 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1985/6131
K: 1985/6185
T: 18.11.1985
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesince verilen 10.4.1985 tarih ve 222-271 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin, tescili (L.) marka verniğin üretim ve dağıtımını yaptığını, davalının, müvekkilinin sağladığı haklı rağbetten istifade etme amacıyla (LY.) adı altında vernik üreterek sattığını, iki markanın benzerlik arzettiğini ve iltibasa meydan verdiğini, dolayısıyla haksız rekabet teşkil ittiğini ileri sürerek haksız rekabet ve markadan faydalanma hakkına tecavüzün men'ine, tecavüzün ref'i ile haksız rekabet neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, iltibas yaratan mamulün ambalaj ve kutularıyla imhasına, müvekkilinin uğradığı zararlar karşılığı şimdilik (400.000) lira maddi ve (100.000) lira manevi tazminatın davalıdan tahsiline, hükmün ilamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, davanın süresinde açılmadığını, müvekkiline ait markanının tescili olduğunu, markalar arasında bir benzerlik bulunmadığı gibi müşterileri yanıltıcı bir durum olmadığını, markanın kimya dilinde kullanılan genel adları ihtiva ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, her iki tarafında tescili olan markalarının Markalar Kanunu'nun himayesi altında olduğu, haksız rekabet yoluyla tescilli bir markanın kullanılmasının önlenilmesinin mümkün bulunmadığı, davada terkin talep edilmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkeme, her iki markanının da tescilli olduğundan ve haksız rekabet yoluyla tescilli bir markanın kullanılmasının önlenemeyeceğinden bahisle davayı reddetmiştir. Her ne kadar bu gerekçe doğru ise de, bunun uygulanması için öncelikle, sonradan tescil edilen markanın Markalar Kanunu'nun öngördüğü hak düşürücü süreler içinde iptal edilmemiş bulunması koşuluna bağlıdır. Yine mahkemece, davada tescilin terkinin talep edilmediği belirtilmiş ise de, davacı vekili 30.11.1984 tarihli delil listesinde ve aynı tarihli dilekçesinde tescilin terkini için dava açtıklarını beyan etmiş ve delil olarak o dosyaya da dayanmış olmasına rağmen bu hususta hiç bir inceleme yapılmaksızın karar verilmiştir.
Mahkemece yapılacak iş, sözkonusu terkin davasının sonucunu beklemektir. Eğer terkin davası reddedilir ve kesinleşirse davalının markayı kullanması yasal olacağından bu davanın da yukarıdaki gerekçeyle reddi doğru olacaktır. Yok eğer, terkin davası kabul edilir ve davalının markası sicilden terkin edilirse o zaman davada haksız rekabetin şartlarının mevcudiyeti araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekecektir.
Açıklanan bu nedenlerle mahkemece eksik inceleme sonucu verilen karar doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 18.11.1985 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.