 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1984/625
K: 1986/201
T: 05.03.1986
DAVA : Taraflar arasındaki "maddi ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda BAKIRKÖY İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.5.1984 gün ve 1983/818 E. 1984/336 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 4.7.1984 gün ve 1984/6369-7291 sayılı ilamı: (.. 12.5.1983 tarihli bilirkişi raporu ile davacının 257.252.- TL. tazminata hakkı bulunduğu tesbit edilmiş, bu raporun tebliği üzerine davacı vekili 27.6.1983 tarihli oturumda rapora itirazı olmadığını bildirmiş, böylece davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. 257.252.- TL. olarak tazminat hüküm altına alınmış, bu karar davacı tarafça temyiz edilmeyip, davalı yararına bozulmuştur. Şu durumda usul kazanılmış hak kurallarına aykırı ittihaz edilen mahalli mahkeme kararı bozulmalıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Davanın konusu iş kazası dolayısıyla maluliyet nedeniyle maddi tazminat isteğinden ibarettir. Davacı vekili 7.5.1982 günlü dava dilekçesi ile iş kazası sonucu müvekkilinin % 9.3 oranında malul kaldığını iddia ile fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1000 lira maddi tazminat istemiş, yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda, maluliyet oranı % 19 olarak belirlendiğinde neticeten 12.5.1983 günlü dava dilekçesiyle gene fazlaya ilişkin hakkı saklı tutarak mütebaki 257.252.- lira maddi tazminatın tahsiline hükmedilmiş, davalının temyizi üzerine Özel Daire SSK'nca ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin maddi tazminattan indirilmesi gerektiği nedeniyle kararı bozmuştur. Mahkeme bozma kararına uymuş, ara kararıyla SSK'ndan yapılan sosyal yardımların sorulmasına ve cevap geldikten sonra son TİS dikkate alınarak maddi zarar için bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Yapılan inceleme sonucu bilirkişi 12.4.1984 günlü raporla maddi zararı 613.559.- lira olarak tesbit etmiştir. Davacı vekili bu defe gene fazlaya ilişkin hakkı saklı tutarak maddi tazminat olarak 356.307.- liranın daha tahsilini 19.4.1984 günlü dilekçe ile istemiştir. Mahkemece 613.559.- lira maddi tazminatın tahsiline karar verilmiş, bu karar özel Dairenin 4.7.1984 günlü kararı ile aynen "12.5.1983 tarihli bilirkişi raporu ile davacının 257.252.- lira tazminata hakkı bulunduğu tesbit edilmi,ş, bu raporun tebliği üzerine davacı vekili 27.6.1983 tarihli oturumda rapora itirazı olmadığını bildirmiş, böylece davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. 257.252.- lira olarak tazminat hüküm altına alınmış, bu karar davacı tarafça temyiz edilmeyip, davalı yararına bozulmuştur. Şu durumda usuli kazanılmış hak kurallarına aykırı ittihaz edilen mahalli mahkeme kararı bozulmalıdır" gerekçesiyle bozulmuş, mahkeme direnmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde öncelikle bu gibi olaylarda fazlaya ilişkin hak saklı tutulmak suretiyle ikiden fazla dava açılıp açılamayacağı hususu tartışma konusu yapılmıştır. Önce şu husus özellikle belirtilmelidir ki, her hak gibi bazen dava hakkının da kötüye kullanıldığı durumlar kuşkusuz olabilir. Ancak bunun dışında korunmaya değer bir yarar oldukça davacı fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak ikiden fazla dava açabilir. Usul yasalarında bunu önleyen bir durum mevcut değildir. Hukuk Genel Kurulu 1.2.1984 gün ve 223/49 sayılı kararında da aynı sonuca vararak "alacaklı alacağının tümü hakkında dava açmak zorunda olmayıp fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmak kayıt ve şartı ile evvela alacağının bir bölümünü ve yasanın verdiği bu hakkı kötüye kullanmadıkça ve kısmi dava açma hususunda korunmaya değer bir yararı bulundukça alacağının kalan bölümünü sonradan açacağı kısmi davalarla talep edebilir" denilmiştir.
Somut olay yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirildiğinde davacının dava hakkını kötüye kullanmadığı, bu şekilde davranmasında hukuki yararı bulunduğu sonucuna varılmıştır. Diğer taraftan iş kazası nedeniyle malül kalma dolayısıyla açılacak maddi tazminat davalarının da bir özelliği vardır. Malül kalan işçi açacağı maddi tazminat davasında kural olarak Sosyal Sigortalar Kurumu yardımları ile karşılanamayan maddi zararın işverenden tazminini isteyebilir. Bu sebepledir ki sadece dava tarihi itibariyle Sosyal Sigortalar Kurumunca sağlanan yardımların değil, karar tarihine en yakın bir tarih itibariyle sigorta yardımlarının belirlenerek indirilmesi zorunluluğu vardır. Bu sebeple mahkeme kararı sadece Sosyal Sigorta yardımlarının indirilmesi gereği nedeniyle bozulması hallerinde bozmadan sonra ücretleri yükselten yeni bir toplu iş sözleşmesi yürürlüğe girmiş ise işçi bu yeni toplu iş sözleşmesine göre maddi tazminat yönünden yeni bir inceleme yapılmasını istemek hakkını haizdir. Bu arada davaların sürekli olarak sürüp gideceği ve uyuşmazlıkların sonucunun alınamayacağı gibi bir sakınca akla gelebilirse de bu sakınca da yerinde değildir. Zira, iş kazaları sonucu açılacak maddi tazminat davalarında zarar belirlendikten sonra tazminat miktarı tespit olunacak, açılacak ek davalarda hükmolunacak tazminat tutarları neticeten ilk belirlenen zarar miktarını baka bir anlatımla tavanı aşamayacaktır.
Olayda önce tazminat miktarı belirlenerek bu 257.252.- lira olarak tesbit edilmiş ve davacı buna itiraz etmemiştir. Karar Sosyal Sigorta yardımı nedeniyle davalı yararına bozulmuştur, davacı yeni toplu iş sözlemesi nedeniyle yeni bir inceleme istemekte haklıdır. Olayda da bu inceleme yaptırılmış ve tazminat miktarı 613.559.- lira olarak tesbit edilmiştir. O halde karar tarihine en yakın tarih itibariyle belirlenen Sosyal Sigorta yardımları 257.252.- liradan değil, 613.559.- liradan indirilecek, ancak usuli kazanılmış hak nedeniyle hükmedilecek miktar, 257.252.- lirayı aşamayacaktır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.2.1986 günü yapılan ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için, 5.3.1986 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.