 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1984/9-220
K. 1984/665
T. 06.06.1984
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 6. İş Mahkemesi`nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.10.1983 gün ve 514-560 sayılı kararın incelenmesi, davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi`nin 09.12.1983 gün ve 8744- 10317 sayılı ilamıyla, ( ...Davalı ... A.Ş. kamu kuruluşlarının da iştiraki ile, Türk Ticaret Kanunu`nun anonim şirketlerin kuruluş hükümlerine göre kurulmuş bir anonim şirkettir.
Gerçekten, şirket ana sözleşmesinin 38 inci maddesinin ( D ) bendiyle, şirket personeline brüt 3 maaşı geçmemek üzere, safi karının % 5`inin temettü ikramiyesi olarak dağıtılması kararlaştırılmış, uygulama da bu yolda sürdürülmüştür.
Ancak, dosyadaki bilgilerden, şirketin 1982 yılı Olağan Genel Kurulu`nun 29.03.1982 günlü toplantısında, şirket ortaklarından ... Anonim Ortaklığı temsilcisinin önerisi ile, 1981 yılı safi karının tamamının Türk Ticaret Kanunu`nun 469 uncu maddesi gereğince ihtiyari yedek akçe olarak ayrılmasının kararlaştırıldığı ve bu kararın yetkililerce iptali yoluna gidilmeyerek kesinleştiği, Genel Kurul toplantısının yapıldığı ve 22.10.1982 tarihinde, şirket ana sözleşmesinin karın tevzii ile ilgili 38 inci maddesinin eski metnindeki "...çalışanlara.... temettü ikramiyesi ayrılır "hükmünün "... temettü olarak dağıtılabilir" şeklinde değiştirilerek tescil ve ilan edildiği anlaşılmaktadır. Şirket buradaki takdir hakkının, daha önceki kararla safi karın dağıtılmayacağı yönünde belirtmiştir.
Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca alınmış olan bu karara, davacı işçinin bir diyeceği olamaz ve pay sahibi olmadığı için de kazanılmış hak iddiasında bulunamaz. O halde davacı, 1981 yılı safi karından temettü ikramiyesi isteyemeyecektir.
Bu itibarla, davanın reddi gerekirken, kabulü isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki karar direnilmiştir.
KARAR : Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, ücret unsurunu oluşturan bir uygulamadan söz edilemiyeceğine ve 47 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname hükümlerine göre, Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki hükümde direnilmesi, usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının, yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı BOZULMASINA, oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, davalı şirketin işçisi olup, şirket ana sözleşmesinin 38/D maddesi gereğince; "Brüt 3 maaşı geçmemek üzere safi karın % 5`inin personel temettü ikramiyesi olarak dağıtalabileceği" hükmünden yararlanarak 1981 yılına kadar her yıl bu ikramiyeyi aldığı halde, şirketin 29.03.1982 tarihinde yapılan 1982 yılı Olağan Genel Kurulu`nda, 1981 yılı safi karının tamamı, ihtiyari yedek akçe olarak ayrılması kararlaştırılıp, karın tevzii ile ilgili ana sözleşme hükmü de "temettü ikramiyesi dağıtılabilir" şeklinde değiştirilmek suretiyle, bu ikramiyenin de kesildiği ve davacıya ödenmediği anlaşılmaktadır.
İş Hukuku`ndaki ana ilke gereğince, "işçi lehine kazanılmış hak" haline gelen ve senelerce uygulanan bir ek ödeme, işverence tek taraflı olarak ortadan kaldırılamaz; yerel mahkemenin, davanın kabulüne dair hükmünü bozan Özel Daire, bu ilkeyi çiğnediği gibi, büyük bir yanılgıya düşerek anlaşmazlığı İş Hukuku ilkeleri yerine davayla hiç ilgisi olmayan Ticaret Hukuku Hükümlerince çözümleme yoluna gitmiştir; oysa Ticaret Kanunu Hükümleri de hiçbir suretle işçinin kazanılmış hakkına engel bulunmamaktadır. Özel Daire, "Ticaret Kanunu Hükümleri uyarınca alınmış olan bu karara, davacı işçi itiraz edemez ve pay sahibi olmadığı için de kazanılmış hak iddiasında bulunamaz" demek suretiyle, anonim şirketlerde ortaklara dağıtılan "temettü" ile, işçiye bir "ek ödeme" olarak verilen "ikramiye"yi birbirine karıştırmış, kazanılmış hakları da, hiçbir hukuki dayanağı olmaksızın yok saymıştır. TTK`nun 469. maddesinde, şirketin kar payı ve yedek akçeleri saptanırken, "Kanun ve esas mukavele hükmünce ayrılması gerekli diğer paralar safi kardan ayrılmadan kar payı dağıtılamayıcağı" ve "Esas mukavelede hüküm olmasa bile umumi heyet, şirket müstahdem ve işçileri için ... safi kardan ayrım yapılabileceği" ifade olunmuştur: yani normal olarak zaten işçzi ücretleri ve eke ödemeler çıkmadan kar dahi dağıtılamaz; kaldı ki, davacıya yapılan ek ödemenin adı ne olursa olsun, ancak şirketin karı varsa belli oranda ayrılacak olan bu yolda ödemeler yıllarca uygulana gelmiştir. Kazanılmış hak ilkesine ve TTK.nun 469. maddesine göre, bu gibi masraf ve ödemeler safi kardan ayrılmadan, şirket ortaklarına ne kar verilebilir ve ne de karın tamamı yedek akçe olarak ayrılabilir; aksi halde şirket bu sene kar etmedi bahanesi ile işçi ürcetlerinin ödenmesinden dahi işverenin kolayca kaçabilmesine fırsat verilmiş olur.
Bu durumda şirket ana sözleşmesinde işçi lehine bir hüküm olmasa idi dahi senelerce kardan bir oranda işçiye teşvik ikramiyesi ödene gelmişse, bu bir "kazanılmış hak"tır. Anonim şirket genel kurulunun şu veya bu yolda vereceği bir kararla bu hak, tek taraflı olarak ortadan kaldırılamaz, işçi aleyhinde değiştirilemez. Bu nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesindeyim.
İrfan Dönmez
11. Hukuk Dairesi Üyesi