 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1985/1655
K: 1985/1690
T: 26.03.1985
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 8. Hukuk
Hakimliğince verilen 13.9.1984 tarih 284-398 sayılı hükmün duruşmalı olarak
temyizen tetkiki davalı avukat tarafından istenilmiş olmakla dosyadaki
kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili, davalının borcuna karşılık müvekkiline muhtelif
keşide tarihli toplam (2.500.000) liralık çek verdiğini, karşılığı olmadığı
için ödenmemesi üzerine davalı hakkında icra takibi yapılmış ise de, çeklerin zamanaşımına uğradığından bahisle takibe itirazda bulunduğunu, her ne kadar keşide yeri bulunmadığı için senetler çek niteliğinde değilse de, B.K.nun 125. maddesindeki genel zamanaşımına tabi olduğunu ve bu itibarla zamanaşımının söz konusu olmadığını, davalının çeklerdeki imza ile borcun aslına bir itirazı bulunmadığını belirterek, itirazının iptali ile icranın devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında takip dayanağı olan çeklerin bankaya ibraz
edilmediğini, bunların borç ikrarını havi bir belge olmamaları nedeniyle B.K. 125. maddesindeki on yıllık zamanaşımından söz edilmeyeceğini ileri sürerek
davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, icra dosyası ile çek niteliğinde olmayıp
havale niteliğindeki belgeler dayanak yapılarak, davalının İİK.nun 63.
maddesine göre icra memurluğuna yapmış olduğu itirazla bağlı bulunduğunu ve
sadece zamanaşımı itirazında bulunmuş olup onun da kabulü şayan olmadığı
gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İ.İ.K.nun 67.
maddesine göre ikame edilmiş itirazın iptali davası olup anılan maddeden de
anlaşılacağı veçhile, davacının alacağının varlığını kanıtlaması halinde
davasının kabul edilmesi gerekir.
Mahkemece her ne kadar davalının İİK.nun 63. maddesine göre, icra
memurluğuna yapmış olduğu itirazla balğı olduğu ve orada sadece zamanaşımı
itirazında bulunduğunu, bunun da varid olmadığından bahisle davanın kabulüne
karar verilmiş ise de, borçlunun itiraz sebepleri ile bağlı olması kuralı,
yalnız, alacaklının itirazın kaldırılmasını istemiş olması halinde (m. 68 vd) icra tetkik merciinde uygulanır. Alacaklı mahkemede itirazın iptali davası
açarsa (m. 67) borçlu, bu davada itirazında bildirmiş olduğu sebeplerle bağlı değildir; bütün savunma sebeplerini ileri sürebilir. (Bkz. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuk, Ankara. 1983/sh. 149). Kaldı ki, davalı ödeme emrinin tebliği
üzerine yaptığı itirazda, tüm itiraz hakkı saklı kalmak kaydıyle şimdilik
zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
Davacının davasına dayanak yaptığı belgelerde keşide yerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. TTK.nun 692/5 ve 693/1. maddeleri hükmüne göre, keşide
yerini ihtiva etmeyen bir senet çek sayılmaz. Diğer taraftan bunlar hamiline olarak düzenlendiğinden havale niteliğinde de değildir. Zira havale
sayılabilmesi için B.K.nun 457. maddesi uyarınca havale eden, havale edilen ve lehine havale yapılan olmak üzere üç kişinin bulunması gerekir.
Dava konusu belgeler çek niteliğinde olmadığından buradaki hakkın ciro
yolu ile intikali de söz konusu olamaz.
Davacı yargılama sırasında, temel ilişkiye dayanmamış ve icra takibine
konu kambiyo senedi niteliğinde olmayan belgeler dışında herhangi bir delil
de ibraz etmemiş, işin ticari işletmesi ile de ilgili olmadığından bu konuda ticari defterlerinde de bir kayıt bulunmadığını ifade etmiştir.
Ayrıca mahkemenin hatırlatması üzerine yemin teklif etmeyeceklerini de
beyan etmiştir.
Bu durumda davacının alacaklı olduğunu kanıtlıyamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşünce ile yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 26.3.1985 gününde oybirliğiyle karar verildi.