 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1984/9-417
K: 1985/1188
T: 27.12.1985
- AKDİ İLİŞKİ DEVAM EDERKEN KIDEM TAZMİNATI ADI ALTINDA YAPILAN ÖDEME ( Hukuken Kıdem Tazminatı Olmadığı-Yapılan Ödemenin Son Ücret Üzerinden Hesaplanan Kıdem Tazminatından Mahsubu )
- İŞVERENİN BAŞKA BİR İŞYERİNE NAKİL ( Nakil Sırasında Kıdem Tazminatı Adı Altında Yapılan Ödeme )
- SON ÜCRET ÜZERİNDEN HESAPLANAN KIDEM TAZMİNATINDAN DAHA ÖNCE YAPILAN ÖDEMELERİN DÜŞÜLMESİ ( Aynı İşverenin Başka Bir İşyerine Nakledilirken Kıdem Tazminatı Adı Altında Yapılan Ödeme )
- İŞÇİYE BAŞKA BİR İŞYERİNE NAKİL SIRASINDA YAPILAN ÖDEME ( İşverenle Aradaki Akdi İlişki Devam Ediyorsa Yapılan Ödemenin Kıdem Tazminatı Olmadığı )
1475/m.1,14
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ( Kütahya İş Mahkemesi )nce davanın reddine dair verilen 7.12.1983 gün ve 205-231 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 3.2.1984 gün ve 10238-925 sayılı ilamıyle ( ..Davacı, 15.1.1953 tarihinden 1.11.1974 tarihine kadar davalı T. Şeker Fabrikaları A.Ş. ne bağlı Alpullu, Konya, Burdur. Erzurum ve Kastamonu Şeker Fabrikalarında çalıştıktan sonra yine T.Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü'nce 1.11.1974 tarihinde Kütahya Şeker Fabrikası'na naklen tayin edildiğini, burada da 9 yıl çalıştıktan sonra 31.8.1983 tarihinde emekli olduğunu, Kastamonu'dan Kütühya'ya nakledilirken kendisine 22 yıl 3 aylık çalışmasına karşılık kıdem tazminatı olarak bir ödeme yapıldığını, Kütahya Şeker Fabrikası'ndaki çalışmasından dolayı da sadece 9 yıl için kıdem tazminatı ödendiğini, oysa Kütahya Şeker Fabrikası'nın mali ve idari yönden T. Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü'ne bağlı olduğunu, bu nedenle aynı işverenin değişik işyeri durumunda bulunduğunu, işletmenin kendi bünyesi içindeki bir üniteden diğerine naklin iş aktinin feshi sayılamayacağını, bu nedenle Kütahya ve diğer fabrikalarda geçen hizmetlerinin tümü nazara alınarak emekli olduğu tarihteki son ücreti üzerinden kıdem tazminatı hesaplanması gerektiğini, hizetleri bölünerek kıdem tazminatı ödenemeyeceğini ifade ile, hizmetlerinin toplamı nazara alınarak kıdem tazminatı hesap edilip, ödenenlerin tenzilinden sonra bakiye miktara karar verilmesini istemiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgeler ile şahsi sicil dosyasındaki yazılarından gerçekten davacının T. Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü'nce işe alınıp, 15.1.1953 tarihinden 1.11.1974 tarihine kadar Genel Müdürlüğü bağlı muhtelif yerlerdeki Şeker Fabrikalarında çalıştırıldıktan sonra yine T. Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü'nce Kütahya Şeker Fabrikası'nda çalışmasının uygun görüldüğünden bahisle Kastamonu'dan Kütahya'ya naklen tayininin yapıldığı, Kastamonu Fabrikası'ndan naklen atandığının belirtildiği, Kütahya Şeker Fabrikası'nda çalışmakta iken yine aynı Genel Müdürlüğün 2.8.1983 tarihli emri ile Ilgın Şeker Fabrikası'na nakledildiği, ancak davacının buraya gitmeyerek emekliliğini istediği görülüp, anlaşılmaktadır.
Kütahya Şeker Fabrikaları A.Ş. Esas Mukavelenamesinde, T. Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin kuruculardan olduğu yazılıdır.
T. Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin 1981 yılı faaliyetleri, muamelatı, bilanco kar ve zarar hesaplarına ait başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporunun karşılığında;
"Bilindiği gibi.. Kütahya Şeker Fabrikası A.Ş. kuruldukları günden beri T. Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin almış olduğu tavsiye kararları doğrultusunda ve şirketimiz elamanlarınca sevk ve idare edilmektedir. Hukuki statüleri bakımından her ne kadar müstakil Şeker Şirketi kavramı içinde mütalaa edilse bile, hissedarlarının sahip oldukları hisseler itibariyle şirketimiz, Pancar Kooperatifleri ve şirketimizin iştirakleri bakımından gerek sevk ve idarede ve gerekse denetimde T. Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin etkin rol oynadığı muhakkaktır. Bu sebeple, bu 5 özel Şeker Şirketinin özel kesim şirketi gibi mütalaa edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Gerek pancar bedelleri yönünden gerekse diğer üretim girdilerinin temini yönünden Türk Şeker'den ayrı mütalaa etmek mümkün olmamaktadır" denilmektedir.
YHK.tarafndan yapılan Toplu İş Sözleşmesinin 71. maddesinde, 1.2.1980 tarihinden itibaren işçilerin kıdem tazminatına esas olacak hizmet sürelerinin hesabında T. Şeker Fabrikaları A.Ş.'ne bağlı veya bu şirket tarafından tedvir ve finanse edilen Şeker Fabrikalarında geçmiş hizmetlerin aynı işverenin muhtelif iş yerlerinde geçmiş hizmetler sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Bütün bu bilgi ve anlatımlardan ve 6747 sayılı Şeker Kanunu hükümleri karşısında davacının davalı T. Şeker Fabrikaları A.Ş. nin bir işçisi olduğunun, ayrı bir tüzel kişiliği ve iştiraki nedeniyle Kütahya Şeker Fabrikası A.Ş.'nin T. Şeker Fabrikaları A.Ş. bünyesinde yer alan bir kuruluş niteliği taşıdığının kabulü gerekmektedir.
İlgili mevzuat ve uygulama, olayı bu şekilde anlamağa ve yorumlamağa müsaittir.
Böyle olunca davalı Şirket, davacının gerek Kütahya'daki, gerekse diğer fabrikalardaki, çalışmalarından dolayı bir bütün olarak ve son ücret üzerinden hesaplanacak kıdem tazminatından sorumlu olacaktır.
Bir an için Kütahya Şeker Fabrikası'nın davalı şirketin işyerlerinden olmadığı düşünülse dahi, davalının taahhüt eden sıfatiyle işine sorumlu olması gerekir. Zira böyle bir durumda hizmet aktinin bütünlüğü içinde işçisini başka bir işverenin işyerinde çalıştıran işverenin sorumluluğu söz konusu olur.
Aksinin kabulü, esasın şekle feda edilmesi olur ki, bu doğru görülemez. Yine böyle bir kabul işverenin, işçilerini kendisinin sorumlu görmediği bir işyerine aktarmak suretiyle son ücret üzerinden tüm hizmet süresi için kıdem tazminatı ödemekten kurtarmak imkanı sağlar ki, bu da objektif iyi niyet kurallarıyle bağdaşmaz.
Esasen ilke olarak davalı şirketin sorumlu olacağı mahkemenin de kabulünde olduğu gözlenmektedir. Zira mahkeme davayı hizmetten değil, para değerindeki alım gücünün değişmesinden ve aynı dönem için birden fazla kıdem tazminatı ödenmesinin caiz bulunmamasından dolayı reddetmiştir.
Ancak, 1475 sayılı İş Kanununun 14. maddesinin kıdem tazminatı ödenmiş hizmet süresinin tekrar nazara alınmayacağı yolundaki hükmü, kıdem tazminatı olarak işyerinden ayrılma halinde uygulanma olanağına sahiptir. Oysa olayda, sona eren bir hizmet değil, aynı işverenin bir işyerinden diğer bir işyerine nakil sözkonusudur. Yani hizmet akti devam etmektedir. Hizmet akti devam ederken yapılan bir ödeme kıdem tazminatı olarak kabul edilemez. Bu ödeme ancak işçinin ilerde son ücreti ve tüm hizmet süresine göre hesap edilecek kıdem tazminatından mahsup edilebilecek bir meblağı teşkil edebilir. Bu nedenle mahkemenin bu yoldaki görüşünde isabet yoktur. Mahkemenin para değerinin değişmesine ilişkin görüşü de faraziyeye dayanmaktadır. Kaldı ki davalının bu yönde bir istek ve savunması mevcut değildir.
O halde, davacının Kütahya şeker Fabrikası'ndaki hizmet süresi de nazara alınmak suretiyle, emeklilik nedeniyle hizmet aktinin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden ve tüm hizmet süresine göre kıdem tazminatı hesaplanıp, ödenenlerin tenzilinden sonra istekte dikkate alınarak bakiyesine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi isabetsizdir.. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Dosyadaki bilgi ve belgeler ile sicil dosyasındaki yazılardan davacının, davalı T. Şeker Fabrikaları A.Ş. tarafından 15.1.1953 tarihinde Alpullu Şeker Fabrikası işyerinde işe başlatıldığı, orada 10.4.1954 tarihine kadar çalıştırıldıktan sonra 10.4.1954 ile 27.1.1955 tarihinde Konya, 27.1.1955-1.6.1959 tarihinde Burdur, 1.6.1959- 1.11.1963 tarihinde Erzurum, 1.11.1963, 1.11.1974 tarihlerinde Kastamonu, oradan da Kütahya Şeker Fabrikası'na nakledilmek suretiyle çalışmasını hiç ara vermeksizin 31.8.1983 tarihine kadar sürdürdüğü, ancak, Kastamonu'dan Kütahya'ya nakli sırasında ilk işe girdiği 15.1.1953 ile 1.11.1974 tarihleri arasında geçmiş 22 sene 3 aylık hizmeti için 87293 + 1809 + 2197 = 91299 lira tutarında kıdem tazminatı adıyla bir ödeme yapıldığı, Kütahya'dan Ilgın'a tayin edilmesi üzerine S.S.Kurumu'ndan emekliliğini istemesi ve emekli olması nedeniyle Kütahya Şeker Fabrikası'nda geçen 9 yıllık hizmetiyle ilgili kıdem tazminatının ödendiği, bütün bu nakillerin ve emekli işleminin davalı T. Şeker Fabrikaları A.Ş. tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Bu konularda taraflar ile Özel daire ve yerel mahkeme arasında bir uyuşmazlık yoktur.
Uyuşmazlık, esas itibariyle davalı şirket ile ona doğrudan veya dolaylı olarak bağlı Şeker Fabrikalarının hukuki yapılarındaki farklılıklardan ve ödemelerin hukuki niteliğinin değişik biçimde değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Gerçekten de herhangi bir uyuşmazlıkta varılacak hukuki sonuçlar, yapılacak hukuki nitelendirmelere göre değişirler.
Uyuşmazlığın yoğunlaştığı noktalardan birincisi olan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. ile diğer Şeker Fabrikalarının hukuksal yapıları, mali ve idari, organik bağlılıkları ile ödemelerin, özellikle, hizmet ilişkisi devam ederken ara yerde yapılan ödemenin hukuki açıdan gerçekleşmiş bir kıdem tazminatı ödemesi sayılıp sayılamayacağı üzerinde durmak gerekir.
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. 233 sayılı KHK. hükümlerine göre sermayesinin tamamı Devlet tarafından ödenmiş bir iktisadi devlet teşekkülüdür. Bu KHK. ve diğer mevzuat hükümlerine göre amacı bütün iktisadi devlet teşekküllerinde olduğu gibi, kendi faaliyet alanı içinde memleket dahilinde hem iç tüketim ihtiyaçlarına cevap verecek hem de ithalat ve ihracata yönelik faaliyetleri ile yurt ekonomisine önemli katkıda bulunmak, ekonomik gereklere uygun olarak verimlilik ve karlılık ilkeleri doğrultusunda kendi aralarında ve milli ekonomi ile uyum içinde çalışarak işletmeler, müesseseler, şirketler, bağlı ortaklıklar ve şirketler kurmaktır.
Konya, Kütahya, Adapazarı, Amasya, Kayseri Şeker Fabrikaları, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. iştirakiyle birer A.Ş. halinde kurulmuşlar" diğerleri Türkiye Şeker Fabrikaları'na doğrudan doğruya bağlı müdürlükler eliyle işletilen, tüzel kişiliği bulunmayan işyerleridir. Bunlar henüz tüzel kişiliğe sahip ve sermayeleri ile sınırlı sorumlulukları olan müesseseler halinde dönüştürülmemişlerdir.
Gerek A.Ş. şeklindeki Şeker Fabrikalarının, gerekse diğerlerinin etüt ve projelerinin hazırlanması, bunların tesis ve idare esasları, bu sanayi dalında teknolojik araştırma ve geliştirme etütlerinin yapılması, geliştirilmesi bu konuda her cins üretim planlarının düzenlenmesi bir üst kuruluş olan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. ne verilmiş görevlerdir. Anonim şirket halindeki fabrikalarda ana sözleşmelerindeki hükümlere ve tabiyet kararlarına göre bu organizasyon için yer almakta ve somut olayımızda da görüldüğü üzere personel ve işçi alma ve nakil ve atama işlerinde de üst kuruluşa bağlı bulunmaktadırlar. Yatırım ve finansman konularında da aynı bağlılık göze çarpmaktadır.
Bu açıklama, bozma kararındaki anlatımlara ilaveten hem davadaki istekle ilgili sorumluluğu, hem de hizmetin bütünlüğünü belirginleştirmek için yapılmıştır. Esasen İş Hukuku uygulamasında işçi hakları yönünden sorumluluk genel sorumluluk esaslarından daha geniş tutulmuş ve 1475 sayılı İş Kanununun 1. maddesinin son fıkrasında aynen ( bir işverenden belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan işçilerini münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işverenin kendi işçilerine karşı o işyeri ile ilgili bu kanundan veya hizmet aktinden doğan yüklemelerinden asıl işverenin de birlikte sorumlu ) olacağı hükmü yer almıştır.
Yasanın öngördüğü bu sorumluluk kuralı da; sorunun çözümünde gözardı edilmeyecek ve çözüme yardımcı objektif bir hukuk kuralıdır.
Şimdi ikinci uyuşmazlık konusu olan hizmet ilişkisi devam ederken kıdem tazminatı adıyla yapılan ödemenin gerçekten, hukuk anlamında kıdem tazminatı olup olmadığına gelince; bu iş Kanununun kıdem tazminatını düzenleyen 14. maddesinde bu hakkın doğumu için gerçekleşmesi gerekli şartlara bakmak ve nitelendirmeyi ona göre yapmak lazımdır. Kanunun anılan maddesinde kıdem tazminatına hak kazanabilmek için gerçekleşmesi gerekli koşulların başında hizmet aktinin maddede açıkca belirlenen sebeplerle işveren ya da işçi tarafından feshedilmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması koşulu yer almaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da hizmet ilişkisini doğuran hizmet akti feshedilmeden ya da işçinin ölümü ile son bulmadan böyle bir hakkın doğması mümkün değildir. Hukuki tanımıyla bu hak bozucu yenilik doğuran bir haktır. Bir işyerinden diğer bir işyerine nakil akdin feshi sonucunu doğurmaz. İşyerinin devrinde de aynıdır. O halde, akdi ilişki devam ederken kıdem tazminatı adıyla bir ödeme yapılmaması gerekir. Eğer alacak doğmadan ve muaccel olmadan bir ödeme yapılmışsa böyle bir ödeme yapılmışsa böyle bir ödemeyi alacağın tediyesi olarak nitelemek mümkün değildir. İlerde yapılacak sarfiyata ya da doğacak alacağa mahsuben avans veyahut karz olarak nitelemek daha uygun düşer.
Öbür yandan paranın zaman içinde değer kaybetmesi, ara yerdeki ödeme zamanında mahsup zamanına göre alım gücünün fazla olması böyle bir davanın hukuki gerekçesi olamıyacağı gibi, işverenin böyle ödeme yapması kıdem süresinin işçinin işe başladığı tarihten itibaren fesih tarihine kadar ve fesih tarihindeki son ücret üzerinden hesap edileceği yolunda yasanın öngördüğü temel esaslarla da bağdaştırılması olanağı da yoktur. O halde, bu durumda mahkemece yapılacak iş; davacının ilk işe başladığı tarihten emeklilik nedeniyle işçi tarafından akdin feshedildiği tarih arasında geçen bütün hizmetinin son ücreti üzerinden kıdem tazminatını hesap ettirip yapılan ödemeleri bundan düşmek suretiyle kalana hükmetmekten ibarettir. Bu itibarla Hukuk Genel Kurulu'nun çoğunluğunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için 27.12.1985 gününde yapılan 2. görüşmede salt çoğunluk ile karar verildi.