 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1984/8-118
K: 1984/493
T: 02.05.1984
ÖZET: Tapulama Kanununun 33. maddesi hükmünün, il ve ilçelerin merkez belediye sınırları içinde kalan taşınmazlar hakkında genel hükümler uyarınca açılan (tescil) davalarında da uygulanması gerekmektedir.
(766 s. Tapulama K. m. 33/4, 97)
Taraflar arasındaki "tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Kurtalan Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın kabulüne dair verilen 24.11.1980 gün ve 1979/118 esas, 1980/144 karar sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 13.5.1981 gün ve 1981/5260-5555 sayılı ilamıyla; (...Dava 1617 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Öntedbirler Kanununun yürürlüğü sırasında açılmıştır. Tescil istem ve kararı, 766 sayılı Tapulama Kanununun 33. maddesinin ilk fıkrasına dayanmaktadır. Anılan maddenin 1617 sayılı Kanunla değişik 4. fıkrası hükmüne göre, bir tapulama bölgesinde aynı maddenin 1, 2 ve 3. fıkraları uyarınca bir kişinin zilyedlikle iktisap edebileceği, taşınmazların toplam büyüklüğü 50 dönümü ve her bir parçanın yüzölçümü 20 dönümü geçemez. Bu itibarla bu yönler gözönünde tutulmak suretiyle keyfiyet gereği gibi araştırılıp tesbit olunmak ve sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken bunlardan zuhul ve eksik incelenmesiyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: davalı Hazine temsilcisi Malmüdürü (N.N.)
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı, 15.5.1979 tarihli dava dilekçesinde, (...Kurtalan İlçesi'nin Sümer Mahallesi'ndeki arsası üzerine bir bina inşa ettiğini, 30 seneden fazla bir zamandan beri malik sıfatıyla zilyedi bulunduğu taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını...) ileri sürerek, MK.nun 639/1. maddesi hükmü gereğince adına tapuya tesdiine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, istek doğrultusunda, davanın kabulüne karar vermiş; bu karar, davalı Hazine'nin temyizi üzerine, Özel Dairenin metni yukarıya aynen alınan ilamıyla bozulmuştur.
Ancak mahkeme; (...Dava konusu taşınmazın belediye sınırları içinde bulunduğu; 766 sayılı Tapulama Kanununun 1617 sayılı Kanunla değişik 33. maddesi hükmünün belediye sınırları içindeki taşınmazlar bakımında uygulanamayacağı...) gerekçesiyle eski kararında direnmiştir.
Görülüyor ki, mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, "Tapulama Kanununun 1617 sayılı Kanunla değişik 33. maddesi hükmünün, belediye sınırları içinde kalan taşınmazlar hakkında açılan tescil davalarında da uygulanması gerekip, gerekmediği" noktasında toplanmaktadır.
Davanın, MK.nun 639/1. maddesi hükmünden kaynaklanan bir tescil davası olduğu ve taşınmazın belediye sınırları içinde bulunduğu konuları ise tartışmasızdır.
Bilindiği gibi, MK.nun 639/1. maddesi, tapusuz taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinilmesi koşullarını düzenlemiş bulunmaktadır. Ne var ki, bugün artık bu tür davaların sadece MK.nun 639. maddesi hükmü ile çözümlenmesine de olanak yoktur. Gerçekten, sonradan yürürlüğe girmiş bulunan 766 sayılı Tapulama Kanununun 33. maddesi, kazandırıcı zamanaşımı ile mülk edinme konusunda yeni bazı koşullar getirmiştir. Bu hüküm, daha sonra 1617 sayılı Toprak ve Tarım reformu Öntedbirler Kanununun 20. maddesi ile değiştirilmiş ve yeni bazı sınırlamalar getirilmiştir. Sözü edilen maddenin 1. fıkrasında, yüzölçümü 20 dönüme kadar olan taşınmazlar için zilyetliğin ispatı, bilirkişi mütalaası ve şahadete bağlanmış; 5. fıkrasında yüzölçümü 20 dönümü geçen taşınmazların iktisabı için, zilyetliğin belgelerle ispatı zorunlu kılınmıştır. Bundan başka, yine 33. maddenin 4. fıkrası ile yeni bir hüküm getirilmiş ve bir kimsenin aynı Tapulama bölgesinde münhasıran zilyetlikle iktisap edebileceği taşınmazların toplam miktarının 50 dönümü geçemeyeceği kabul edilmiştir.
Öte yandan, Tapulama Kanununun 33. maddesi hükmü, aynı Kanunun 97. maddesindeki gönderme nedeniyle, genel hüküm niteliğini kazanmıştır. Gerçekten bu yön, TK.nun 97. maddesinde aynen; "Bu Kanunun 1. maddesinde yazılı yerler dışında bulunan gayrimenkuller hakkında umumi hükümlere göre açılmış ve açılacak davalarda da bu Kanunun 33 ve 42. maddeleri uygulanır... " denilmek suretiyle çok açık bir şekilde dile getirilmiştir. Bu hükümde sözü edilen (ve kanunun uygulama alanı belirleyen), Tapulama Kanununun 1. maddesinde yazılı yerler dışında kalan taşınmazların ise, il ve ilçelerin merkez belediye sınırları içindeki taşınmazlar olduğunda, hiçbir duraksama yoktur (TK. m. 1).
O halde, Tapulama Kanununun 33. maddesi hükmü, il ve ilçelerin merkez belediye sınırları içinde kalan taşınmazlar hakkında, genel hükümler uyarınca açılan "tescil davalarında" da uygulanacaktır.
Bu durumda mahkemenin Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamı doğrultusunda bir araştırma ve inceleme yapması gerekirken, ". . Tapulama Kanununun 33. maddesi hükmünün, belediye sınırları içindeki taşınmaz hakkında açılmış bulunan bu tescil davasında uygulanamayacağından. " söz ederek, eski kararında direnmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 2.5.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.