 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1985/3981
K: 1985/4791
T: 24.09.1985
DAVA : İş kazasında ölen sigortalı işçinin hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 3.403.822.17 liranın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi üzerine işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 - Borrçlar Kanununun 53 üncü maddesi hükümleri uyarınca Hukuk Hakimi, hükümlülük kararında belirlenen maddi olgularla bağlı olup kabul edilen kusur oranı ile bağlı değildir. Diğer taraftan ölen sigortalının deneyimli işçi bulunduğu ve kendisine işi ile ilgili talimatların imzası karşılığında verildiği savunulmuştur. O nedenle, sigortalının olayda müterafık kusurunun bulunup bulunmadığının, başka ifade ile davalıların kusur durumu Sosyal Sigortalar Kanununun 26 ncı maddesi çevresinde araştırılıp saptanmadan eksik soruşturma ile hüküm tesisi Usul ve Yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3 - Mahkemece yaptırılan tazminat hesabında sigortalının askerlikte geçmesi gereken süresinin ayırt edilmediği görülmektedir. Gerçekten 1961 doğumlu olan sigortalının askerlik çağından evvel öldüğü de nazara alınarak askerliği süresince hak sahiplerine destek yardımı düşünülemez. Bu sebeple, bu dönemin ayrılmaması isabetsizdir.
4 - Tazminatın irat olarak değil de, sermaye şeklinde ödenmesine hükmedilmesi halinde, sigorta olayına maruz kalan sigortalının ve sigortalı ölmüşse, hak sahiplerinin, sebepsiz zenginleşmesine yol açmamak için, faal ömür ve kazanma döneminde, gelecekte sağlanacak kazançların bu yönden ödenmesi nedeniyle bir miktar indirilmesi zorunludur. Bu indirme iskontto ve indirilmiş, iskonto edilmiş meblağa da peşin sermaye değeri denilmektedir.
Şu halde, hükmün konusunu oluşturan peşin sermaye değeri, sigortalının çalışabileceği ve kazanabileceği zaman içersinde ceste ceste gerçekleşecek iratlarının peşin olarak ödenmesi dolayısıyla iskonto faizinin indirilmesi suretiyle bulunan miktarıdır.
Gerçekten ileri tarihlerde gerçekleşecek irat taksitlerinin önceden ve topluca elde edilmesinin, tazminat alacaklıları yönünden, gerçek zararlarının dışında, ek bir mali güç oluşturacağı ve tazminatın belirlenmesinde, bu unsurun gözönünde tutulmamasının, onların haksız iktisapta bulunmalarına yol açacağı, kuşkusuzdur. Buradaki sorun, haksızlığın ne yolda önleneceği konusunda adalet ve nesafete uygun ilke ve yöntemlerin belirlenmesinden ibarettir.
Bugüne kadar Yargıtay uygulamalarında, peşin sermaye değeri, kazançlar toplamından iskonto faizinin düşülmesi suretiyle bulunarak, bu konuda, faizin indirme sistemi benimsenmiştir.
Aslında, sermaye olarak önceden alınan meblağın, sigortalı veya hak sahipleri tarafından mütesevver çalışma ve kazanma süresince değerlendirilmesinden sağlanacak yararın, iskonto faizine eşdeğer sayılması, pratik ve kolay bir yöntemdir. Ve Anayasanın benimsediği, davaların yürütülmesindeki çabukluk, ucuzluk ve kolaylık ilkelerine de uygundur. Gerçekten, bu yararın sait sermayeden kaynaklanması, sigortalı, ya da hak sahiplerinin kişisel emek, tecrübe, uzmanlık ve sair niteliklerinin katkısı ayıklanarak belirlenmesi zorunludur. Salt sermayeden kaynaklanan yararın, sermaye piyasasının, yasal banka faizinden gayri unsurlarıyla belirlenmesi dahi, öteki etkenleri işin içine katacağından dolayı, söz konusu çabukluk, kolaylık ve ucuzluk ilkelerine ters düşebilir. Şu halde, indirime konu yararın belirlenmesinde, salt mevduat faizinin gözönünde tutulması ve iskonto oranının buna göre saptanması yukardan beri açıklanan ilkelere uygun olacaktır.
Ne var ki, çalışma ve kazanma dönemi içerisinde iskonto faizlerinin de tekdüze seyretmeyerek değişik oranlarda gerçekleşeceği ülkenin ekonomik ve tarihi koşullarının gereğidir. Bu gerçek, kazanç artışlarının tahmininde olduğu gibi, iskonto faizi oranlarındaki dalgalanmaların dahi saptanmasını zorunlu kılar. Söz konusu dönemde, iskonto, faiz oranları ekonomik durum, enflasyon, sermaye piyasası ve bunlara etkili sosyal, siyasal ve tarihi unsurlar, sağlam ve bilimsel güvenilir kaynaklara dayanılarak uzman bilirkişilerce belirlenmeli ve kontrol ve değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır. Bu faizin oranlarına göre bulunacak iskonto emsalleri yardımıyla peşin sermaye değerleri saptanmalıdır. Böylece çalışma ve kazanma döneminde her yıl değişen kazançlar ve iskonto faizleri söz konusu olduğundan, bunların aritmetik ortalamasını alıp, kazanç ve iskonto faizlerinin sabitleştirildiğini farzederek, sabit rant formülünün uygulanması suretiyle iskonto işlemi gerçekleştirilerek peşin sermaye değerinin hesaplanmasını ortalama sayıların büyüyen rakamların fazlasıyla etkisinde kalması nedeniyle, sağlam ve doğru bir sonuca ulaşılmasını engellemesi olasılığı üzerinde durulup her yıla ait kazanç kaybının başlangıç yılına göre peşin sermaye değeri bulunarak, bunların toplanması suretiyle sonuca ulaşılması yöntemi benimsenmeli, çalışma ve kazanma dönemi boyunca saptanacak iskonto faiz oranlarına göre, başlangıç yılı esas alınarak her faiz oranı için ayrı ayrı saptanmış peşin değer emsalleri gözönünde tutulmalıdır. Şu var ki kazanç artışları, enflasyon payı terfi ve tefeyyüz unsurlarına dayanır. Mevduat faizi ise enflasyon payı+reel faizden oluşur. Bir toplumda, emğei sağladığı artış ve gelirlerin sadece banka faiziyle değerlendirilen sermayenin sağladığı gelirden fazla olması gerekir. Bu insan yaşamına ve alın terine verilmesi gereken önem ve saygının doğan bir soncu olmak icap eder. Bu ilke çevresinde düşünülerek, iskonto değerleri hiçbir zaman kazanç artışlarından daha yüksek kabul edilmemeli ve uygulanmamalıdır.
Bu çevrede işlem yapılmak gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması Usül ve Yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 4. bentte yazılı nedenle üyelerden Cahit Kadılar'ın karşı oyu ve oyçokluğu, diğer bentlerde 24.9.1985 gününde oybirliğiyle karar verildi.