 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1984/514
K: 1985/184
T: 01.04.1985
DAVA : Hırsızlıktan sanık Süleyman'ın hükümlülüğüne dair, (Dursunbey Asliye Ceza Mahkemesi)'nden verilen 9.6.1983 gün ve 22-52 sayılı hüküm, sanık vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nin 16.10.1984 gün ve 5318-7101 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiştir.
C. Başsavcılığı'nın, CMUK.nun 322. maddesi gereğince Özel Daire kararının kaldırılarak hükmün bozulması istemini bildiren 12.11.1984 gün ve 160 sayılı itiraznamesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Mühür sökmek ve hırsızlıktan sanık Süleyman'ın TCK.nun 492/2, 522, 525. maddeleri uyarınca 8 ay süreyle hapsine ve ceza süresi kadar genel güvenlik gözetimi altında bulundurulmasına, TCK. 274. maddeye aykırı davranışta bulunmaktan beraatine dair Dursunbey Asliye Ceza Mahkemesi'nden verilen hükmü sanık vekilinin temyizi üzerine inceleyen Özel Daire:
"Dosyaya ve duruşma tutanakları münderecatına, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli delillere, bozma gereğinin yerine getirilmiş bulunmasına, sanığın mühürlendikten sonra mühürü kaldırıp su almakta ısrar etmesine, gerekçeye ve hakimin takdirine göre sanık Süleyman vekilinin temyiz itirazları ile tebliğnamedeki bozma düşüncesi yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar vermiş,
Bu karara C. Başsavcılığı özetle: Delillere ve oluşa göre sanığın eylemi hırsızlık olmayıp, mühürleri sökerek sayaçtan geçirip su almak niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle itirazda bulunmuştur.
İncelenen dosyaya, delillere göre: Sanığın iskan iznini almadığı binasına belediyeye ait suyu izinsiz olarak bağlayıp kullandığı görevlilerce tesbit olunup mühürlendiği ve buna rağmen mühürünü sökerek vanaları açıp su aldığından bahisle hakkında TCK.nun 274 ve 492/2. maddelerine aykırı davranışta bulunmaktan kamu davası açıldığı Dursunbey Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapılan son soruşturma sırasında:
Sanığın, "İskan için izin istediğinde binada sakınca görüldüğünden verilmedi, su saatleri öyle kaldı. Belediye ekipleri binama gelmediler, saatleri de mühürlemediler, evvelce T borularla kaça almadım" diyerek suçu reddettiği,
Dinlenen tanıklar Saim, İbrahim, Yusuf, Mustafa, Hasan, Muharrem'in sanığın henüz iskan iznini almadığı binasının üçüncü katındaki iki daireye sayaçtan geçirmeksizin T bağlantı yaparak su alıp kullandığını, bunun üzerine belediyenin ihtar yazısı yazıp tebliğ ettiğini, ancak adı geçen sanığın belediyeye başvurmaksızın kendiliğinden iki sayaç alıp takarak suyu almaya devam ettiğini, bulun üzerine 26.5.1981 tarihinde bu durumu tesbit ederek her iki suyun vanasının belediye ESO. mühürü ile mühürlenip kapatıldığını, 15.9.1981 tarihinde yapılan ikinci kontrolde mühürlerin bozulup suyun alınmakta olduğunu, sayaçlardaki rakamların birinde 20 diğerinde 78 tonu gösterdiğini, bu durumu da tesbit edip tutanak düzenlediklerini söyledikleri; 26.5.1981 ve 15.9.1981 günlü olay zabıtları ile Belediye Başkanlığı'nın 26.5.1981 gün 1772 ve 11.12.1981 gün 198167 sayılı yazılarının tanık beyanlarını doğrular mahiyette bulunduğu görülmüştür.
TCK.nun 492/2. maddesi, "Hırsızlık, kanunen veya hükümetin emri ile resmen mühür altına alınmış şeyler hakkında işlenirse, suçlu iki seneden beş seneye kadar hapsolunur." hükmünü koymuştur.
Hırsızlığın vasıflı hallerinden birini düzenleyen bu hükme göre suçun unsurları iki noktada toplanır:
1 - Hırsızlık resmen mühür altına alınan şeyler üzerinde yapılmalı,
2 - Mühür altına alınmak kanunen veya hükmetin emri ile olmalıdır.
Bu unsurlar hakkında şu açıklamalar yapılmıştır.
a - Kanunumuz mühürden maksadın ne olduğunu tayin eylemiş değildir. Manzini kanunumuzun üçüncü babının onuncu faslında "mühür fekki ve hükümetin muhafazasında bulunan eşyayı çalmak" başlığı altında yer alan 274 ila 277. maddelerine tekabül eden mehaz kanunun 201 ve 204. maddelerini şerhederken mühürü şu suretle tarif etmektedir: "Mühür muayyen şeyleri başkasının tesir ve tasarruf sahasında ecrit etmek gayesine mütevaccih, sembolik ve müsbet olarak konulan işret maddeleridir." Manzini C. 5 327 işaret edelim ki mühüre vücut veren maddenin ehemmiyeti yoktur. Bu madde kurşun veya balmumu olabileceği gibi işaretli veya yaptırılmış bir kağıtda olabilir, elverir ki mühür altına almak keyfiteyi kanunen veya hükümetin emriyle resmen vaki bulunsun mevzubahis olan maddi bakımından elverişli bir mania olmayıp, sırf sembolik bir muhafaza olduğuna göre, bu neticeye tabii olarak varmak mukatazidir. Şu noktaya ehemmiyetle işaret edelim ki 492. maddenin ikinci bendinin tatbik edilebilmesi için mevzu mühürün behemahal fekki suretiyle malın çalışması meşrut değildir. Mesela bir kimse kanunen veya hükümetin emriyle resmen mühür altına alınmış bir sanığın bu mühürüne hiçbir sebep ve suretle dokunmaksızın bir tarafından delik açıp sandıktaki eşyayı çalsa fail 492. maddenin ikinci bendinde yer almış mevsuf hırsızlığı işlemiş olur. Çünkü tetkik mevzumuz bent mühüre vücut veren maddenin fizik ihlalini değil, mühürle temin etmek istediği himayenin ihlalini temin eylemiş bulunmaktadır.
Bu münasebetle kaydedelim ki eşyaya veyahut malın bulunduğu yere mevzu mühürün ihlali, malın çalınması için değilde malın sırf tahribi için vaki olmuşsa bu bent tatbik edilemez. Diğer taraftan fail bu şekilde mühürle himaye altına alınmış bir malın mühürünü hırsızlıktan gayri bir maksatla fekkedip sonradan fırsat zuhur etmiş olması dolayısıyla ayrıca malı çalmaya da karar verir ve çalarsa tetkik mevzumuz bent tatbik edilmez, hadisede basit hırsızlık ile kanunumuzun 274. maddesindeki fiilin içtimaı olarak mülahaza edilmek lazımdır. (N. Şensoy - Basit hırsızlık ve çeşitli mevsuf hırsızlıklar 1963 bası, sahife 178-179).
b - Burada kanununun aradığı mühürün bozulması değil, mühür altındaki eşyanın çalınmasıdır. Y.CGK. 22.11.1954, E: 274, K: 340- Şu kadar ki hem resmi mühür bozulmuş, hem de mühür altına alınan eşya çalışmış ise (Suçların toplanması m. 78) kuralı uygulanır LOGOZ - 11, P, 647 n. 2, A.P. Gözübüyük, Türk Ceza Kanunu Açıklaması IV. Cilt 4. bası -s. 573.
C - Mühür altına almak keyfiyeti kanunen veya hükümetin emriyle resmen vaki olmalıdır ki, bent tatbik edilebilsin, bu itibarla hırsızlık kanunen veya resmen mühür altına alınmamış ve mesela hususi bir şahıs veya müessese tarafından temhir edilmiş mal üzerinde mühür bozulmak suretiyle vaki ise tetkik etmekte olduğumuz mevsuf hırsızlık tahakkkuk etmiş olmaz.
Bentteki "kanunen" tabirinden maksat malumdur, bazen kanunların vermiş olduğu selahiyete veya kanun tarafından vaki emre müsteniden bazı eşyaların mühür altına alınması ve mesela sulh hakiminin bir terikeye ait eşyayı temhir eylemesi mümkündür.
Şarttaki "Hükümetin emriyle tabirini bizim bende yanlış bir tercüme neticesi ithal edilmiş olduğunu kabul etmek, bu tabirden "selahiyetli merci"i anlamak muktazidir (N.Şensoy - age., s. 180).
Resmi mühür sökülmesi (m. 274) suçu, Ceza Kanununun Devlet İdaresi aleyhine işlenen cürümler başlığını taşıyan ikinci kitap üçnücü babı içine onuncu faslında düzenlenmiştir.
Yasa bu maddeyle "Bir kimse, kanunu yahut hükümetin emrine tevfikan bir şeyin muhafazasını yahut aynen mevcudiyetini temin için vazolunan mühürü fekkederse mahkum olur" hükmünü koymuştur.
Mühür sökme ve kamu idaresince saklanan eşyayı çalma, ayrı nitelikte cürümlerden sayılmıştır. Bu sebeple bu fiillerden birinin neticesi olarak başka bir cürüm meydana gelirse (birbirine bağlı suçlar m. 78) hükümleri gereğince fail için her fiilden dolayı ayrı ayrı olmak üzere ceza tayin edilir. Majno Comanto al Codice panele italiona 11 No : 1033 - mesela, resmi mühürü sökme ve ayrıca şeyin saklı tutulduğu yere girme (m. 193) veya resmi makamların el koyduğu şeyi çalma (m.275) suçları gibi A.P. Gözübüyük, age. Cilt III, s. 367.
Bununla beraber TCK. 78. madde hükmünce mezkur "mühür sökmek" fiilin bağımsız suç olabilmesi için başka suçun kanuni unsuru veya ağırlaştırıcı sebebi olmaması gerekir. -24 Nisan 1930 tarih 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu madde 250 : "mahalli belediyelerin ruhsatı olmaksızın her nevi mesken ve umumun mahsus binaların inşası memnudur" ve 9.7.1956 tarih 6785 sayılı imara Kanununun 1605 sayılı Yasa ile değişik 18. maddesi "inşaatın bitme günü kullanma izninin verildiği tarihtir. Kullanma izni verilmeyen veya alınmayan yapılar izin alınıncaya kadar belediye hizmetlerinden ve tesislerinden faydalanamazlar. Bu hizmetlerin yapılmaması mal sahiplerini kanuni mükellefiteylerinden kurtaramaz" hükümlerini koymuştur.
Sanık hakkında düzenlenen iddianamede suça konu eylem; (Sanığın, belediyeden müsaade almaksızın ve Tekel İdaresine verilen su saatinden önce kendi tarafından bağlandığı anlaşılan T boru ile su alarak kaça kullandığı ve belediye igililerince olaya el konulması sonucu durumunun tesbit edildiği, bundan sonra kendisine belediyece ikazda bulunulduğu ve sanığın kendisi tarafından izinsiz olarak bağlamış olduğu su saatlerinin vanası kapatılarak tel bağlanıp belediye mühürü ile mühürlendiği ne var ki ihbar tarihide yapılan kontrolde kapatılmış olan iki adet vanadaki mühürlerin bozularak kullanıldığı anlaşılmaktadır) denilerek mühürlenme işlemi öncesi sayaçsız devreyi de kapsar şekilde kamu davasının çerçevesinin çizildiği görülmüştür. Sanık, kaçak su kullandığı inşaatının kullanma iznini alamadığından, belediye hizmet ve tesislerinden yararlanamayacaktır. Bu sebeple belediye ile abone sözleşmesini yapma imkanı bulunmamaktadır.
Kaldı ki böyle bir sözleşmesi de yoktur. Bunlara rağmen tesbit öncesi sayaçsız, mühürleme sonrası ise mühürleri sökerek belediye tesislerinden suyu almıştır. Sonradan sayaç takması; bu sayaçların önceden ayarlarının kontrolünün yapılmaması nedeniyle bir hüküm ifade etmeyeceği gibi belediyenin denetiminden uzak ve üzerinde her türlü tasarrufa açık bir şekilde çalışacak böyle aletlere de itibar etmek mümkün olmayacaktır.
Açıklamalar karşısında sanığın, kastı yetkili resmi görevlilerce konulan mühürü bozmak değil belediyenin kendisine vermediği suyun onun rızası hilafına ve ondan habersiz almaktır. Bu arada kullandığı usul ve aletler yukarıda da açıklandığı üzere oluşan hırsızlık suçunun niteliğini diğiştirebilecek bir mahiyette değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı'nın itirazının reddine, 1.4.1985 gününde oybirliğiyle karar verildi.