 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1985/7570
K: 1986/307
T: 30.01.1986
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir Asl. 1. Ticaret Mahkemesince verilen 10.7.1985 tarih ve 2450-477 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili, dava dilekçesinde ve sonraki açıklamalarında müvekkili ile davalının ve dava dışı bir kooperatifin Esenkent adı altında uzun süre aynı adreste ve işbirliği halinde faaliyet gösterdiklerini, bu meyanda davalının satış vaddi sözleşmesiyle alıcı bulunduğu 3 üncü bir şahsa ait arsanın 1622 m2 lik kısmını (2.433.000) lira bedelle müvekkiline satmayı 19.2.1980 tarihli noter sözleşmesiyle vaad ettiğini, bedele karşılık sözleşme sırasında (250.000) lira nakit ve muhtelif bonolar verildiğini, bu bonolardan (535.000) liralık kısmının bilahare davalıya ödendiğini, böylece satış vaadine güvenilerek yapılan tediyelerin (785.000) liraya beliğ olduğunu, işbirliği halindeki 3 kooperatifin kuruluş ve faaliyete geçme itibariyle en eskisi olan davalının Akbank Cumhuriyet bulvarı Şubesindeki hesabı uzun süre her 3 kooperatifçe müştereken kullanıldığından davacının ortaklarının da taahhütlerine karşılık ödemelerini bu hesaba yaptıklarını ve bu ödemelerin bir kısmı davacı tarafça tahsil edilmiş ise de davacının bu ödemeler nedeniyle bakiye (249.600) lira alacağı bulunduğunu, davalının satış vaadi alıcısı olduğu arsanın bir kısmını davacıya satmayı vaad etmesine güvenilerek davalının arsada yaptığı alt yapı giderlerine katılma payı olarak da davalıya (150.650) lira ödendiğini, bilahare davalının arsanın malikiyle yaptığı satış vaadini feshetmesi üzerine bu arsadan ifraz olunacak kısmın müvekkiline temlikinin de imkansızlaştığını, bunun üzerine davacının satış vaadi bedeli ve katılma payı olarak ödediği meblağlarla banka hesabından bakiye alacağının toplamı olan (1.185.220) liraya birikmiş faiz tutarı (103.000) lirayı da ekleyerek toplam (1.288.220) liranın tahsili için icra takibine giriştiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptalini, mezkür alacağın faizi ve icra inkar tazminatıyla birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında ve sonraki beyanlarında davanın BK.'nun 66 ncı maddesine göre zamanaşımına uğradığını, iddia edilen olaylar sırasında baba-oğul olan dava dışı iki şahsın her iki kooperatifin başkanlığını ve müdürlüğünü yürüttüğünü bu şahısların şahsi çıkarları için her iki kooperatifte usulsuz işlemler yaptıklarını, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, icra takibinde sadece satış vaadi sözleşmesi gereğince ödenen meblağdan söz edildiği halde bu davada banka hesabı bakiyesi ve katılma payı ödemelerinde de bahsedilmesinin davanın niteliğiyle bağdaşmadığını, davacının bedelini ödediğini iddia ettiği bonoları ibraz etmesi gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının iddialarını kanıtlayacak belge sunamadığı, taraf defterlerinde de bu hususu doğrulayacak nitelikte kayıtlara rastlanmadığının uzman bilirkişi raporuyla saptandığı gerekçesiyle sübuta ermeyen davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 - Davalı kooperatif, satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığı davadışı bir şahsa ait taşınmazın 1622 m2.'lik kısmını davacıya satmayı 19.2.1980 tarihinde noterlikçe düzenlenen sözleşmeyle vaad etmiş ve mezkür sözleşmede belirtildiği üzere satış bedeline mahsuben (250.000) lirayı nakden ve peşinen tahsil eylemiştir. Davalı ile taşınmazın maliki arasındaki 6.2.1980 tarihli satış vaadi sözleşmesi bilahare 30.9.1980 tarihli fesih sözleşmesiyle ortadan kaldırıldığından, davacı ile davalı arasındaki satış vaadi sözleşmesi de dayanaksız kalmış, davalının satış vaadinden doğan ferağ ve temlik borcunun ifası imkansız hale gelmiştir. Davalı taraf satış vaadi nedeniyle aldığı (250.000) lirayı iade ettiğini iddia ve ispat etmediğine, satış vaadi sözleşmesi de ifa edilmediğine göre (250.000) liranın tahsili talebinin kabulü gerekirken reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
3 - Öte yandan taraflar arasında akdolunan 19.2.1980 tarihli satış vaadi sözleşmesinde semen borcuna karşılık davalıya verildiği belirtilen toplam (2.083.000) liralık muhtelif vadeli bonalar arasında yer alan toplam (535.000) lira tutarındaki 5 kıta bono bedellerinin davalıya ödendiği ve bu hususun davalının ticari defterlerine kaydolunduğu 12.12.1984 tarihli bilirkişi raporunda açıklanmış bulunmaktadır. Yine davalı kooperatifin temsilcileri ile dava dışı (N.Ç.)arasında düzenlenen 28.4.1981 tarihli porotokolde davalı kooperatif davacıdan tahsil etmiş olduğu (785.000) lirayı davacıya iade etmeyi dava dışı (N.Ç.)'e taahhüt etmiş, diğer bir deyişle (250.000) lira peşin, (535.000) lira da bedeli ödenen bonolar karşılığı olmak üzere davacıdan (785.000) lira tahsil ettiğini yazılı olarak ve haricen ikrar eylemiş bulunmaktadır. bu somut deliller karşısında davacının senet bedeli olarak ödediği (535.000) liranın da tahsiline karar verilmek gerekirken bilirkişilerin kendilerine verilen görevi aşan ve davacı ile dava dışı (N.Ç.) arasında sonradan akdolunan 3.12.1980 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle davalı kooperatifin borcunun (N.Ç.)'e nakledildiği şeklindeki dayanaksız mütalaalarına itibar edilerek bu talebin de reddi cihetine gidilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine (2) ve (3) numaralı bentlerde yazılı nedenlerle haklı bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 30.1.1986 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.