 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1985/3504
K: 1985/4772
T: 24.09.1985
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Adana Asliye 4. Hukuk Hakimliğince verilen 12.3.1985 tarih ve 314-161 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 23.9.1985 gününde taraf avukatları tebligata rağmen gelmediğinden tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, Akdeniz Süt ve Süt Mamülleri Ticaret, İmalat ve Pazarlama Firmasının sahibi olan müvekkilinin özellikle kaliteli yoğurt imal ettiğini ve Çukurova yöresinde haklı bir şöhrete ulaştığını ve (Akdeniz) markasının da adına tescilli olduğunu, davalının Ocak 1984 den bu yana müvekkilinin markasının benzerini kullanıp (Akdeniz Yoğurdu) ve (Öz Akdeniz Yoğurdu) markasıyle yoğurt imal ve satarak markaya tecavüz edip, müvekkilinin zararına yol açtığını öne sürerek, 551 sayılı Kanunun 47-48. maddelerine göre davalının markaya tecavüzünün önlenmesiyle 1.000.000 lira maddi (500.000) lira manevi tazminatın 16.1.1984 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve sonraki savunmalarında müvekkilinin 1977 den beri Akdeniz Yoğurdu ünvanlı imalethane çalıştırdığını 1.1.1979 tarihinden beri de bu ünvanla yoğurt imalatında bulunduğunun Seyhan Vergi Dairesindeki kayıtla sabit olduğunu, davacının ise markasını 13.1.1984 de tescil ettirdiğini; müvekkilinin Adana"da, davacının ise Erdemli ilçesi mülki hudutları içerisinde imal ettiği yoğurt için Akdeniz markasını almış olduğunu, davacının 16.2.1984 tarihli ihtarını müteakip müvekkilinin iyi niyetli davranıp bir uyuşmazlık yaratmamak için 15.3.1984 tarihinden itibaren Öz Akdeniz markasını kullanmaya başladığını, davacının bir zararı da olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalının savunması varit görülüp, davacının markasına bir tecavüz olmadığı ve maddi zarar içinde bir delil gösterilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı açmış olduğu bu davası ile tescilli markasına vaki tecavüzün menini ve bundan doğan maddi ve manevi zararının tazminini talep ve dava eylemiştir. Davacının markasının tescilli olmasına karşı davalının markasının tescilli olmadığı anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi Markalar Kanununun 15. maddesi hükmüne göre, bir markayı ilk defa tescil ettiren kimse o markanın hakiki sahibi sayılır. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise, aynı emtia için aynı markayı daha önce fiilen ihdas ve istimal ettiğini ve piyasada maruf hale getirdiğini tescil edilmiş marka sahibine karşı iddia eden kimsenin bu iddiasını dava veya karşılık dava suretiyle ispat etmeye hakkı bulunduğu hükme bağlanmıştır. Her ne kadar davalı bu davada böyle bir savunmada bulunmuş ise de, buna davacıya karşı 6 aylık hak düşürcü süre içinde dava veya karşılık dava şeklinde dermeyan etmiş değildir. Bu durumda davacının tescilli marka sahibi sıfatiyle markasına vaki tecavüzü Markalar Kanunu'nun 47 ve 49. maddelerine göre menini istemeye ve unsurları bulunduğu takdirde maddi ve manevi tazminat talep etmeye hakkı olduğunun kabulüyle, mahkemece tazminat yönünden gerekli araştırma ve inceleme yapılarak ve lüzumu halinde bilirkişi incelemesine gidilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, yazılı olduğu şekilde davanın reddi doğru görülmiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle mümeyyiz davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davacı yararına bozulmasına, taraf vekilleri gelmediğinden duruşma vekillik ücreti tayine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 24.9.1985 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.