Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 1984/9-145
K. 1985/23
T. 21.01.1985
DAVA : Yangına neden olmaktana sanıklar Ramazan, Mehmet, İsmet'in beraatlerine dair ( Gevye Asliye Ceza Mahkemesi )nden verilen 29.6.1983 gün ve 59-126 sayılı hüküm, müdahil vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 23.2.1984 gün ve 802-1234 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiştir.
CMUK.nun 322. maddesi uyarınca Özel Daire kararının kaldırılarak hükmün bozulması istemini bildiren 16.3.1984 gün ve 45 sayılı itiraznamesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu orman yangınına neden olmaktan sanık Ramazan, Mehmet ile İsmet'in beraatlerine ve tazminat isteğinin reddine ilişkin hükmü Özel Daire :
Mahkumiyete yeterli delil bulunmaması sebebiyle sanıkların beraatine ve bunun hukuki sonucu olarak müdahil idarenin tazminat isteminin reddine mütedair mahkemece ittihaz edilen karar usul ve kanuna uygun görüldüğünden müdahilin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarını reddederek tebliğnamedeki bozma isteğine aykırı olarak oybirliğiyle onanmıştır.
Onama kararına yasal sürede itirazda bulunan C. Başsavcılığı özet olarak: Borçlar Kanununun 53. maddesindeki hükme göre ceza mahkemelerince sanıklar hakkında verilen beraet kararlarının hukuk hakimini bağlamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu açık hükme rağmen baraetle birlikte tazminat isteğinin reddine karar verilmek suretiyle hukuk mahkemesini bu hususta karar vermeyecek duruma getirmiştir, oysa tazminat isteği konusunda hukuk mahkemesine başvurma serbestini belirleyecek biçimde karar verilmesi gerekirdi.
Bu nedenlerle itirazın kabulüne ve 9. Ceza Dairesi onama kararının kaldırılmasına, hükmün bozulmasına karar verilmesini istemektedir.
Dosya içeriğine göre sanıklar hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlikleri sonucu Devlet ormanının yanmasına sebebiyet vermekten TCK.'nun 383/1. maddesi uyarınca cezalandırılması için Geyve Asliye Ceza Mahkemesi'ne kamu davası açılmış orman idaresi kamu davasına müdahil olarak katılmak suretiyle yangından dolayı 24.380 lira zararın tazminini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda :
Sanıklar ormanda çalıştıkları sırada içtikleri sigara izmaritlerini söndürmeden atmaları sonucu bir hektarlık ormanın yanmasına neden oldukları hususunda mahkumiyetlerine yeter ve kesin delil elde edilemediği ve mahkemeninde sanıkların suçsuz oldukları kanısında vardığı gerekçesine dayanılarak beraete karar verilmiştir.
Bu karar yasak eylemin sanıklar tarafından kesin olarak işlenmediğini belirleyen bir karar olmayıp delil yetersizliği ve hakimin kanısına dayalı bir beraet kararıdır.
Yerel mahkemenin bu sonuca ulaşmasını takiben, davaya katılan tarafından vukubulan tazminat istemi hakkında ne yolda karar vermesi gerekeceği inceleme konumuzu teşkil etmektedir.
Bir ceza davasında ( ister kamu adına açılıp bakılmakta olsun ister şahsi şikayete bağlı olarak yürütülsün ) ceza hakimi hem ceza ve hemde tazminat talepleri hakkında bir karar vermeye mecburdur. Böyle bir durumda Ceza Hakimi ceza davasında ceza hukuku kurallarına, tazminat davalarında da hususi hukuk esaslarına göre bir karara varacak, tazminat davasında sorumluluk ve kusuru tayinde ceza hukuku prensiplerini ölçü alamayacaktır ( Borçlar Hukuku Genel hükümler Cilt 1, Sh. 448, Prof. Dr. F. Necmettin Feyzioğlu ). Gerçekten uygulamada da bu düşünce benimsenmiş ve kanun yolu tesbitlerinde dahi müddeabihin değeri gözönünde tutularak inceleme yapılagelmiştir.
ilkenin bu biçimde saptanması halinde delil yetersizliği nedeniyle beraet eden bir sanık hakkında tazminat isteminin incelenip incelemeyeceği konusu üzerinde mukayeseli bir araştırma yapma gereği belirir.
Ceza sorumluluğunun esası önleme ve ödetme ilkelerine dayanır. Diğer bir söyleyişle toplum düzenini korumaktır ve bu amaçla teşebbüs halleri de sorumluluk doğurur. Ceza hakimi sanığın yargılarken suç unsurlarını mevcut olup olmadığına ve bu meyanda kast dediğimiz manevi unsur üzerinde duracak, özellikle cezalandırma yoluna giderken diğer unsurlar teşekkül etse dahi kastın -taksirin varlığını arayacak ve bunu saptadığı takdirde mahkumiyeti düşünecektir. Halbuyse hukuk hakimi tazminat tayin ederken kastla bağlı olmayıp haksız fiile maruz kalan şahsın, haleldar olan menfaatlerinin eski haline ne suretle getirebileceği ilkesinden hareket ettiği için, hususi huhuk alanı kusursuz sorumluluğu da tazminat için bir neden olarak kabul etmiş, bulunmaktadır ( Yargıtay Dergisi Nisan - 1975, hukuk Hakimi Ceza Mahkemesinin Hangi Kararlarıyla Bağlıdır. İ. Doğanay ) ( Ceza Hukuku Kurallarının Haksız Fiilden Doğan Tazminat Taleplerine Etkisi A. İsmet Aslan, Aynı dergi Temmuz - 1981 Sayısı ). Görülüyor ki, bir sanığınberaet ettirilmesi farklı hukuk kuralları uygulandığı için tazminat ödemesini engelleyici bir sonuç doğrulmayacağı gibi zarar miktarını tayin, fiilin hukuka aykırı bulunmaması hallerinde de tazminata hükmedilebilme; ve illiyet bağı konularında da hususi hukuk alanında değişik ve daha esnek kurallarının uygulanması suretiyle tazminata hükemdilmesi mümkündür ( Borçlar Hukuku 4. Bası, Prof. Dr. S. Sulhi Tekinay. sh. 545-548 ).
Bu hususu dikkate alan kanun koyucu Borçlar Kanunununun 53. maddesiyle ( Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için Ceza Hukukunun musuliyete dair hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, Ceza Mahkemesinden verilen beraet kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez ) kuralını kabul etmiş bulunmaktadır.
Haksız fiiller çoğu kez, Ceza Hukuku yönünden de suç teşkil eder nitelik gösterdikleri için 53. maddenin yorumu yapılırken hak ziyanını mucip sonuçlardan kaçınmak gerekir. Madde metninden anlaşıldığı üzre ceza mahkemesinin mahkumiyete mütedair kararlarının eylemin hukuka aykırılğına tesbit etmesi, kararda varlığına değindiği maddi olaylar, hukuk hakimini bağlayacak ve yine bunun gibi sanığın suçun faili olmadığını belirten kararı bağlayıcı olurken delil yetersizliğiyle beraet kararları, tazminat takdiri yönünden yukarda değinilen farklı hususi hukuk kuralları açısından bağlayıcı kabul edilmeyecektir ( Türk Borçlar Hukuku, Cilt 1. Sh. 518, 521. PRof. Dr. Kenan Tunçomağ ) ve ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 16.6.1954, 96 - 101 sayılı ilamı )
Bütün bu açıklamalar yanında CYUY. nın 358. maddesinin de aynı sonucu sağlayıcı niteliğine değinmek gerekir. Başlığı ( mahkumiyet kararıyla beraber şahsi dava üzerine verilecek kararlar ) olan madde metni ( maznun mahkum olursa mahkeme şahsi hak talebi hakkında da hüküm verir. Şu kadar ki zararın vucudüne veya miktarına ait tetkiklerin duruşmanın uzmasını veya hükmün tehirini mucip olacağı anlaşılır mahkeme bu cihet hakkında davacının hukuk mahkemesine müracat edebileceğine karar vererek hükmünü yalnız ceza tayinine hasaredebilir ) biçimindedir. Her şeyden önce maddenin CYUY. 5. Kitap 1. faslındaki şahsi dava bölümünde bulunuşu, hükümlerinin ceza hukukundaki şahsi davayı kapsadığı anlamında kabul edilemeyecek kavramı, tazminat taleplerini içeren şahsi davayı da içerdiği biçimde yoruma tabi tutmak icap edecektir.
Diğer bir husus da, ceza hakiminin ancak mahkumiyet kararı verdiği hallerde tazminata hümedilebileceğinin kabul edilmiş olmasıdır ( Prof. Dr. F. Necmettin Feyzioğlu'nun anılan eseri, sh. 449 ). Kanun koyucunun bu uygulama biçimini seçmiş olmasını, Borçlar Kanununun 53. maddesinde kabul edilen ve hususi hukuk alanında bazı Ceza kararlarının bağlayıcı olmaması sebebiyle, birlikte değerlendirmek gerekir.
Bu karşılaştırmalı Hukuk kurallarını saptadıktan sonra olayımıza dönebiliriz. Ceza Hakimi delil yetersizliğiyle sanığı beraet ettirirken, katılanın tazminat isteğini de reddetmiştir. Bu tutum öncelikle CYUY. nın 358. maddesine aykırı düşmektedir. Diğer taraftan karar niteliği itibariyle katılanın Hukuk Mahkemesinde farklı kurallarının uygulanması nedeniyle açacığı bir tazminat davasını da engelleyecek niteliktedir. Zira bu tür tazminat davası müdedaibihin aynı olması, dava sebebi ve tarafların aynı olması bakımından HUMK. nun 237. maddesinde yazılı kesin hüküm niteliğindedir. Anılan bu madde : "Kazaiyei muhkeme, ancak mevzuunu teşkil eden husus hakkında muteberdir. Kaziyei muhkeme mevcuttur denilebilmek için iki tarafın ve müddeabihini ve istinad olunan sebebin müttehit olması lazımdır" kuralını getirmekte ve öğretide de bu içerikteki bir kararın yeniden incelenemeyeceği kabul edilmiş olduğu gibi ( Hukuk Muhakemeleri Usulü Prof. Dr. Baki Kuru, 3. Bası, Sh. 802 ve müteakip ) uygulamada aynı doğrultuda müstekar biçimde sürdürülmüştür. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 4.2.1966 gün ve 1638 - 1263 sayılı ilamında : ( Ceza Mahkemesinde ......bozmadan sonra davacının kesinleşmiş, davası konusunda yalnız manevi tazminata ilişkin olarak ve gerekmediği halde isteğin reddine karar verilmiş bu karar manevi tazminat isteyen davacı tarafından temyiz edilmeyerek, manevi tazminat isteği konusunda kesin hüküm belirtilmiştir. Ceza Mahkemesinin davacının manevi tazminat isteği tazminat isteği hususunda verdiği bu karar, hukuk hakimini bağlayıp aynı konunun yeniden incelenmesini Usulün 237. maddesi hükmünce engeller ) içerikli karar da açık ve seçik bu düşünceyi teyit etmiş bir örnek bulunmaktadır.
Hal böyle olunca itirazın kabulüne 9. Ceza Dairesi onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle itirazın kabulüne 9. Ceza Dairesi'nin 23.2.1984 gün ve 802/1234 sayılı onama kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün BOZULMASINA, depo parasının geri verilmesine 10.12.1984 günü birinici incelemede yasal çoğunluk sağlanamadığından 21.1.1985 günününde ikinci incelemede salt çoğunlukla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • tüvtürke karşı tüketici hakem kararı 
  • 07.05.2025 18:40
  • [Evlat Edinme] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hakkında 
  • 04.05.2025 15:37
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini