 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1984/493
K: 1986/84
T: 05.02.1986
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ANKARA Asliye 3. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.2.1983 gün ve 1982/273-1983/55 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2.6.1983 gün ve 1983/2267-2868 sayılı ilamı:
(...TTK.nun 690. maddesi yollaması ile 592. maddesi uyarınca boş bono geçerlidir. Bu senedin anlaşmaya aykırı biçimde doldurulduğunu kanıtlama yükümü bunu öne süren senet borçlusuna aittir. Ayrıca senet borçlusu bu savını yazılı belgeyle kanıtlamak durumunda olup, tanıkla kanıtlama olanağı yoktur.
Davacı istemi, 30.1.1980 vadeli imzası inkar edilmeyen 300.000 liralık bonoya dayalıdır. Senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu ve teminat niteliği nedeniyle karşılıksız bulunduğunu öne süren ve yukarıda açıklandığı gibi, kanıt yükü kendisinde olan davalı senet borçlusu bu savunmasını belgeliyebilmiş değildir. Mahkemenin kabulünün tersine, davacının hazırlık soruşturması ve sorgu yargıçlığındaki davalıya çeşitli zamanlarda 270.000 lira dolayında para verdiğini de içeren savunmaları HUMK.nun 236/son maddesi hükmünde öngörülen harici itiraz niteliğinde değildir. Esasen anılan yasa hükmüne göre, mahkeme dışındaki itirafın hükme dayanak yapılabilmesi için, bu harici itirafı doğrulayacak nitelikte kanıt, ya da esaslı belirti bulunması zorunludur. Oysa, davacının polis ifadesinin bir bölümünde sözü edilen ancak doğrudan dava konusu bonoyla bağlantı kurma olanağı bulunmayan boş senet alma yolundaki kabulü başkaca bir kanıtla da doğrulanmış değildir.
Mahkemece, kanıt yükünün senet karinesinden yararlanan davacının değil, bu senedin anlaşmaya aykırı biçimde doldurulduğunu ve teminat amacıyle verildiğini savunan davalı senet borçlusunda olduğu gözetilerek, davalıya bu savunmasını kanıtlama olanağı verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararını süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Yerel mahkeme direnme kararında Asliye 1. Ticaret Mahkemesinin 980/103 esas sayılı dava dosyası ile davacının sanık sıfatıyla ceza dosyasında verdiği 6.11.1982 ve 9.2.1982 günlü ifadeleri ve davacı tarafından teklif edilen yeminin davalı yanca yerine getirilmiş olması gerekçe olarak gösterilmiştir.
Ancak, 200.000 liralık senedin karşılıksız olması nedeni ile taraflar arasında görülen ve kesinleşen davada iptal nedenleri farklıdır. Davalı durumunda bulunan Mehmet Emin Uygur 200.000 liralık senedin 06 DK 433 plaka sayılı otunun yarı hissesine karşılık olarak kendisine verildiğini savunmuş, trafik kaydının davacı (borçlu) İsmet Yıldız üzerinde olması ve 3.11.1976 tarihli kat'ı satış senedinde alıcı durumunda olması nedeniyle senedin iptali cihetine gidilmiştir. Görüldüğü gibi iptal nedenleri ceza dosyasındaki beyanlara dayandırılmamış ve senet bedelinin nakit olarak verildiği iddiası ileri sürülmemiştir. Davacı 6.11.1981 günlü poliste verdiği ifadede kendisine davalı tarafından 7 adet boş bono verildiğini, bu bonoların bir tanesini doldurarak icraya başvurduğunu bildirmiş ise de, 9.2.1982 günlü ifadesinde polisteki beyanını kabul etmediğini, senedi kendisinin doldurmadığını, davalı tarafından doldurulmuş olarak verildiğini bildirmiştir. Kaldı ki, kendisinin doldurduğunu söylediği senet Asliye 1. Ticaret Mahkemesinde dava konusu olan senettir. Bu husus davalının senedin icraya konması sonucu uğramış olduğu zararın tazmini için açtığı dava ile sabittir. Diğer taraftan davacı kendi isteği ile yemin teklifinde bulunmamış, hakim tarafından yemin teklifi kendisine hatırlatılmış, bu hususta bir bakıma kendisi zorlanmıştır. Esasen ispat külfeti davalıya düştüğünden yemin teklif etme hakkının davalıya hatırlatılması gerekir. Bu nedenle yemin tevcihinde de hata yapılmıştır. O halde bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 5.2.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.