sayılması gerekir, bunun için de bu kusurun ağır olması gerekir (H. Tandoğan, Türk Mesuliyet Hukuku, 1961, sh. 81) (Fed. Mah. yukarıda zikredilen kararı).
Başka bir şekilde ifade edilmek gerekirse, taşıyıcının kendisinin veya adamlarının kusuru bulunmadığını ispat etmesi, ancak illiyet sebebini kesen sebebin mağdurun fiilinin kazada yalnız başına amil olması ve illiyet rabıtasının kesecek şiddette kesafette ağır olması ile mümkündür Tandoğan, age. sh. 236).
Olayda davacıya atfedilebilecek fiil açık kapı ile hareket etmiş olan trende açık kapının yanında durması veya tam kapanmamış kapıya dayanmış olmasıdır ki bunun ağır bir kusur olduğunun kabul etmek mümkün değildir.
2 - Kaldı ki, davacı 13 yaşındadır. Medeni Kanununun 16/3. maddesi gereğince ancak mümeyyiz küçükler haksız fiillerinden sorumlu olurlar. Binnetice ancak, mümeyyiz küçüklerin müterafik kusuru söz konusu olabilir ve bu halde davalı taşıyıcı sorumluluktan kurtulabilir. Davacının olay tarihinde mümeyyiz olup olmadığı üzerinde durulmamış olması diğer bir bozma nedenidir.
Yukarıda açıkladığımız nedenlerle davalının sorumluluğunun devam ettiğinin ve tazminat ödemekle yükümlü olduğunun kabulü ve bunun sonucu olarak da hükmün bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluğun onama kararına karşıyım.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini