Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1984/4-792
K. 1986/438
T. 18.4.1986
DAVA VE KARAR : ( ... Bilindiği gibi basının başlıca görevlerinden birisi ve en önemlisi, zamanında gerçeği ayrıntıları ile ve doğru olarak, kamu yararı bulunan haberleri toplıyarak halka, topluma ulaştırmak, böylece serbestçe toplumun düşünce ve kimselere uluşmasını ve neticede kum oyunun serbetçe oluşumunu sağlıyarak toplumun denetimine aracı olmaktadır.Anayasal bir değer taşıyan basın yoluyla düşünce açıklamak hakkı ( Türkiye Cumhuriyeti Anayasası md.26 ) bu hakkın sınırları içinde kalındığı sürece hukuka uygun sayılacak ve böyle bir hakkın kullanılmasından kişiler olumsuz yönde etkilense dahi haber ya da yazı hukuka aykırı sayılamıyacaktır. Bu durumda verilen bir haberin hangi hallerde hukuka uygun sayılacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Çünkü basın yoluyla düşünce açıklamak hakkı ile çatışan kişilik haklarının sınırlarının belirlenmesi bu sorunun çözümüne bağlı olmaktadır.
Gene bilindiği gibi, gerek doktrinde ve gerekse uygulamada benimsenen baskın görüşe göre basının haber verme hakkı gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık temel kuralları ile sınırlıdır. Eğer bir haber ve temel kurallardan birisine ters düşerse, bu takdirde hakkın hukuka uygunluğundan söz edilmesi olanağı kalmıyacaktır. Yerel mahkeme kararında "gerçeğe uygun haberin varlığı halinde, diğer unsurların değerlendirilebileceği" açıkca yazılmıştır. Başka bir anlatımla davaya konu haber gerçek dışı kabul edildiği için diğer unsurların tartışılmasına gerek görülmemiştir. O halde üzerinde durulacak konu, davalı gazetede yer alan haberin gerçeğe uygun olup olmadığıdır.
Dosyada mevcut belgelere göre, Atatürk Üniversitesi Yönetim Kurulu 9.9.1981 tarihli ve 18. oturumda "Prof. Dr. Orhan Türkdoğan ın Alparslan Türkeş'e yazdığı mektuplarda kullandığı ve bazı kısımları 28.7.1981 gün ve 17/1 sayılı Yönetim Kurulu kararına alınan ifadeleri nedeniyle Üniversite Öğretim Üye ve Yardımcıları Disiplin Yönetmeliğinin 11. maddesini ihlal ettiği ve suçlu olduğuna oybirliği ile, eylemine uyan 2/G maddesine göre ( üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ) cezasının verilmesinin senatoya teklif edilmesine oyçokluğu ile" karar vermiştir. Bu oylamada 3 oyun da ilgilinin geçici olarak görevden çıkarılması biçiminde kullanıldığı anılan karar metninden anlaşılmaktadır. O halde davaya ve habere konu üniversite Yönetim Kurulu kararı iki ana hususu içermektedir. Bunlardan birincisi davacı öğretim üyesinin Disiplin Yönetmeliğinin 11. maddesine göre suçlu olduğunun ittifakla tesbitidir. Bu tesbitin doğal sonucu davacının öğretim mesleğinden çıkarılmakla cezalandırılmasıdır. Yönetim Kurulu disiplin cezalarının tekemmülü ile igili prosedür uyarınca müteakip işlemlerin ifa ve intacı için dosyayı üniversite senatosuna göndermeyi ve ceza uygulaması teklifini çoğunlukla kararlaştırmıştır. Ancak hemen eklemek gerekir ki, bu ikinci hususta azınlık görüşü suçlu saydıkları davacıya ceza verilmemesini değil, aksine ceza prosedürünün tamamlanması beklenmeden görevden geçici olarak çıkarmayı kapsamaktadır. Anlaşılmaktadır ki yerel mahkeme üniversiteden çıkarma ya da uzaklaştırma cezasına ilişkin prosedür henüz tamamalanmadığı cihetle yayına konu haberin kesin bir anlam taşıyan imajını gerçeğe uygun bulmamaktadır. Öyleyse haberin gerçekliği kavramından ve ilkesinden ne anlaşılması gerektiği üzerinde biraz durmak gerekmektedir.
Gazetecilik hakkının sınırlarından ilkini ve belki de en önemlisini oluşturan "gerçeklik" haberin ve bir olaya dayanan eleştiride olayın gerçeğe uygun olmasını ifade eder. Ancak buradaki gerçeğin somut gerçeğe değil, olayın haber verildiği andaki beliriş biçimine uygunluk şeklinde anlaşılması gerekir. ( Prof. Dr. Kayıhan İçel - Sorumluluk Hukukundaki Yeni Gelişmeler VI Sempozyumu - Basın Yoluyla Kişilik Hakkına Karşı Yapılan Saldırılarda Manevi Zararın Giderilmesi başlıklı tebliğ - Sayfa 6 ). Bundan başka açıkalamanın gerçeğe uygun olup olmadığı,açıklamada bulunanın subjektif görüşüne göre değil, orta seviyedeki okuyucu kitlesinin bundan edindiği objektif intibaya göre tayin edilir. ( Doç.Dr. Ayhan Kılıçoğlu - şeref, Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk Ankara 1982 - sayfa 167 ). şunu da belitmek gerekir ki, "gerçeklik" haberin olayın vukuu buluş biçimine uygunluk şeklinde anlaşılmamak gerekir. Gerçeklik verilen habere konu olan içeriğin, haber verildiği sıada olayla ilgili durumuna uygunluk anlamına gelmektedir. Diğer bir deyişle gerçeklik, olayın varlığının gerçek olması anlamına gelir. Örneğin ( A ) öldürüldüğünde, bu öldürülme olayının failinin ( B ) olduğu iddia ediliyorsa ve haber de bu şekilde açıklanmışsa; katil ( B ) olmasa dahi haber o anda olayın biçimine uyduğundan, gerçeklik kuralı vardır. Haberin ancak, olayın maddi gerçekliği saptandıktan sonra verilebileceği kabul edilecek olursa, haber vermek hakkı sınırlandırılmış olur. Zira maddi gerçeğin ortaya çıkarılması zaman alır. Gazeteci de, maddi gerçeği araştırmak ve ortaya çıkarmak göreviyle yükümlü değildir. Böyle bir görevin gazeteciye yüklenilmesi onun foksiyonunu aşan bir yükümlülüğü yüklenmesi anlamını taşır. Sadece, haberin objektifliği, gerçek durumun ortaya çıkması halinde bu gerçeğin de komuya duyurulmasını icap ettirir. Bu açıdan, önemli olan, bir olayın doğması ve varlığı halinde haberin bu iddiaya uygun bir biçimde verilmesidir ( Vassalı ve Leonatfen Prof. Dr. Çetin Özek - Türk Basın Hukuku - İstanbul 1978 - Sayfa 165-166 ).
Yukarıda kısaca özetlenmesine çalışılan bütün bu bilimsel düşüncelerden tekrar somut olayımıza gelecek olursak; Atatürk Üniversitesi Yönetim Kurulu davacıyı suçlu bulmuş ve Üniversiteden uzaklaştırma ile cezalandırılmasını kararlaştırmıştır. Bu cezanın icraya konulabilmesi için Üniversite Senatosunun da uygun bulması, başka bir anlatımla disiplin prosedürünün henüz tekemmül etmemesi, yönetim kurulunca verilen kararın içeriğine ilişkin maddi gerçeği değiştiremez. Kararın varlığına rağmen prosedürün tamamlanmaması ve bunun sonucu davacının o tarihte görevi başında bulunması verilen haberin gerçeğe aykırı olduğunu göstermez.
Böyle bir düşünce tarzı kelimelerin ve bunların meydana getirdiği ifade, anlam ve düşünce sisteminin, kısaca yayının içeriğinin ve amacının bir yana itilip yalnızca "uzaklaştırılma" olgusunun sonuçlanıp sonuçlanmadığı biçimsel yorumuna gereksiz bir önem verilmesi şekline dönüşür ki bunun kabul edilemiyeceği açıktır. Kişinin suçlandırılması, cezalandırılması ve bu cezanın onanması kararları ile verilen ve kesinleşen cezanın infazı ayrı prosedürlere bağlı ve tamamen bağımsız olgulardır. Bunların hepsini birleştirip ve infaza ilişkin son işlemi gözönünde tutarak gerçeğin saptanması bizi çok yanlış sonuçlara götürebilir. Üniversite Yönetim Kurulu ile Senato arasındaki iç ilişki, Disiplin Yönetmeliğinin işleyiş tarzı üniversite öğretim üyeleri arasında dahi her zaman tartışmalı konular olmasına rağmen bir basın görevlisinden böylesine hukuksal bir ayrıntıyı çok net sınırlar içinde bilmesini beklemek basının haber vermek hakkının engellenmesi ve belki de kullanılamaz bir içeriğe ulaşması sonucunu doğurur. Bugün vasat bir hukukçunun bile Üniversite Disiplin Yönetmeliği üzerinde çok belirgin görüşleri bulması mümkün olmadığı halde gazeteciden bir hukukçu gibi bilgi ve özen istemek hakkaniyete uygun kabul edilemez. Kaldı ki resmi bir açıklamaya konu olmayan ve yapısı itibariyle kapalı bir toplantıya dayalı olayla ilgili olarak gazetecinin başkaca bir tahkik ve soruşturma olanağının bulunmadığı da gözden uzak tutulmaması gereken bir vakıadır. Olayımızda davalı gazete bir kamu kurumunun kendi iç faaliyeti ile ilgili bir konuda devletin yarı resmi sayılan bir haber ajansının metnine itibar etmiş, güven duymuş, onun istihbarat olanaklarının daha etkili ve inanılır olduğunu düşünmüş ve ajans haber bültenini yorumsuz ve hiçbir ekleme yapmadan aynen yayımlanmıştır. Bütün bu hususlar karar yerinde yeterince değerlendirilmeden ve yalnızca davacının henüz üniversiteden uzaklaştırılmış bulunmaması olgusundan hareketle yayına konu haberin gerçeğe uygun bulunmadığı sonucuna ulaşılması hukuka aykırılık normunun belirlenmesi açısından yanlış ve hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Diğer taraftan; Borçlar Kanununun 49. maddesi unsurlarının mahkemece üzerinde durulmadığı ve tartışılmadığı görülmektedir. Borçlar Kanununun 49. maddesi dışında kalan özel nitelikteki düzenlemelerde ( Örneğin M.K. 25/2, 85, 126/2, 149/3, 305-BK.47 ) Borçlar Kanununun 49/1. maddesinden çok farklı olarak kusurun ve zararın özel ağırlığı aranmamış, kendine özgü değişik konuların varlığı manevi tazminata hükmedilmek için yeterli görülmüştür. Bir başka anlatımla, BK. 49. maddesinin dışındaki hallerde fail kusurun her derecesinden sorumludur ve manevi tazminat, zarar ister kasıtla, ister ağır kusur, ihmal veya tedbirsizlikle meydana gelmiş olsun, yine hükmolunur. Görülüyor ki, doktrinde genel bir hüküm olarak nitelendirilen BK. 49`a göre manevi tazminata hükmedilebilmesi için genel sorumluluk şartlarından hukuka aykırı ve illiyet bağından başka ayrıca şahsi menfaatlerin ( yani şahıs varlığına dahil bir hakkın ) ihlal edilmesi, zararın ve kusurun özel ağırlık taşıması şarttır. ( Hukuk Genel Kurulunun 9.2.1983 tarihli ve E. 1979/1971 - K. 1983/121 sayılı kararı ). Olayımızda acaba davalı gazete açısından BK. nun 49. maddesinde "hatanın hususi ağırlığı" olarak tanımlanan ağır kusur unsuru mevcut mudur ve gerçekleşmiş midir? Olayları yeniden hatırlatmakta ve özetlemekte fayda vardır.
a ) Bir Yüksek Öğretim Kurumunda profesör olan davacı, bu kurum içerisinde kendi politik düşünceleri doğrultusunda sıkıyönetim soruşturmasına konu olan bilim dışı eylem ve davranışlarda bulunmuştur.
b ) Üniversite, Yönetim Kurulu davacının bu eylem ve davranışlarını Disiplin Yönetmeliğine aykırı ve bu açıdan davacıyı suçlu bulmuştur.
c ) Davacının üniversiteden uzaklaştırılması ( öğretim mesleğinden çıkarılması ) üniversite yönetim kurulunca üniversite senatosuna teklif edilmiştir. Hatta bazı kurul üyeleri ayrıca geçici uzaklaştırma cezası verilmesi doğrultusunda oy kullanmışlardır.
d ) Anadolu Ajansı olayı davacının üniversiteden uzaklaştırılmasına karar verildiği biçiminde değerlendirmiş ve ajansın haber bülteni yönetim kurulunun başka kişileri ilgilendiren kararlarıyla birlikte yorumsuz ve hiçbir ekleme yapılmadan abartılmadan, değişik manşet fotoğraf ve mizanpaj gibi düzenlemelere dikkat çekici bir hale getirilmeden sade bir biçimde yayınlanmıştır.
Olayların yukarıda özetlenen gelişim seyrinde davalı gazete yönünden ağır kusurlu sayılabilecek tek bir davranış mevcut değildir. Yayında davacıya karşı davalı yönünden olağan dışı habercilik ilkelerine aykırı, özel bir kasıt ve saldırı düşünülmemiş ve uygulanmamıştır. Kısacası B.K. nun ağır kusura ilişkin zorunlu unsuru gerçekleşmemiştir.
Yerel mahkemenin karar yerinde çok açık söylenmemekle birlikte "uzaklaştırmayı kararlaştırmak" ve "uzaklaştırmayı teklif etmek" arasında gördüğü çok önemli farkı gerek "haberin gerçekliği ilkesi" ve gerekse "hatanın hususi ağırlığı unsuru" açısından benimsemek ve böylece hukuka aykırılık sonucuna ulaşmak Kanun ve Usul hükümlerine aykırıdır. Bu nedenle davanın reddi gerekirken unsurları teşekkül etmiyen B.K. nun 49. maddesine dayandırılan davanın kabulü yolundaki mahkeme kararının bozulması gerekmektedir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini