 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1984/795
K: 1986/269
T: 29.03.1986
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (SALİHLİ) Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 31.10.1983 gün ve 10-518 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk dairesinin 7.6.1984 gün ve 4984-5442 sayılı ilamı: (... Dava, trafik kazasından doğan zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkeme, kusur oranının tesbiti için gerekli masrafların, verilen kesin süre içinde davacı tarafından yatırılmadığı ve bu konuda hatırlatılan yemin teklifi hakkını da kullanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Gerçekten, Hukuk Yargılama Usulü Kanununun 414. maddesi; şahit ve bilirkişi dinlenmesini veya keşif yapılmasını isteyen tarafın, bu iş için gerekli masrafları tayin olunan kesin süre içide yatırmaması halinde bu talebinden vazgeçmiş sayılacağı hükmünü getirmiştir. Oysa somut olayda dava, ceza mahkumiyetine esas olan trafik kaza raporundaki davalının tam kusuruna dayanılarak açılmış ve bu kusur oranına davalı tarafından itiraz olunmuştur. Bu durumda, bilirkişi incelemesi için gerekli masraflarla davacının değil, kusur oranına itiraz eden davalını yükümlü tutulması gerekir.
Kaldı ki, Hukuk Yargılama Usulü Kanununun 163. maddesine dayanılarak bir talebin veya davanın reddedilebilmesi için kararda, verilen süreye riayetsizliğin yaratacağı hukuki sonuçların da açıkça gösterilmesi lazımdır.
Öte yandan, Hukuk Yargılama Usulü Kanununun 345. madesinde de açıkça belirtildiği gibi yemin, ancak o kimsenin "zatından sadır olan fiil" hakkında teklif olunabilir. Somut olayda yemin konusu yapılan ve belirlenmesi tamamen özel itiraza bağlı bulunan "kusur oranının" bir kimsenin zatından sadır olan "fiil", ya da o kimse tarafından bilinen bir "şey" olarak değerlendirmeye ve kabule 345. maddenin özü ve sözü müsait değildir.
Bütün bu hususlar dikkate alınmadan, davacının kusur oranını belirlenmesi için gerekli bilirkişi ücretini süresinde yatırmadğı ve bu konuda yemin teklifi hakkını da kullanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Ceza davasında yapılan incelemede davalıya % 100 kusur izafe olunmuş, davalı itiraz etmemiş ve mahkumiyete ilişkin karar kesinleşmiştir. Davacı bu davada zararın tazminini istemiş; davalı kusur oranına itiraz etmiştir. Bu durumda karşısında kusur oranının yeniden belirlenmesi için yapılacak bilirkişi incelemesi masraflarını davalının ödemesi icabederken davacının giderleri ödemediğinden söz edilerek davanın reddi isabetsizdir. O halde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararını özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 29.3.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.