 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1985/158
K: 1985/2344
T: 19.04.1985
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi)'nce verilen 30.5.1984 tarih ve 685-327 sayılı hükmün duruşmalı olaak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; müvekkilnin davalı şirketin kurucu ortağı bulunduğunu, 29.4.1982 günü yapılan olağanüstü ortaklar genel kurul toplantısında şirket kurucu ortaklarının kar payının dondurulmasına ilişkin ana sözleşmenin 25. maddesinin (c) fıkrasına yapılan eklentiye ilişkin kararın bu kısmının iptaline talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında; davacının elindeki payları karlı bir şekilde elinden çıkardığını, şirketin gelişimine katkıda bulunmadığını, kar paylarından devamlı surette haksız menfat sağlama hesabına girdiğini, bu nedenle şirket sermayesi (30.000.000) liradan (210.000.000) liraya artırılırken suistimalleri önlemek için kurucu paylarının (530.000.000) liralık sermaye kısmına isabet edecek karla sınırlandırıldığını v.s. savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere ve alınan bilirkişi asıl ve ek raporlarına dayanılarak dava konusu genel kurul kararının iptaline karar verilmiştir. Hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, ortaklık sermayesinin artırılması sırasında daha önce ana sözleşme ile oluşan kurucu hakların sınırlandırılma olanağının bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TTK. nun 298. maddesinde düzenlenmiş olan kurucu senetleri TTK.nun 402-403. maddelerinde öngörülen "intifa senetlerinin" özel bir nevidir. Öğretide intifa senetlerinin hukuki niteliği hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmekte ve tanımlar yapılmaktadır (Oğuz İmregün, Anonim Ortaklarda Kurucu Senetleri, İ.Ü.H.F., C. XIV-XIVII, Atatürk'e Armağan, İstanbul 1982, s. 477 vd; Ömer Teoman, Anonim Ortaklıklarda İntifa Senetleri, İstanbul 1976, s. 83 vd; Fahiman Tekil Şirketler Hukuku, C. II. Anonim Şirket İstanbul 1976, s. 533 vd).
Kurucu haklar, TTK.nun 279/2-b.5ve402/1 uyarınca, ani kuruluşta ortaklık ana sözleşmesiyle ve tedrici kuruluşta kuruluş genel kurul tarafından kabul edilerek kurucular yararına oluşturulur. Bu haklara ilişkin senetler kurucular adına olabileceği gibi kıymetli evrak niteliğinde de düzenlenebilir (TTK. 402/1, 573). Anonim ortaklıkta "Kurucu" sıfatını kimlerin taşıyacağı hususu TTK.nun 278/I-II'de öngörülmüştür. Kurucu haklar sahiplerine, ortaklık kazancından TTK.nun 466 ncı maddesinin birinci fıkrasında yazılı yedek akçe ile pay sahipleri için yüzde 5 kar payı ayrıldıktan sonra kalanın onda birinin ayrılmasını sağlar. Kurucular kendilerine tanınan kurucu haklarını veya bunları temsil eden senetleri ana sözleşme ile nasıl dağıtılabileceğini öngörebilecekleri gibi, bu dağıtımının gerçekleşmesini başka bir kişi veya organa da bırakabilirler.
Kurucu senetleri, anonim ortaklıkta bir sermaye payını temsil etmediği için maliklerine payın sahibine tanınan hakları sağlayamaz. Kurucu senetlerin sahiplerine sağladığı haklar, ortaklık genel kurulunun alacağı kararlarla ihlal edilemez. Çünkü, ana sözleşme ile kuruculara tanınan bu haklar, kurucular bakımından bu ana sözleşme sermayesiyle sınırlı müktesep hak niteliğindedir. Bununla beraber ana sözleşme ile söz konusu haklar için daha değişik bir sınırlama biçimi öngörülebilir. Kurucular yönünden ana sözleşmeyle oluşan müktesep hakların, ortaklık sermayesinin artırılması sırasında herhangi bir biçimde genişletme veya sınırlama, yani dondurulma olanağı var mıdır? Anonim ortaklıkta sermaye artırımı ortaklık bakımından "ek kuruluş" niteliğindedir. Ortaklığın kuruluşuna ilişkin hükümler, sermaye artırımında da uygulanır (TTK. 392). Sermaye artırımında kurucu niteliği kazanan yeni ortaklara (ek kuruculara) kurucu intifa hakları tanınabilir (Oğuz İmregün, Anonim Ortaklıklar, gözden geçirilmiş 3. bası İstanbul 1974 s. 290 vd; Ömer Teoman, age. s. 122 vd). Şu halde ortaklık sermayesinin artırımında "Kurucu" durumunda olanlara kurucu senetleri verilebileceğini kabul etmek, dolayısıyla ilk kurucuların kurucu paylarının kuruluş esas sermayesi ile sınırlı bulunduğunu kabul etmek demektir. Başka bir deyişle, sermaye artırımı ile yeni kurucu paylar oluşturulabileceğine göre, ilk kurucuların, kurucu haklarının sınırlandırılması olanağı vardır (Hayri Domaniç, Anonim Şirketler, İstanbul 1978, s. 1059; Ünal Tekinalp (Poroy/Çamoğlu) Ortaklıklar ve Kooperatifler Hukuku Ders Kitabı, genişletilmiş 3. bas. İstanbul 1984. s. 541 vd). Kökleşen Yargıtay Kararları da bu doğrultudadır (Y. 11. HD., 27.12.1976 gün ve E. 4169 K. 5656). Öte yandan kurucu hakların tanınması objektif nedenlere dayanmalıdır. Bu haklar çok önemli hizmet ve katkının karşılığı olmak gerekir (Halil Arslanlı, Anonim Şirketler, C. 1. İstanbul 1960. 2. Bası. 2.40 vd). Başka bir söyleyişle kuruculara verilen bedelsiz kurucu senetleri ile kurucuların ortaklık için yaptıkları hizmet ve katkı arasında bir denge kurulmalıdır. Ortaklığın sermayesinin artırılması durumunda, hizmet ve katkısı bulunmayan ilk kuruculara, bu sermaye artırımı karşılığından yararlandırılması yasal dayanaktan yoksundur. Ayrıca kurucu haklar, herhangi bir payı temsil etmediği için ortaklığın özvarlığıyla da orantılı olarak hak isteyemezler. Çünkü, yasada kurucu hakların isteyebileceği hususlar açıkça gösterilmiştir (TTK 298).
Somut olaya gelince; davalı ortaklık tarafından 29.4.1982 günü yapılan olağanüstü genel kurulda, ortaklık sermayesi 30 milyon TL.dan 210 milyon liraya çıkarılmış ve kurucuların hakları 30 milyon TL. sermaye ile sınırlandırılmıştır. Aslında ortaklık 2 milyon TL. sermaye ile kurulmuş ve bir kaç kez yapılan sermaye artırımlardan ve en son 30 milyon TL.ya ulaşan sermayeden de davacı yararlanmıştır. Ortaklık genel kurulu biraz önce ayrıntılı olarak açıklanan ilkeler çerçevesinde, davacının da bulunduğu tüm kurucuların kurucu haklarını, sermaye artırımından önceki sermaye ile yani 30 milyon lira ile sınırlandırmasında Türk Ticaret Kanununa ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı bir yön yoktur. Açıklanan bu yönler mahkemece gözönüne alınmadan yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ortaklık vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün (BOZULMASINA), davalı vekili için takdir edilen 6500 lira vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 19.4.1985 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.