 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1985/223
K: 1985/418
T: 01.02.1985
DAVA : Davacı, 1.10.1974 - 21.1.1983 tarihleri arasında geçen çalışmalarının Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında sayılmasının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtilen şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hüküm, davalılar Avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
KARAR : 1 - Mahkemece, "davacının 1.10.1974 - 21.1.1983 tarihleri arasında işyerinde, işçi statüsünde ve asgari ücretle çalıştığının ve bu çalışmalarının Sosyal sigortalar Kanunu kapsamında geçmiş olduğunun tespitine" karar verilmiştir.
Bu kararı davalılar temyiz etmiştir.
Dosya, Yargıtay Özel Dairesine gönderildikten sonra, davacı Kartal Noterliğinde düzenlenmiş feragatname ve ibranameyi, mahkemeye ibraz etmiş ve bu feragatname de dairemize yollanmıştır.
İlke olarak, hükümden sonrada davadan feragat mümkündür ve feragat çevresinde gerekli karar verilmek üzere mahkeme kararının bozulması gerekirse de, bu davanın ve feragatnamenin özelligi nediniyle, farklı bir sonuca varılması icabeder.
Dava, nitelikçe 1.10.1974 - 21.1.1983 tarihleri arasında davalılardan (D.) iplik fabrikası işyeri camisinde, hizmet akti ile sigortalı olarak çalıştığının tespiti davasıdır ve bu yolda subuta ermiştir. Bu durum karşısında, davacı söz konusu dönemde 506 sayılı kanunun 4 üncü maddesi uyarınca mecburi sigortalıdır ve sigortalı olmak hak ve yükümüyle karşı karşıyadır, bunlardan akaçınamaz ve vazgeçemez. Bu hüküm kamu düzenine ilişkindir.
Anılan feragatnamede ise, davacı bu dönemde yaptığı işin, hizmet akdi konusu olmadığını, hayır işi olduğunu, İş ve SSK'ları çerçevesinde işverenden hiçbir hak ve tazminat taleb etmeyeceğini, işvereni ibra ettiğini belirtemket ve bu nedenle de 1983/26 esas sayılı hizmet tespiti davasından feragat ettiğini bildirmektedir.
Feragatnamenin, sigortalı olmak hak ve yükümlerinden kaçınmak ve vazgeçmek amacıyla düzenlendiği ve davadan da bu nedenle feragat edildiği, açık ve seçiktir. Bu nitelikteki bir feragatın, özel bir hüküm olan 506 sayılı kanunun 4 üncü maddesine ters düştügü ve kanuna aykırı olup, geçersiz bulunduğu meydandadır Bu nedenle, söz konusu ferağatın davanın reddini ve genel uygulamanın tersine, mahkeme kararının bu yönden bozulmasına gerektirmeyeceği kabul edilmeli, davalıların temyiz itirazları incelenmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçelerle yapılan inceleme sonunda
Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalıların yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Üye Resul Aslanköylü'nün muhalefetine karşı Başkanvekili Servet Çolakoğlu, Üye Teoman Ozanoğlu, Orhan Yalçınkaya ve Mehmet Tuner'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 1.2.1985 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davadan feragat karşı tarafın kabulüne bağlı olmaksızın davayı sonuçlandıran ve davacının tek taraflı iradesiyle oluşan bir usul işlemidir. Ancak yasalarda ayrık durumlardan söz edilmişse elbette bu genel kuralın uygulama olanağı yoktur.
Davada, sigortalılığın saptanması istenmiş olup, Yargıtay aşamasında davadan vazgeçilmiştir. Ne sosyal sigortalar kanunun'da ne İş Mahkemeleri Kanunun'da ve ne de diğer yasalarda bu tür davalardan feragat edilmiyeceğine dair herhangi bir hüküm vardır. Sigortalılığın zorunlu oluşunu ve vazgeçilemiyeceğini düzenleyen 506 sayılı yasanın 6 ncı maddesi ile, feragat ve kabul hükümlerini düzeniyen ve Hukuk Usulü Muhakemeleri kanununun 91 ve ardından gelen maddeleri arasında herhangi bir ilişki bulunmamaktadır. Bu davada tanıklar söylese dahi başlangıçta sigortalılığının saptanmasını isteyen davacı, sonradan sigortalı bir işte çalışmadığını ileri sürmek suretiyle davadan vazgeçmiş, SSK dahi baştan sona çalışmanın sigortalılık niteliğinde olmadığını savunmuştur. Yasalarda SSK'ndan kaynaklanan ve sigortalılığın saptanmasına ilişkin davalar yönünden tıpkı ceza davalarında olduğu gibi dava açma ve tarafların iradelerine bakılmaksızın karar verme zorunluluğu getirilmemiştir.
Öbür yandan, gerçekten çoğunluğun kabul ettiği gibi hükümden sonra ve fakat Yargıtay aşamasında da davadan vazgeçilebileceği yargısal ve bilimsel görüşlerdendir. Hal böyle olunca mahkemece verilen kabul hükmü onanmamalı feragat nedeniyle yerel mahkeme tarafından reddedilmek üzere bozulmalıdır. Açıklanan bu nedenlerle hükmü onayan çoğunluk görüşüne katılmıyorum.