Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1984/11-306
K. 1984/700
T. 13.06.1984
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı bozma üzerine direnme yoluyla İstanbul 1. Ticaret Mahkemesi`nden verilen 11.02.1983 gün ve 1983/32-415 sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`ndan çıkan 22.02.1984 gün ve 1983/11-344-124 sayılı ilamın karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacılar tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla Hukuk Genel Kurulu`nca dilekçe düzeltilmesi istenilen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki kanıtlara, direnme kararında gösterilen gerektirici nedenlere göre, karar düzeltme isteminin kabulü ile, Hukuk Genel Kurulu`nun bozma kararının kaldırılması ve direnme kararının onanması yoluna gidilmiştir.
SONUÇ : Davacıların karar düzeltme isteminin kabulü ile Hukuk Genel Kurulu`nun 22.02.1984 gün 1983/11-344-124 sayılı bozma kararının kaldırılmasına ve direnme kararının ONANMASINA, 13.06.1984 günündeki ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
1 - 1976 yılında, Türk Hükümeti, 31.05.1963 gün ve 244 sayılı "Milletlerarası Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması İle Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanun"un 3 ve 5. maddelerine dayanarak Libya Arap Cumhuriyeti arasında düzenlenen "Ortak Protokol" ve "Türkiye ile Libya Arap Cumhuriyeti Arasında Kurulacak Banka Anlaşmasını, 31.03.1976 gün ve 7/11556 sayılı Bakanlar Kurulu kararnamesi ile onaylanmıştır ( Resmi Gazete 18.07.1976 gün ve 15650 s. ).
Türkiye ile Libya Arap Cumhuriyeti arasında kurulacak banka anlaşması, iki ülkenin kendi milli mevzuatları uyarınca onaylanmasını takiben yürürlüğe girecektir ( Anlaşma m. 14 ).
Yukarıda sözü edildiği gibi bu anlaşma Bakanlar Kurulunun 31.03.1976 gün ve 7/11556 sayılı Kararnamesi ile onaylanmıştır. 244 sayılı Yasa`nın 3/2-son maddesi gereğince "bir milletlerarası andlaşma... kararnamede belirtilen yürürlüğe giriş tarihinde kanun kuvvetini kazanır". Ancak, gerek 244 sayılı Yasanın 2/son maddesi, gerekse 1961 Anayasası`nın 65/5 ve 1982 Anayasası`nın 90/4. maddelerine göre Türk Kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmanın onaylanması TBMM.nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Diğer bir deyimle, Türk Kanunlarında bir değişiklik yapmayan andlaşmaların TBMM.`nce bir kanunla onaylanmasına gerek yoktur ve 244 sayılı Yasanın 3/2-son maddesi hükmü gereğince onaylamaya ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı ile belirtilen yürürlük tarihinde kanun kuvvetini kazanır.
Resmi Gazete`nin 18.07.1976 günlü sayısında Bakanlar Kurulu kararına ek olarak yayınlanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Cumhuriyeti Arasında Kurulacak Banka Antlaşması"nda Türk Kanunlarını değiştiren bir hüküm yoktur ve olduğu da iddia edilmemiştir. Esasen bu anlaşmanın bankanın yönetim kuruluna ilişkin 9. maddesi aynen "Banka Yönetim Kurulu sermayedeki hisselerine göre hissedarları temsil eden altı üyeden oluşur..." şeklinde olup bu hükmün Türk Yasaları hükümlerine bir değişiklik getirmediği meydandadır. O halde bu bankanın kurulmasına ilişkin bu antlaşma yürürlüğe girdiği tarihte kanun hükmündedir.
Kanun hükmündeki bu anlaşma gereğince kurucuları Libya Arap Foreign Bank, S.A.L. ( 96.000 hisse ), The Kuwait Investment Company ( 48.00 hisse ), T. İş Bankası A.Ş. ( 47.999 hisse ), Anadolu Bankası A.Ş. ( 47.999 hisse ) ve Emek Turistik Tesisleri İşletme Ltd. Şti. ( 2 hisse ) arasında Arap-Türk Bankası A.Ş. adı altında 240.000.000 lira sermayeli bir banka kurulmuş, Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereğince gerekli kuruluş merhalelerinden geçerek tescil edilmiştir.
Banka ana sözleşmesinin 14. maddesine göre, işbu bankanın kurulmasına ilişkin ve kanun niteliğini kazanmış olan anlaşma, ana sözleşmenin bir parçasıdır ve banka bu anlaşma ve ana sözleşme hükümlerine göre yönetilecektir.
Uyuşmazlık ana sözleşmesinin idare meclisinin seçiliş şekline ilişkin 9. maddesinden doğmaktadır. İşbu 9. madde sonradan değişikliğe uğramıştır. 9. addenin son şekli şöyledir: "Bankayı yönetecek ve temsil edecek olan idare meclisi, hissedarları sermayedeki paylarıyla orantılı olarak temsil edecek şekilde hissedarlarca tayin ve azledilmeleri üzerine genel kurul tarafından seçilecek veya azledilecek en az altı üyeden oluşur.
Bu cümleden olmak üzere Libya Arap Foreign Bank dört üye tayin etmeye ve bu üyeleri istediği zaman değiştirmeye yetkilidir. The Kuwait Investment Company, iki üye tayin etmeye ve bu üyeleri istediği zaman değiştirmeye yetkilidir. Türk hissedarlar aralarında, geri kalan dört üyeyi tayin etmeye ve bu üyeleri istedikleri zaman değiştirmeye yetkilidirler... )
Maddenin ilk yazılış şeklinde ilk fıkradaki "hissedarlarca tayin ve azledilmeleri üzerine genel kurul tarafından seçilecek veya azledilecek" cümlesi mevcut bulunmamaktadır.
Davacılar bu değişiklikten sonra ve 24.03.1980 günlü olağan genel kurul toplantısında alınan kararla 1982 yılı bilançosunun görüşüleceği olağan genel kurul toplantısına kadar olmak üzere üç yıl için yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir ( Davacılar daha önce de ve ana sözleşme ile yönetim kurulu üyesidirler ). Ancak banka paydaşlarından olan davalı Anadolu Bankası A.Ş. yönetim kurulu, 14.04.1981 günlü toplantısında yönetim kurulu üyeleri olan kendi temsilcileri davacıları değiştirme kararı almış ve bu kararı 17.04.1981 günlü yazıları ile davacılar ile Arap-Türk Bankası`na ve ayrıca 30.04.1981 günlü yayın ile de yeni iki temsilcisinin adını da bankaya bildirmiştir. Arap- Türk Bankası yönetim kurulunun, 01.05.1981 günlü toplantısında, eski uygulamalara uygun olarak, bu değişikliği tasvip etmesi üzerine davacılar işbu davayı açarak:
- Davalı Anadolu Bankası A.Ş. yönetim kurulunun 14.04.1981 günlü temsilci değiştirmeye ilişkin kararının iptaline,
- Davalı Arap-Türk Bankası ana sözleşmesinin yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin 9. maddesinin TTK.nun hükümlerine özellikle 316. maddesine aykırı olması nedeniyle uygulama olanağı olmadığının ve bu sebeple yönetim kurulu üyeliklerinin devam ettiğinin tesbitine, karar verilmesini istemişlerdir.
Daire 16.02.1982 günlü bozma kararında ortakların tamamının tüzel kişiler ve bu ortaklardan ikisinin yabancı tüzel kişilik olması ve iki devlet arasında düzenlenen kanun kuvvetinde bir anlaşmaya dayalı olarak bankanın kurulmuş bulunması, bankanın ana sözleşmesi ve bu anlaşma hükümlerine göre idare edilmesinin gerekmesi ve bankanın bu sui-genaris yapısı karşısında uyuşmazlığın hallinde ana sözleşmenin özellik taşıyan hükümlerinin de uygulanması gerektiği sonucuna varmıştır ki, bu görüş işin açıklanan özelliği itibarıyla yerindedir.
2 - Konu, sonuç itibarıyla, anonim şirket hukukunda uyuşmazlık konusu olan bir genel problemi ortaya çıkarmaktadır: o da anonim şirket tüzel kişi ortağının yönetim kuruluna seçilen temsilcisinin kendisi tarafından azledilip veya değiştirilip değiştirilemeyeceği meselesidir. Mesele, yönetim kurulu üyelerinin seçim ve azlinin sadece şirket genel kuruluna ait olup olmadığı şeklinde de vazedilebilir. Öğretide bu hakkın sadece genel kurula ait olduğu görüşü ileri sürüldüğü gibi, tüzel kişi ortağın yönetim kurulunda üye olan temsilcisinin bu temsilcilik sıfatının sona ermesi ile yönetim kurulu üyeiğinin düşeceği veya düşeceğine dair ana sözleşmeye hüküm konabileceğini kabul eden görüşler de savunulmaktadır ( Tandoğan H. Hükmi Şahısların Anonim Şirket İdare Meclisinde Temsili, batider, 1961, C.1. Sayı 1, sh. 13 - Domaniç H. Anonim Şirket 1979 sh. 381 - Tekinalp Ünal Yönetim Kurullarında Tüzel Kişilerin Temsili, sh. 32, 103 ).
Anonim şirket hukuku gelişmekte olan bir hukuk dalı olup henüz gelişmesini tamamlayarak son şeklini almış değildir. TTK.nun düzenlenmesinden sonra dünyada holdingler, çok uluslu veya uluslararası şirketler hep anonim şirket statüsü içinde gelişmiş, genişlemiş, bu durum anonim şirket hukukunda yeni hükümler, hiç olmazsa yeni yorumlar getirilmesini gerektirmiştir. Esasen TTK.nun gerekçesinde de anonim şirket hukukundaki gelişmelerin durmadığı şu sözlerle açıklanmaktadır:
"Tasarının anonim ortaklılar hakkındaki hükümleri esas itibarıyla yürürlükte olan kanun hükümlerine tekabül etmektedir. Gerçi son yirmi yıl içinde bir çok memleketlerde anonim ortaklıklara müteallik mevzuat az çok değiştirilmek suretiyle ıslah edilmiştir. Hususiyle İngiltere`de, İsviçre`de, Almanya`da ve İtalya`daki reform eserleri önemli olmakla beraber anonim şirketin konusunun tanzimi hususuna son sözün söylenmiş olduğu iddia edilemez. Bilhassa harp ve harp ekonomisi yüzünden, kapitalist iktisat rejiminin en mümeyyiz teşekkülü olan anomim ortaklık, bünye itibarıyle yeni değişikliklere maruz kalmıştır. Harpten sonra başlamış olan buhran içinde anonim şirketin hangi istikamete doğru inkişaf edeceği bugün takribi olarak bile kestirilemez. Bu sebeplerden dolayı bugünkü Ticaret Kanunu`nun anonim şirketlere müteallik hükümlerini baştan aşağı ıslaf fırsatı henüz gelmemiştir".
Bu gerekçenin yazılmasından ve TTK.nun yasalaşmasından bugüne kadar yirmiyedi yıl geçmiştir. Dünyada yukarıda değinildiği gibi, nasıl çok büyük ekonomik birikimler anonim şirket statüsü içinde kurulmuş ve gelişmiş ise, Türkiye`de de anonim şirketler kendi çaplarında gelişmiş, holdingleşme yoluna gidilmiş, yabancı sermayenin teşviki ile yabancı ortaklı anonim şirketler çoğalmış ve gelişmiş, hatta yabancı devletlerle yapılan anlaşmaların konusunu teşkil edebilmiştir. Anonim şirketin bu gelişmesi yeni ihtiyaçlar doğurmuş, bu ihtiyaçlar, bazen statik olan hukuk mevzuatının değiştirilmesi, bazan da mevcut mevzuata hukukçular tarafından getirilen yeni yorumlar ile karşılanmıştır.
Yeni mevzuat olarak 24 Temmuz 1966 günlü ve 66-537 sayılı Fransız Ticaret Şirketler Kanunu ele alınabilir: TTK.nun 312/2. maddesi tüzel kişi ortakların anonim şirket yönetim kurul üyesi olamayacağı hükmünü taşırken Fransız Şirketler Kanunu`nun 91. maddesi "tüzel kişi ortakların yönetim kurulu üyeliğine seçilebileceklerini, ancak bu tüzel kişi yöneticinin daimi bir temsilci seçeceğini ( gerçek kişi ), fakat yönetim kurulu üyesi tüzel kişinin bu temsilcisini azledebileceğini ve yerine bir yenisini seçebileceğini" hükme bağlamıştır. Bu yeni hükmün ihtiyaçlara daha uygun olduğu bellidir. Bizde de, bir uyuşmazlık konusu olmadığı için mahkemeler önüne şimdiye kadar gelmemiş olmakla birlikte, KİT`lerin veya büyük bankaların iştiraklerinde, KİT veya bankaları temsilen iştiraklerin yönetim kuruluna seçilen kişilerin emekli olmaları veya istifa etmeleri halinde yahut KİT veya bankaların temsilciyi değiştirmek istedikleri zamanlarda uygulamanın bu yolda olduğu bilinmektedir.
TTK.nun şirketler bölümü düzenlenirken yararlanıldığı anlaşılan ve eski mevzuat haline gelmiş bulunan İsviçre Borçlar Yasası incelendikte bu yasanın TTK.nundan daha kesin hükümler taşıdığı görülmektedir. İsviçre BK.nun 698. maddesi, şirket genel kurulunun devir ve ferağı kabil olmayan haklarından bahsetmekte ve bu haklar arasında "yönetim kurulu üyelerini seçmek" hakkını da saymaktadır. Ancak, dikkati çeken nokta, azletmek hakkının devir ve ferağ edilmeyen hakları arasında sayılmamasıdır. Bunun yanında İsviçre BK.nun 705. maddesinde "genel kurulun, kendisi tarafıdan seçilmiş yönetim kurulu üyeleri ile denetçileri ve vekil ile temsilcileri azledilebileceği" hükmü yer almaktadır. Aynı Yasa`nın 707/3. maddesinde, TTK.nun 312/2. maddesine eşdeğerde olmak üzere bir tüzel kişi ortağın yönetim kurulana seçilemeyeceği, ancak temsilcisinin üye olabileceği, hükmü yer almakta ve yukarıda anılan 698. madde hükmü gereğince bu seçimin genel kurulca yapılması gerekmekte ise de, 698. maddenin bu katı hükmü yanında, 708. maddede, bazı durumları nazara alarak, ayrık hüküm getirmiştir. Gerçekten İsviçre BK.nun 708/4. maddesinde "hukuki durumları değişik birkaç hissedar grubu mevcut ise, ana sözleşme her bir gruba yönetim kuruluna en az bir temsilci seçmek olanağını sağlar" ve 708/5. maddesinde de, "azınlık haklarını veya bazı grup paydaşları korumak amacıyla ana sözleşmeler yönetim kurulu üyelerinin seçimi hususunda değişik hükümler ihtiva edebilir" denilmek suretiyle bazı hallerde ve ana sözleşmede bulunmak kaydıyla 698. maddenin katı hükmü yumuşatılmış bulunmaktadır. İsviçre BK.nun 708/4. maddesindeki hükme dayanarak değişik hissedar grubu bir temsilci teklif etmiş ise, genel kurul, önemli bir neden olmadıkça teklif edilen adayı seçmeyi reddedemez ( Tandoğan, age. sh. 10 ). Bu durumda genel kurulun bir onay mercii olduğu, aslında yönetim kurulu üyesini seçmenin paydaş grubu olduğu rahatlıkla ileri sürülebilir. İsviçre BK.nun 708/5. maddesinde, dördüncü fıkrada olduğu gibi, bir teklif hakkının değil, bir nisbi seçim hakkının söz konusu olduğu ve esas sözleşmeye konacak bir hükümle belli bir azınlığın ( ki azınlık tabirine anonim şirketin paylarından yarısında az paya sahip tüzel kişilerin de girdiği genellikle kabul edilmektedir ). Yönetim kurulunca bir temsilci seçebileceği ve genel kurulun buna itiraz hakkı bulunmadığı görüşü benimsenmektedir ( Tandoğan, age. sh. 10 ).
Türk Ticaret Kanunu`muzun hükümlerine gelince: Bu yasamız İsviçre BK.nun 698. maddesindeki gibi sert bir hüküm ihtiva etmemektedir. TTK.nun 312/1. maddesine göre "Anonim şirketlerin ana sözleşmesiyle tayin veya genel kurulca seçilmiş en az üç kişiden ibaret bir yönetim kurulu bulunur". Bu hüküm, yönetim kurulu üyelerinin ya ana sözleşme ile tayin edilebileceğini ( ki bu sadece kuruluşta olabilir ) veya genel kurulca seçilebileceği bildirilmekle birlikte İsviçre BK.nun 698. maddesindeki gibi bu hakkın devir ve ferağ edilemeyeceği şeklinde kesin bir hava taşımamaktadır. TTK.nun 312/1. maddesindeki bu hükme rağmen ana sözleşme ile başka organ veya gruplara yönetim kurulu üyesini seçme veya değiştirme hakkı tanınabilir mi? TTK.nun 312/1. maddesine aykırı ilk hükmü, 315/1. maddede bulmaktayız. Bu maddeye göre, bir üyelik açılırsa, yönetim kurulu, yasal koşullara sahip bir kimseyi geçici olarak seçip ilk toplanacak genel kurulun onayına sunar. Demek ki, kanun koyucu dahi, istisnai ve geçici olsa dahi, bu hükümle genel kurul dışında bir organa yönetim kurulu üyesini seçme hakkını tanımış bulunmaktadır.
En önemli bir husus da TTK.nun 279. maddesinde mevcut olan bir hükmün değerlendirilmesidir. TTK.nun 279/6. maddesine göre "şirket işlerini idare ve murakabe ile mükellef olanların ( yani yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin ) ne suretle seçilecekleri ve bunların hak ve vazifeleri ve imza koymaya yetkili olanların "ana sözleşmede gösterilmeleri gerekmektedir. Türk öğretisinde genel görüş olarak ileri sürülen, yönetim kurulu üyelerinin seçim ve azlinin sadece genel kurula ait bir yetki olduğu kabul edilecek olursa, 279/6. maddedeki "yönetim kurulu üyelerinin ne suretle seçileceğine..." dair ana sözleşmee kayıt konulması olanağını bahşeden bu hüküm anlamsız kalmaktadır. TTK.nun yönetim kurulu üyelerinin seçim ve azliyle ilgili 312/1 ve 316. maddelerinin mevcudiyetine rağmen, ana sözleşmeye, yönetim kurulu üyelerinin ne şekilde seçileceğine ilişkin hüküm konulabilmesi imkanını vermek, genel kurul dışında bazı organ veya gruplara bu konuda bazı haklar tanınabileceğini göstermektedir. Kanun koycu, TTK.nun 315/1. maddedeki yasal hüküm dışında, genel kuruldan başka kimlere yönetim kurulu üye veya üyelerini seçme yetkisi verilebileceğine ilişkin açık bir hüküm getirmemiştir. O halde, mevcut olan bu boşluğu kaynak kanun olan İsviçre BK. hükümleri ile doldurmak mümkündür ( MK. m. 1 ) ve bu hükümler de ancak İsviçre BK.nun 708. maddesinin 4 ve 5. fıkralarındaki hükümler olabilir. Yani, yukarıda denildiği gibi, bazı grup paydaşlara, azınlığa, bir tüzel kişi azınlığı teşkil ediyorsa azınlık sıfatıyla bu tüzel kişiye yönetim kurulu üyesi seçme hakkı tanınabilir. O halde, olayımızda olduğu gibi, hepsi birer azınlık teşkil eden tüzel kişi ortaklardan teşekkül eden bir Anonim şirkette, bu azınlık tüzel kişilerine yönetim kurulu üyesi seçmek ve icabında değiştirmek imkanı tanınabilir ve bu konuda ana sözleşmeye hüküm konulabilir. Davada söz konusu olan Arap-Türk Bankası ana sözleşmesinin 9. maddesindeki uyuşmazlık yaratan hüküm de bu nedenlerle geçerlidir. Ve bu hükme dayanarak tüzel kişi ortak Anadolu Bankası A.Ş. yönetim kurulu seçtiği temsilciyi değiştirebilir.
Burada biraz da TTK.nun 316. maddesinin anlamı üzerinde durmak gerekmektedir. Genelde, öğretide ve uygulamada, bu madde hükmüne dayanılarak yönetim kurulu üyelerinin azli hakkının sadece genel kurula ait olduğu ileri sürülmektedir. Oysa TTK.nun 316. maddesi dikkatli incelenecek olursa bu maddenin, azil hakkının sadece ve sadece genel kurula ait olduğuna ilişkin bir hüküm taşımadığı anlaşılmaktadır. Bu madde yalnız, ana sözleşme ile ( veya başka grup yahut organlarca ) seçilmiş olsalar dahi genel kurulun bu üyeleri azletme hakkının varlığına ve bu hakkın onun elinden alınamayacağına işaret etmektedir. Yoksa bu madde, TTK.nun 279/6. maddesine yukarıda getirdiğimiz açıklama ve yorum sonucu, örneğin azınlığa tanınmış seçme ve değiştirme hakkını azınlığın elinden alan bir hüküm niteliğinde değildir.
O halde, TTK.nun 316. maddesi de, azınlık durumundaki tüzel kişi ortağa tanınmış yönetim kurulu üyesini seçme ve değiştirme hakkını ortadan kaldıran bir hüküm ihtiva etmektedir.
3 - Yukarıdaki bentde açıklanan nedenlerle ana sözleşmenin 9. maddesi tüzel kişi ortağa kendi temsilcisini seçme ve değiştirme hakkını veren bir hüküm olarak kabul edilse dahi, bu hükmün geçerli olmasından başka, mahkeme ve Yüksek Hukuk Genel Kurulu ana sözleşmenin diğer maddelerini nazara almadan sonuca varmışlardır.
Oysa ana sözleşmenin hemen 10. maddesinde "İdare meclisi üyelerinden herhangi birisinin istifa ve sair surette makamının boşalması halinde, yukarıdaki yöntemle yeni bir üye atanır veya seçilir. Böyle durumlarda idare meclisine, yeni tayin hakkında bilgi verilir ve yeni üye, ilk olağan genel kurula kadar geçici olarak görev yapar. Bu genel kurulda ilgili hissedarlar bu tayini onaylar veya değiştirir ve üye selefinin bitmemiş süresi sonuna kadar görev yapar".
Ana sözleşmenin bu maddesi 9. madde ile birlikte gözönüne alındıkta, tüzel kişi ortağın kendi temsilcisi yönetim kurul üyesinin değiştirdiği takdirde, bu üye ilk olağan genel kurula kadar görev yapabilmekte ve olağan genel kurul tayini onaylamakta veya değiştirmekte serbest olmaktadır. O halde ana sözleşmenin 9. maddesinin mutlak olarak tüzel kişi ortağa yönetim kurulu üyesi seçme veya değiştirme yetkisi verdiği söylenemez. Bu durumda 9. madde ile TTK.nun 315/1. maddesindeki istifa yoluyla yönetim kurulu üyeliğinin boşalması halinde yönetim kurulunun geçici üye seçme yetkisine benzer bir yetkinin tüzel kişi ortağa verildiği anlaşılmaktadır. Ancak, ana sözleşmenin 10. maddesi hükmü gereğince, bu seçim eninde sonunda genel kurulun onayına sunulmakta ve genel kurul bu seçimi onaylayıp onaylamamakta serbest bulunmaktadır. Bu durumda seçimi esas itibarıyla TTK.nun 312/1. maddesi hükmüne uygun olarak, genel kurul yapmaktadır. Tüzel kişi ortağın temsilcisi yönetim kurulu üyesini değiştirmesi halinde ise bu hem azil, hem de yeni bir seçim olmakla ve bu halde dahi bu husu ana sözleşmenin 10. maddesi gereğince, genel kurulun onayına sunulacağına göre bu şekildeki azlin de TTK.nun 316. maddesi hükmüne uygun düştüğünün kabulü gerekmektedir.
Olayda davacılar 24.03.1980 günlü banka genel kurul toplantısında, 1982 yılı bilançosunun görüşüleceği tarihe kadar ve ana sözleşme 9. maddesine uygun olarak davalı Anadolu Bankası A.Ş. tarafından yönetim kurulu üye adayı olarak gösterilmeleri üzerine seçilmişlerdir. Ancak davalı Anadolu Bankası yönetim kurulunun 14.04.1981 günlü kararı ile bu üyelerin değiştirilmesi kararı alınarak 17.04.1981 tarihinde bu durum ve 30.04.1981 günlü yazı ile de yeni üye adayları Arap-Türk Bankası yönetim kuruluna bildirilmiştir. Arap-Türk Bankası yönetim kurulunun burada yapacağı iş, ana sözleşmenin 9 ve 10. maddeleri hükümleri gereğince ilk genel kurul toplantısının onayına sunmak üzere bu değişikliği kabul etmekten ibarettir. Aslında bu hükümler gereğince davacıların da işbu genel kurul kararını beklemeleri gerekmekteydi. Ancak ne var ki, davacılar Arap-Türk Bankası genel kurul kararını beklemeden 08.07.1981 tarihinde işbu davayı açmışlardır. Dairenin bozma kararından sonra karar düzeltme safhasında ve fakat dava görülmekte iken 31 Mart 1982 gününde yapılan ilk olağan genel kurul toplantısında ( karar no. 6 ) davacıların 01.05.1981 tarihinden itibaren değiştirilmelerine ilişkin işlemin onaylanmasına karar verilmiştir.
Bu durumda, biran için, gerek Anadolu Bankası`nın tüzel kişi ortak olarak, gerekse Arap-Türk Bankasının üye değişikliğine ilişkin kararları usulsüz olsalar bile, Arap-Türk Bankası genel kurulunun bu usulsüz işlemleri onaylaması ve değişikliği kabul etmesi ile usulsüzlük ortadan kalkmış, işlemler yasal hale girmiş bulunmaktadır.
Bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`nun ilk onama kararından önce açıklığa kavuşmuştur.
O halde, davanın sadece bu nedenle dahi, hiç olmazsa konusu kalmadığı gerekçesiyle, reddi gerektiği görüşüyle hükmün bozulması ve karar düzeltme isteminin reddi gerekirdi.
4 - Davacılar ana sözleşmenin 9. maddesinin TTK.nun hükümlerine aykırı olduğunun ve uygulanması olanağının bulunmadığının tesbitini de istemektedirler. Davacılar kendileri de işbu 9. maddeye dayanılarak seçilmiş oldukları gibi kendi yönetim kurulu üyelikleri sırasında diğer tüzel kişi ortakların kendi temsilcisi olan yönetim kurulu üyeliklerinde yaptıkları değişiklikleri yönetim kurulu üyesi olarak tasvip etmiş ve işleme koymuşlardır. ( örneğin, Arap-Türk Bankası yönetim kurulunun 19.09.1977 günlü toplantısında ( m. f. yerine ( A. S. )nin seçimi ve bilahare bu kişinin istifası ile yerine Libya Arap Foreign Bank`ın, ( İ. H. )yi seçmesi üzerine bu seçimi benimseyen yönetim kurulu üyeleri arasında davacılar da mevcuttur ). Bu suretle davacıların başkalarına uygulandığı zaman ana sözleşmenin 9. maddesini geçerli bulmaları, ancak aynı madde hükmü kendilerine uygulanınca bu maddenin geçersiz olduğunu iddia etmeleri, MK.nun 2. maddesine aykırı olmakla davacıların davasının reddi bu nedenle de doğru olacaktır.
SONUÇ : Yukarıda açıkladığımız neden ve gerekçelerle mahkeme hükmünün Bozulması ve bu sebeple davacıların karar düzeltme istemlerinin reddi gerektiği kanaatıyla, Yüksek Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunun karar düzeltmenin kabulü şeklinde beliren görüşüne karşıyız.
Tarık BAŞBUĞOĞLU

11. Hukuk Dairesi Başkanı
Yavuz OKÇUOĞLU

11. Hukuk Dairesi Üyesi
Nejat ÖZKAN

11. Hukuk Dairesi Üyesi
Nihat ARYOL

11. Hukuk Dairesi Üyesi
Gönen ERİŞ

11. Hukuk Dairesi Üyesi
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Evlat Edinme] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hakkında 
  • 04.05.2025 15:37
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini