 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1985/2060
K: 1985/2899
T: 07.05.1985
DAVA: Davacılar, murislerinin askerlikte geçen süresi için yapmış oldukları borçlanmanın muteberiyetine ve kendilerine dul ve yetim aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemişlerdir. Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir. Hükmün davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR: Davada, Sosyal Sigortalar Kurumunda tescilli bulunan sigortalının yurt dışında çalıştığı sırada vefat ettiği, hak sahiplerinin, sigortalının askerlikte geçen sürelerini borçlanma yoluyla sigorta hizmetlerinden sayılması için Kurum'a başvurdukları, ne var ki bu isteğin kabul edilmediği ileri sürülmüş ve borçlanma hakkını saptanması istenmişrtir.
Şu hale göre davanın yasal dayanağı Sosyal Sigortalar Kanununun 2422 sayılı Kanunla değişik 60/F maddesidir. Anılan madde uyarınca sigortalıların er olarak silah altında geçen süreleriyle yedek subay okulunda geçen sürelerinin borçlanma suretiyle değerlendirilebilmesi için istek tarihinde sigortalı bir işte çalışmanın koşul olduğu, ancak, sigortalılık niteliğini yitirmeden ölenlerin hak sahiplerinin borçlanma haklarının bulunduğu, borçlanma hakkı bulunmayan eski sigortalıların ölümlerinden sonra hak sahiplerine de borçlanma hakkının tanınmadığı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 15.4.1985 tarih ve E. 1984/4 Karar 1985/3 sayıı Kararıyla hüüm altına alınmış bulunmaktadır. Bu davada adı geçen sigortalının Suudi Arabistanda işçi olarak çalışmakta iken öldüğü dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Burada çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, yurt dışnda çalışan işçilerin çalışmalarının Sosyal Sigortalar Kanunu'na tabi çalışmalar olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğidir. Başka bir anlatımla, bu kişiler yukarıda sözü edilen madde anlamında "Sigortalı" sayılan kişilerden midirler? Şayet yurt içinde ve yurt dışında çalışanlar sigortalılık niteliği yönünden eşdeğerde görülecek olursa, bu halde yurt dışında çalışmakta iken ölenlerin hak sahiplerinin borçlanma haklarının bulunduğu sonucuna varmak gerekecektir. Tersi bir görüşe katılma halinde ise anılan statüde geçen çalışmalar Sosyal Sigortalar Kanunu açısından "sigortalı çalışma" kabul edilmeyeceğinden bu kimselerin borçlanma hakları bulunmadığı gibi kendilerinin sahip olmadıkları bir hakkın- hak sahiplerine intikalinden de söz edilemez.
Bilindiği gibi, yurt dışında çalışan işçilerin sosyal güvenliklerinin sağlanması bakımından zaman zaman dış devletlerle sosyal güvenlik sözleşmeleri yapılmaktadır. Bu sözleşme hükümleri uyarınca akit devletlerden birisinde geçen çalışmalar -karşı akitin yurttaşı yönünden- kendi ülkesinde geçmiş gibi kabul edilmektedir. Hal böyle olunca da, yurt dışında çalışan işçilerin çalışmaları sigortalılık nitelii bakımından yurt içinde geçen çalışmalarla eşdeğerdedir. Başka bir söyleyişle, bunların 60/F madde anlamında "sigortalı" kimselerden sayılmaları gerekmektedir. Bu ilkeden hareketle sosyal güvenlik sözleşmesi yapılan ülkelerde çalışmakta iken ölenlerin borçlanma hakları mevcut olduğu gibi çalışırken ölümleri halinde de hak sahiplerinin borçlanabilecekleri yukarıda sözü edilen içtihadı birleştirme gereğidir. Ne var ki bu davada ölen sigortalının çalıştığı Suudi Arabistan ile T.C. arasında yapılmış sosyal güvenlik sözleşmesi mevcut değildir. Şayet böyle bir sözleşme yapılmış olsaydı çalışması yurt içinde geçmiş gibi kabul edileceğinden sigortalı sayılacak ve askerlik borçlanması hakkından hem kendisi hem de hak sahipleri yararlanabilecekti. Ancak sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmayan ülkelerde çalışan Türk işçilerine ve ölümleri halinde hak sahiplerine "askerlik borçlanması hakkı" tanınmalıdır. Zira yurt dışınd çalışan işçileri sosyal güvenliğe kavuşturmak ve bu yolda sözleşmeler akdetmek devletin Anayasal görevlerindendir. Sigortalının çalıştığı ülke ile anılan nitelikte sözleşmenin yapılmamış bulunmasının kusuru sigortalıya yükletilemez. Diğer taraftan sözleşme yapılan ülkelerde çalışan işçilerin borçlanma isteklerini kabul etmek yapılmayan yerlerde çalışanlarınkini kabul etmemek aynı koşullar altında bulunanlar arasında eşitsizlik yaratabileceği gibi hak ve nesafet kuralları ile de bağdaştırılamaz.
Bundan başka yurt dışında çalışanların bu çalışmalarını 2147 sayılı Yasa uyarınca borçlanma yoluyla sigortalı hizmetlerden saydırma haklarının bulunduğunu ve davacıların murislerinin ölmemiş olsaydı Suudi Arabistan'daki hizmetlerini borçlanabileceği hususu da gözden uzak tutulmamalıdır. Mahkemece açıklanan bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının iadesine, 7.5.1985 gününde oybirliğiyle karar verildi.