 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1984/2-845
K. 1985/111
T. 20.02.1985
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "nikah aktinin iptali ve feshi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.2.1983 gün ve 1982/77 - 1983/24 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine,
( ...Davacı, davalı ile Saray Köyü Muhtarı tarafından Perşembe Belediyesi sınırları içerisinde nikahları yapıldığından nikah akdinin feshine karar verilmesini istemiş ve mahkemece ( köy muhtarının yetkisi dışında Perşembe İlçesi Belediye memurunun görevi gasb edilmek suretiyle nikah akdi yapılmış olduğundan geçersiz evlenme akdinin fesih ve iptaline ) karar verilmiştir.
Gerçekten nikah akdinin geçerli olabilmesi için yetkili resmi memur önünde onun katılması ile yapılması zorunludur. Evlendirmeye yetkili memur ise, kentlerde belediye başkanı veya görevlendireceği memur köylerde ise sadece muhtardır ( MK. md. 105 ). Olayda davacı, Perşembe İlçesinin Saray Köyü nüfusuna kayıtlı olup evlenmek için Medeni Kanunun 98. maddesine uygun olarak ikametgahı olan Saray Köyü muhtarlığına başvurmuş ve bu köy muhtarı tarafından Perşembe İlçesinde tarafların nikahları yapılmıştır. Medeni Kanunun 105. maddesine göre, verilen ilan belgesi, evlenecekleri belge tarihinden itibaren 6 ay içinde Türkiye'nin her tarafında evlenebilmek yetkisini verdiği gibi; Medeni Kanunun 108. maddesine göre de, evleneceklerden birinin nikah dairesine gelemiyecek derecede hasta olduğu doktor raporu ile belirlenirse nikah akti başka bir yerde de yapılabilir. Öte yandan evlendirme memurunun nikah aktine katılması da yaptığı işleme teknik anlamda "İdari Tasarruf" niteliği vermez. Çünkü nikaha, memur dışında evlenecek kişiler de katıldığı gibi, yapılan işlem İdare Hukuku alanında değil Medeni Hukuk alanında sonuçlar doğurmaktadır. Bu nedenle mahkeme kararında ve Yargıtay Kararlarında ( Y.2.H.D. nin 9.6.1975 tarih 1975/4528-5264 sayılı kararı Y.K.D. si 1975 sayı 12. Sayfa 23. 13.4.1978 tarih 1978/2855-2974 sayılı kararı. YKD. si 1979 sayı 6 sayfa 778 ve H.G.K.'nun 29.9.1976 tarih 1975/2-1065 1976/2578 sayılı kararı Y.K.D.si 1977 sayı 6. S.762 ) "yetki gasbından" ve "görev gasbından" söz edilmesi isabetsizdir. Bir an için bunun bir "idari tasarruf" olduğu kabul edilse bile köy muhtarı da nikah akdi yapmaya yetkili resmi bir memur olduğundan ( Medeni Kanunun md.105 ), Belediye sınırları içinde nikah akdetmesi bir yetki veya görev gasbı niteliğinde olmayıp, olsa olsa bir yetki tecavüzü niteliğindedir. ( aynı görüşte Dr. S.S.Tekinay. T.Aile Hukuku 1982 s. 120-121 dip not 20 ).
İdari tasarruflarda, görev ( fonksiyon ) gasbı ve yetki ( selahiyet ) gasbı tasarrufu yokluğa kadar götürebilecekleri halde yetki ( selahiyet ) tecavüzü yokluk meydana getirmez, ancak bir iptal davasına ve mahkemece iptal edilmek suretiyle tasarrufun ortadan kalkmasına neden olur ( geniş bilgi için S.S. Onar İdare Hukukunun Umumi Esasları 1966 C. 1. s. 305-333 ). Şu durumda söz konusu evlenmenin yokluğundan söz edilemez. Nitekim İsviçre, Fransa ve Almanya uygulamalarında da bu gibi durumlarda evlenmenin geçerli olduğu kabul edildiği gibi, bilimsel görüşlerce de benimsenmiştir. ( S.S.Tekinay age. s. 120-121, Dr.F.Feyzioğlu Aile Hukuku, 1979, s. 106-11 ).
Egger'inde belirttiği gibi ( Dr.A.Egger Aile Hukuku 1943 s. 129 ) "bununla iyiniyet korunmakta ve burada iyiniyetin korunması en az kanunen tanınan diğer hallerde ( M.K. md.3 ) olduğu kadar zorunludur. Gerçekte evlenecekler evlendirme memurunun yetkisini araştıracak durumda değildirler. Kendilerinin iyi niyet sahibi olmaları asıldır. Evlendirme memurunun memuriyet görevi dışında yapacağı evlenme merasimi hakkında da evlenenlerin iyi niyet sahibi olmaları halinde aynı hüküm verilmek gerekir.
Kaldı ki olayda davalı eş ne kadar iyi niyetli ise davacı koca o derece kötü niyetlidir. Çünkü, taraflar 11.8.1969 tarihinde evlenmişler, bu evlilikten 2 çocukları olmuş, davacı Şavşat ve Perşembe Asliye Hukuk Mahkemelerinde 1974 ve 1978 yıllarında iki boşanma davası açmış isede, başka bir kadınla yaşadığı için her iki davası da red edilmiştir. Boşanma davaları ile davalı eşinden kurtulamayan davacı bu temyize konu evliliğin feshi davası ile amacına ulaşmak istemektedir. Bir hakkın açıkca kötüye kullanılmasını da kanun korumaz. ( M.K. md. 2/2 ).
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddi gerekirken geçerli evliliğin feshine karar verilmesi Usul ve Kanun'a aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve HUMK.'nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/2. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Medeni Kanun 97/1. maddesi hükmünce ( Birbirleriyle evlenecek erkek ve kadın, evlenme kararlarını, Belediye Reisine veya reisin evlenme işlerine memur ettiği Belediye Dairesindeki vekiline ve köylerde ihtiyar heyetine beyan edince bu karar ilan olunur. İlan müddeti 15 gündür ) 105. maddede ilan talebi kendisine vaki olan Belediye'nin Reisi yahut evlenme işlerine memur ettiği vekili veya ihtiyar heyetinin, itiraz eden bulunmazsa, evlenecek erkek ve kadının talebi ile evlenmeyi akdi veya ilanın icra olunduğuna dair bir vesika vermekle mükellef olduğunu hükme bağlamıştır. Evlenme merasiminin icrası ise 108. maddede düzenlenerek evlenmenin reşit iki tanık huzurunda Belediye Dairesinde veya heyeti ihtiyariyede, Belediye reisi veya reisin evlenme işlerine memur ettiği vekili veya muhtar tarafından alenen aktolunacağını, öngörmüştür. ( Esas 1965/3, Karar 1963/3 sayı ve 14.6.1965 günlü İçtihadı Birleştirme Kararında muhtarın yetkisi belirlenirken 4.11.1929 günlü 30/19 sayılı İçtihadı birleştirme Kararında, evlenme işinde köylerdeki muhtarların kentlerdeki Belediye Başkanları veya evlendirme memurları ile aynı hukuki durumda oldukları da kabul edilmiştir.
Aynı madde evleneceklerden birinin belediye veya heyeti ihtiyariyeye gelemiyecek derecede hastalığı tabip raporuyla tebeyyün ederse, evlenmenin başka bir yer de de akdolunmasına cevaz vermiştir. Burada şu hususta belirtilmelidir ki bir Medeni Kanunun 105/1. maddesi uyarınca verilen ilan vesikası, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca evleneceklere vesika tarihinden itibaren altı ay içinde Türkiye'nin her tarafında belediye reislerinin yahut reislerin evlenme işlerine memur ettiği vekillerinin huzurunda evlenebilmek selahiyetini de verir. 123. madde de ise ( Belediye Reisi veya vekili veya köylerde ihtiyar heyeti huzurunda akdedilmiş olan evlenmenin kanuni şekillere uyulmamış olması sebebiyle fesholunamıyacağını öngörmüştür.
Uyuşmazlık konusu olayda davacı koca, davalı karısı aleyhine evlenme akdinin 11.8.1969 tarihinde Perşembe İlçesinin Saray Köyü muhtarı tarafından Perşembe Belediyesi Hududu dahilinde bir yazıhanede akdedildiğini, Belediye hududu içerisinde yetkili ve görevli evlendirme memurunun Belediye Başkanı veya Belediye Başkanlığınca görevlendirilen evlendirme memuru olduğunu, bu durum karşısında Perşembe Belediye hududu içinde, köy muhtarı tarafından yapılan nikah aktinin hukuken keenlemyekün olduğu gerekçesiyle iptal davası açmıştır.
Mahkemece ( Perşembe İlçesi Saray köyü 11 sayılı hanede nüfusa kayıtlı davacı ile davalının evlenme akitlerinin, evlenme şekil ve şartlarına aykırı olarak yetkisiz köy muhtarının yetkisi dışında Perşembe Şehri merkezinde ve Belediye evlendirme memurunun görevi gaspedilmek suretiyle evlenme akdi icra olunmuş bulunduğundan, taraflara ait geçersiz olan evlenme akdinin fesih ve iptaline ) karar verilmiş, özel dairece karar metni yukarıda aynen alınan gerekçelerle bozulmuş; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Konuyu incelerken öncelikle evlenmenin hukuki mahiyetini belirlemek gerekir. Türk-İsviçre ve Alman Hukuklarında getirilen düzenleyici kurallar sonucu olarak evlenme, tarafların resmi memur önündeki karşılıklı irade açıklaması ile vücuda gelen bir akit olup, tarafların irade serbetliğinin en fazla daraldığı bir alandır.
14.6.1965 gün 1965/3 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında evlendirme memurunun taraflardan aldığı olumlu karşılıklar üzerine, evlenmenin yasaca akdedilmiş olduğunu söylemesi bile, evlenme akdinin meydana gelebilmesi için esaslı bir unsur olmadığı, yapılan evlenme akdinin deftere işleyip altını imzalamasının da evlenmenin geçerli sayılmasını sağlıyacak bir koşulda olmadığı yolundaki açıklamalar ve o içtihadı birleştirme kararında bu gerekçe ile sıkı sıkıya bağlı olan sonuç evlenmenin geçerli sayılmasını sağlıyacak bir koşulda olmadığı yolundaki açıklamalar ve o içtihadı birleştirme kararında bu gerekçe ile sıkı sıkıya bağlı olan sonuç evlenmenin bir akit olduğu esasının benimsendiğini açıkça göstermektedir. Fransız hukukunda her ne kadar aksi görüşü savunan hukukçular varsa da orada, Türkİsviçre ve Alman Hukuklarından farklı olarak evlenmenin gerçekleşmesi için tarafların resmi memur önünde irade bildiriminde bulunmaları yetmemekte, ayrıca resmi memurun da tarafların evlendiklerini açıklaması gerekmektedir ( S.S.Tekinay, Türk Aile Hukuku 1982 5. Bası S. 68 ). Evlenme bir akid olmakla beraber idare hukuku açısından idari niteliğinin bulunup bulunmadığı hususu üzerinde de durulmakta yarar vardır. İdare hukukunda idare kamu hizmetlerini yerine getirmek için akid yapmak zorundadır. Bu akitler idari niteliği haizdirler. Bir aktin idari sayılabilmesinin temel koşulu, aktin tarafının idare olmasıdır. ( Ord.Prof.Dr.S.S. Onar idare hukukunun umumi esasları, 3. baskı cilt 3 sayfa 1599; Prof. Dr. Marcel WALİNE Droit Administratif. Editions Sirey Sahife 565 No: 955 ). Türk hukukunda 14.6.1965 günlü İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanan hukuki esaslar uyarınca resmi memurun irade açıklamasının evlenme akdinin tamamlanması için gerekli bulunmadığı gözönünde tutulunca evlenme akdinin idari niteliğinin bulunmadığının tartışılmasına dahi gerek olmadığının kabulü icap eder.
İdari akitlerden farklı olarak, idari tasarruflar ise tek taraflı işlemler olup idarenin kamu gücüne dayanarak kendiliğinden icra yeteneğini haiz olmak ve 3. kişilere etkili sonuçlar doğurmak üzere gerçekleştirilen irade açıklamalarıdır. ( S.S.Onar a.g.e. Sahife 385 vd. ) Bu tasarrufların başlıca temel nitelikleri de hukuki sonuçlar doğurma amacı ile yapılmış olmaları idari makamlardan çıkmış ve konularının da idari mahiyette bulunmalarıdır. ( M.WALİNE a.g.e. sh. 434 No: 716 vd. ) Az önce idari akitler açısından belirtilen düşüncelerle evlenme aktinin de idari tasarruf niteliğini haiz bulunmadığı, en azından Türk-İsviçre Hukuku bakımından benimsenmesi gereken bir esastır.
Evlenme akdinin hukuki niteliğinin bu şekilde belirlenmesi, uyuşmazlık bakımından yetki gaspı ve veya yetki tecavüzü tartışmasına gerek bırakmamaktadır. Başka bir anlatımla ortada evlenme akdinin resmi memur önünde icrası yönünden ne yetki gaspı ve nede yetki tecavüzü söz konusu değildir. Köy muhtarının köyün bağlı bulunduğu ilçe Belediye hududu içerisinde evlendirme akdini gerçekleştirmesinin idare hukuku açısından meydana getireceği hukuki sonuçlar ile medeni hukuk açısından doğuracağı sonuçları birbirinden ayırmak gerekir. İdare hukuku açısından doğacak sonuçlar varsa bunları tartışmak uyuşmazlıklarla ilgili bir sorun değildir.
Konunun medeni hukuk alanında tartışılması Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşmeler sırasında bazı üyeler öncelikle 442 sayılı Köy Kanunu'nun 34. maddesinin muhtarın görevinin köy sınırları ile tahdid ettiği, muhtarın köy sınırının dışına çıktığı zaman görevsiz kişi durumuna geleceği ve bu itibarla evlendirme işlerini yapamıyacağı görüşü ileri sürmüşler ise de, çoğunluk şu gerekçelerle bu görüşe katılmamıştır: Köy Kanunu'nun 34. maddesi, muhtarın göreceği işleri belirlerken şu hükmü getirmiştir: "Köyün sınırı içinde birliğe ait işleri yapmak ve yaptırmak muhtarla onun başında bulunduğu ihtiyar meclisinin vazifesidir." Aynı yasanın 35. maddesi muhtarın göreceği işleri ikiye ayırmış, bunlardan muhtarın göreceği Devlet İşleri 36. maddede; muhtarın göreceği köy işleri ise 37. maddede düzenlenmiştir. Bu hükümlerin incelenmesinden de anlaşıldığı gibi "evlenme aktini icra"görevi muhtarlara Köy Kanunu ile verilen görevlerden değildir. Bu itibarla köy Kanun'un 34. maddesi muhtarların yasada belirtilen görevleri ancak köy sınırları içerisinde yerine getirebilecekleri şeklinde yorumlansa dahi bu yoldaki bir sınırlandırma ileri sürüldüğü gibi evlendirme akdinin icrası açısından da bir sınırlama daha doğrusu yasaklama getirmemiştir. Bu nedenlerle muhtarın ilçe belediye sınırları içerisinde evlendirme akdinin icrası bakımından görevsiz kişi durumuna gireceği görüşü benimsenmiştir.
Çoğunluk, muhtarın ilçe sınırları içerisinde sıfatının kalkacağı görüşünü benimsemediğinden köy muhtarının ilçe sınırları içerisinde icra ettiği evlenme akdinin geçerlilik durumunu incelemeden önce, evlendirme memuru sıfatiyle hareket eden kimsenin gerçekte bu sıfatı haiz olmaması halinde evlenme akdinin meydana gelip gelmiyeceği sorunu üzerinde de durulmasında yarar görülmüştür. Alman Medeni Kanunu, konuyu evlenen çiftlerin iyi niyetli olup olmamasına göre çözümlemiş, evlenme memuru görevini ifa eden kişinin bu sıfatı haiz bulunmadığı taraflarca bilinmiyorsa evlenme akdini geçerli saymışken daha sonra çıkarılan Alman Evlendirme Kanunu 11. maddesiyle konuyu objektif bir esasa bağlıyarak şu hükmü getirmiştir. "1 - Bir evlenme, ancak bir şahsi hal memurunun önünde akdedilmişse meydana gelir. 2 - Kendisi şahsi hal memuru olmadığı halde bir şahsi hal memurunun görevini alenen ifa eden ve evlenmeyi aile siciline tescil eden kimse, birinci fıkradaki anlamda şahsi hal memuru sayılır" ( S.S.Tekinay a.g.e. Sh. 120 ). Dr.A.Egger bu gibi durumlarda tarafların iyi niyeti korunarak evlenme merasimini tanımak gerektiğini ileri sürmekte ve Avusturya, Amerikan Hukukunda da aynı anlayışın geçerli olduğunu belirtmektedir. Dr. Egger ayrıca burada iyiniyetin korunmasının en az kanunen tanınan diğer hallerde olduğu kadar zorunlu olduğunu da ilave ediyor. ( Dr. A.Egger, Aile Hukuk, Çeviren Dr. Tahir Çağa 1943 Sh.128-129 ).
Türk Hukuku bakımından konu mahiyeti itibariyle kamu düzenine taalluk etmekle beraber, yorum yapılırken bir taraftan kamu düzenini korumak düşüncesi dikkate alınırken, diğer taraftan hukuki muamelelerin geçerliliği belirlenirken yasal kurallar korunmak kaydıyla onları şeklen geçerlilik sonucu doğuracak biçimde yorumlama gereğinden hareket olunmalıdır. Somut olay yönünden sonuca giderken iyiniyetin korunmasının da kuşkusuz hukukumuz bakımından bir zorunluluk olduğunun kabulü gerekir. Türk öğretisinde de evlendirme memurunun kendi bölgesi dışında bir yere giderek evlenme merasimini orada yapmış olması halinde evlenme akdinin geçerli sayılacağı görüşü savunulmuştur. ( Prof. Dr. S.S.Tekinay a.g.e. Sahife 120 ).
Medeni Kanun'un evlenme merasiminin icra edileceği yer hakkındaki telakki tarzı ve özellikle ilan vesikasının, evleneceklere vesika tarihinden itibaren altı ay içerisinde Türkiye'nin her tarafında bir evlenme memurunun huzurunda evlenme olanağı verdiğini öngören 105/2. madde hükmü dikkate alındığında, köy muhtarının ilçe belediye sınırları içerisinde evlenme merasimini icra etmiş olmasını bir geçersizlik nedeni saymamak icabettiği sonucuna varılır. Aksi çözüm yolu, kamu düzeninin korunması değil bozulması sonucunu dahi doğurabilir. Somut olayda taraflar 11 Ağustos 1969 tarihinde evlenmişler 1971 ve 1972 doğum tarihli iki müşterek çocukları olmuş, taraflar bu davanın açıldığı 16.3.1982 tarihine kadar da evli olarak müşterek hayatlarını geçerli bir evlilik yaptıkları düşüncesiyle sürdürmüşlerdir. Hatta davacının dahi davalı aleyhine iki defa boşanma davası açarak reddedilmek suretiyle sonuçlandığı anlaşılmaktadır. Bu iki dava dahi davacının geçerli bir evlenme akdinin varlığını benimsediğini ayrıca göstermektedir. Açıklanan somut olay bakımından da davanın kabulünde kamu yararının mevcut bulunmadığı tartışma götürmeyecek kadar açıktır.
Bu durum karşısında mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, oyçokluğuyla karar verildi.
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları