 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1984/849
K: 1986/57
T: 29.01.1986
DAVA : Taraflar arasındaki "tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 22/2/1983 gün ve 322-35 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 9/2/1984 gün ve 5396-897 sayılı ilamı: (.. Davaya dayanak yapılan belge, (Anlaşma) başlığı altında düzenlendiği tarih dahi belli olmayan ve taraflardan sadece Ali Yıldız'ın imzasını taşıyan, daha sonra altına ödemelerle ilgili beyanların işlendiği elyazılı adi bir senetten ibarettir. Davacı, davalının bu senetle dava konusu daireyi temlik borcu altına girdiği gerekçesiyle ferağa zorlanmasını istemektedir.
Borçlar Kanunu'nun birinci kısmının birinci babında (Borçlar Teşekkülü) ele alınmış ve birinci fasılda da (akitden doğan borçlar) genel nitelikte düzenlemeye tabi tutulmuştur. Aynı fasılda yer alan 22/2. maddeye göre Kanun iki tarafın menfaatları için bu akdin sıhhatini bir nevi şekle riayet etmeğe tabi kıldığı takdirde bu şekil, o akdin yapılması taahhüdüne de tatbik olunur. Yine 11/2. maddede (kanunun emrettiği şeklin şümul ve tesiri derecesi hakkında başkaca bir hüküm tayin olunmamış ise akit, bu şekle riayet olmadıkça sahih olmaz.) Hükmüne yer verilmiştir. Yasa koyucu bu genel hükümlerle de yetinmemiş, taşınmaz satımı ile ilgili olarak sevkettiği 213. maddede (Gayrimenkule dair satım vaadi ... resmi senede raptedilmedikçe muteber değildir.) demek suretiyle akdin resmi biçim koşuluna ve buna uymamanın sonucunu belirtmiştir. Görülüyor ki, davacının dayandığı belgede tarafların imzası bulunsa ve bir sözleşme niteliğinde olsa bile geçersizdir, yok hükmündedir. Tapulu taşınmazın alım satımı veya vaadine ilişkin olarak düzenlenen senet yasa gereği yok hükmünde olunca böyle bir senedin taraflardan biri için hak, diğeri için borç doğurduğunu kabul etmek olanaksızdır. Medeni Kanun'un 2. maddesinde hakların kullanılması, borçların yerine getirilmesinde iyiniyet kurallarına uyma zorunluluğu ifade edilmiştir. Geçersiz senet hak veya borç doğurmayınca olmayan bir hakkın kullanılması doğmayan bir borcun yerine getirilmesinden de söz edilemeyeceği içindirki olayda sırf M.K.nun 2. maddesinden hareketle sonuca gidilemez. Tapuyu, tapulu taşınmazın harici alım satımının geçersizliğini hemen hemen bilmeyen kalmamıştır. 1.350.000 lira karşılığında şehir içinde bir taşınmaz satın almaya kalkışan kişinin geçerli bir işlem yapmak için nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmesi, bilmiyorsa bilenlerden sorup öğrenmesi icabeder. Kendisinden beklenen ihtimamı göstermeyen kişi iyiniyet iddiasında bulunamaz. Bu itibarla, Medeni Kanunu'nun 3. maddesi de davacıya olanak sağlamaz.
Tapulu taşınmazların harici alım satımları ve temlik taahhütleri nedeniyle uygulamada çıkan görüş aykırılıkları İçtihadı Birleştirme Kararları ile çözüme bağlanmıştır. 10/7/1940 gün ve 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nda (Geçersiz bir sözleşmeyle para alınmış ve taşınmaz teslim edilmiş ise her iki tarafın verdiği istirdada hakkı mevcut olup satın aldığı parayı, müşteri de taşınmazı iade ile yükümlüdür) denmiş; 26//5/1954 gün ve 8/18 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da (Tapuda kayıtlı bir taşınmazın diğer bir kimse adına tescil olunabilmesi için bir hukuki sebebin varlığı gerekir. Resmi şekilde yapılmamış bulunan temlik taahhüdleri mutlak butlan sebebiyle batıldır. Bu kabil davalarda böyle bir sebebe dayanmayan davacının isteği hukuki sebepten ari bulunduğu cihetle reddi icabeder) denmek suretiyle durum açıklığa kavuşturulmuştur. Daha önce olduğu ve 2958 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45. maddesinde de belirtildiği üzere İçtihadı Birleştirme Kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurulları Dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.
Kanunların açık hükümleri, İçtihadı Birleştirme Kararları'nın getirdiği çözüm şekilleri bir tarafa bırakılarak mücerret objektif, sübjektif iyiniyet sözleriyle yazılı şekilde davanın kabulü usul ve yasaya aykırıdır... gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yapılan yeniden yargılama sonunda mahkemede önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA 22/1/1986 günü yapılan ilk görüşmede karar için yeterli üçte iki çoğunluk sağlamadığından ikinci görüşmede salt çoğunlukla 29.1.1986 gününde karar verildi.