 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1984/738
K: 1985/1185
T: 27.12.1985
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ürgüp Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.7.1983 gün ve 285-139 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2.2.1984 gün ve 439-827 sayılı ilamiyle; (Dayanılan tek delil, mektuplar olup bunlar kadının 7 yaşında iken cezadan kaçan bir aile dostlarının cezevine girmesinden sonra onunla insani düşüncelerle vaki mektuplaşmasına dairdir. Bunlar aşk mektubu değildir. Cezaevinde ağır hapse mahkum kişinin bu psikoloji içinde bir dayanak arar nitelikteki mektuplarıdır. Bunlara dayanılarak verilen boşanma kararı usul ve kanuna aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davalı vekili Av. (K.B.)
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Taraflar karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin teyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için 27.12.1985 gününde yapılan ikinci görüşmede salt çoğunlukla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, şiddetli geçimsizlik iddiasına dayanmaktadır. Bu tür davalarda her şeyden önce geçimsizlik nedeni olarak ileri sürülen olayın gerçekten boşanmayı gerektirecek nitelikte bulunup bulunmadığı konusunda yargıya varırken, toplumun aile ve ahlak telakkileri çerçevesi içinde karı-kocanın sosyal ve kültürel yapılarını da gözönünde bulundurmak lazımdır.
Somut olayda geçimsizlik, davalı kadının sandığında sakladığı, yabancı bir erkeğe ait mektup ve fotoğrafların koca tarafından ele geçirilmesi ile başlamıştır. Kanımızca mektupların yazılış biçim ve amacı önemli değildir. İster gerçekten bir şefkat ifadesi ile yazılsın, isterse bu görünüm altında başka bir amaçla yazılmış bulunsun, önemli olan ve üzerinde durulması gereken husus, kadının bu mektup ve fotoğraflara, sandığında gizlemek suretiyle verdiği özel değerdir.
Bilindiği gibi Anadolu kadını, gerek maddi ve gerekse manevi açıdan kendi ölçülerine göre çok değer verdiği ya da gözönünde bulunmasını arzu etmediği ve gizlemek istediği şeyleri sandığında saklark. Sandık onun kasasıdır. Genç bir kadın tarafından kocasından dahi gizlenen, muhafazasına bu derece özen gösterilen ve büyük değer verilen bu mektup ve fotoğrafların, yazılış amaç ve içeriği ne olursa olsun bir kocada tereddüt, endişe ve huzursuzluk yaratmaması mümkün değildir. Kaldı ki, davalının evlendiğini bildiği halde ısrarla ondan fotoğraf isteyen, yazdığı mektuplar ve gönderdiği fotoğraflar kocadan gizlenen o erkek ile davalı kadın arasında, sürekli ilgilenmeyi ve evlendikten sonra dahi bu ilgi ve ilişkiyi sürdürmeyi gerektirecek derecede yakın bir akrabalığın bulunmaması da, davacı kocanın kuşku, tereddüt ve endişelerine haklılık kazandıran bir unsurdur ve bütünü ile bu hususlar, davalı kadının o erkeğe karşı hissi bağlılık duymakta olduğu gerçeğini ortaya koymakta ve davacı şahidinin beyanını doğrulamaktadır.
İsabetli olan direnme kararının onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.