 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1984/52
K: 1985/419
T: 08.05.1985
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Dinar Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 3.12.1982 gün ve 472 - 300 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 27.6.1983 gün ve 5642 - 5759 sayılı ilamiye, (...Kesin hatarı belli olmamakla beraber, kocanın sadakat görevini ihlal ettiği yolunda bir takım belirtilerin varlığı dosyadan anlaşılmaktadır. Buna karşılık kadının, kocasına onur kırıcı sözler sölediği ve onu, çevresinde küçük düşürdüğü gerçekleşmiştir.
Mahkemece, kadının aşağılayıcı sözleri söylediği kabul edilmiş, davalı gerekçe yönünden kararı temyiz etmediği için, kadının bu kusurlu söz ve eylemleri artık tartışılmaz hale gelmiştir.
Mahkemece olaylar, gerçek niteliği dışında yorumlanmış, davalı mazur görülmüştür. Oysa bu yoldaki değerlendirme isabetli olamaz. Şöyle ki, tehevvür, sözlük ve terim (ıstılah) anlamı ile öfkeyi ve kızgınlığı ifade eder. Karşısındakinin haksız tahriki karşısında bir kimsenin, kızgınlığı ifade eder. Karşısındakinin haksız tahriki karşısında bir kimsenin, kızgınlığına ve öfkeye kapılarak söylediği sözler, bir defaya mahsus olmak ve olayın özelliği gözetilmek şartı ile, belki mazur görülür ama, tekrarlanan bu davranış haklı sayılamaz ve hoşgörü ile karşılanamaz. Herşeyden önce mahkeme bu kuralın uygulanmasında yanılmıştır. Öte yandan davaya konu sövmelerde esasen tehevvürden söz edilemez. Çünkü yurt dışında gezide iken, davalı kadının söylediği "rezil, utanmaz, cehenneme kadar yolun var" şeklindeki sözleri ve davacının müsteşarına da "aynı kaba sıçıyorsunuz" yolunda vaki beyanlarının Türkiye'deki sadakatsizlik ile ilgili olmadığı için, bunu mazur gösterecek ve haklı kılacak bir sebep yoktur. Kaldı ki Türkiye'de söylenen onur kırıcı sözler dahi kocanın filhal tahrikine dayalı değildir.
Eşlerin geçmişteki mutlu bir yaşam içinde olmaları, sonradan yaşantılarında meydana gelen değişiklikten dolayı, taraflara sövme hakkı vermez.
Kocanın sadakatsizlik şüphesi içinde bulunması da, davalıya genel yerlerde (oynamak, başka çirkin hareketlerde bulunmak, şarkı söylemek gibi) evlibir kadının ağırbaşlılığı ile asla bağdaşmayan davranışta bulunmaya imkan vermez, mazur görmeyi gerektirmez.
Kıyaslama yapıldığında, kadının daha çok kusurlu olduğu söz götürmez. Aile birliği ise temelli sarsıntıya uğramıştır. Bu bakımdan boşanma kararı verilmesi gerekirken, davanın reddi doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarfaların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıktlanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacının temyiz itiarazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA ilk görüşmede üçte iki çoğunluk sağlanamadığından 8.5.1985 günü yapılan ikinci görüşmede, salt çoğunlukla karar verildi.