 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1984/48
K: 1984/214
T: 11.06.1984
DAVA : Müessir fiil suçundan sanık (M.T.)'nun hükümlülüğüne dair BAYINDIR Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 22.9.1982 gün ve 263-173 sayılı hüküm, sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesince bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk maddede dienmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 3.6.1983 gün ve 87-39 sayılı son hükmün Yargıtayca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığının hükmün bozulması istemini bildiren 23.1.1983 gün ve 4-5822 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Müessir fiilden sanık (M.T.)'nun, TCK.nun 456/2, 51/2. maddeleri uyarınca 3 ay süreyle hapis cezasıyla tecziyesine ve "cezasının tecili halinde ileride suç işlemekten çekineceğine dair mahkemeye kanaat gelmediğinden, tecile yer olmadığına" ilişkin karar, sanık vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece incelenerek; (oluşa ve mevcut delillere göre kabul edilen tahrik sebebinin ağır sayılmayacağı gözetilmeden TCK.nun 51. maddesinin 1. fıkrası yerine 2. fıkrasının uygulanması aleyhe temyiz olmadığından, bozma sebebi sayılmamış ve sair itirazlar yerinde görülmemiştir. Ancak;
Sanığın geçmişteki haliyle ahlaki temayülleri belirtilmeden, yasal veyeterli bulunmayan gerekçeyle, ertelemeye yer olmadığına kara rverilmesi yasaya aykırıdır) biçimindeki gerekçesiyle bozulmuş, mahkeme ise bozulan kararındaki erteleme gerekçesinin yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Her olayın özelliği gözönüne alınarak verilen cezanın suçlunun kişiliğine ve suça uydurulması suretiyle daha insancıl ve dengeli, adaletin gerçekleştirilmesi ve böylece cezanın şahsileştirilmesi gereklidir.
Yasadaki deyimlerin tekrarı, olaya uygun ve inandırıcı gerekçe olrak kabul edilemez.
Nitekim, 7.6.1976 gün ve 3-4/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Ceza Genel Kurulu'nun yerleşmiş içtihadına göre de;
Cezaların ertelenip ertelenmemesi konusundaki takdirin mutlak yasalolması, sanığın kişilğine dayanması ve olay ile uyumlu bulunması şartır. Esaen bu konuda gerekçe gösterilmesi zorunluluğundan güdülen amaç, 647 sayılı Yasanın 6. maddesinde yer alan sözcüklerin karar yerinde tekrarlanmasını sağlamak olmayıp, anılan maddede yazılı yasal nedenlere dayandırılmış olmak kayıt ve şartı ile gerekçede bu konuda gösterilen nedenlerin, hakimin sadece soyut kanıtlarına değil, ölçümde isabetle seçildiğini doğurlayıp açıklayan dosya içeriğine ve sanığın duruşma sırasında gözlenen haline uygun bir değerlendirme sonucu takdir hakkının yerinde kullanılıp kullanılmadığının saptanmasına bağlıdır.
Cezanın ertelenmesini, failin ileride suç işlemekten çekimesine sebep olacağı hakkıda mahkemece edinilecek kanaat subjektif değil, objektif mahiyette bir kanaattır.Aksi takdirde keyfiliğe yol açılmış olur. Hakim, failin geçmişteki hal ve ahlaki temayüllerini, cezanın ertelenmesi halinde ileride suç işlemekten çekinmesine sebep olup olmayacağının, objektif mahiyette yapılacak araştırma sonuçlarına göre takdir edecektir. Hakim, takdir yetkisini kanunun ruh ve manasına uygun olarak kullanmaya mecburdur. Bu sebeple kanuni şartlar mevcut olursa hakim kendiliğinden ertelemeye de karar verebilecektir.
Diğer taraftan yasa koyucu da; erteleme müessesesinin ilk ez suç işleyen v ecezalarını nertelenmesi halinde cezaevine girme korkusunun ve korkunun sağladığı suç işlemeyi önleyici hassasın yıkılmaması, bu suretele kişinin ve toplumun korunması ilkelerinin gerçekleştirilmesi ve bu tür suç failllerinin ağır cezalı suç failleriyle bir arada kalmalarından doğacak sakıncaların önlenmesi amacına yönelik olarak getirmiş bulunmaktadır.
Bu nedenle sözü edilen yasa hükmünün uygulanmamasına ilişkin gerekçelerin, ukarıda sayılan yararların bulunmadığını gösterecek kişisel ve olaysal öğeleri içermesi gerekir. Yasadaki deyimlerin tekrarlanması bu anlamda bir gerekçe olarak kabul edilemez.
Açıklanan şu hale ve olayın vaki ağır ve haksız tahrik sonucu tehevvüre kapılarak yerden rastgele alınan taşın çeneye vurulmak suretiyle müessir fiilden ibaret bulunmasına ve anığın geçmiş hükümlülüğü ve ahlaki redaetini gösteren herhangi bir hali bulunmayan evli, çoluk çocuk sahibi olan ve ekmeğini bizzat çiftçilik yaparak kazanan bir kişi bulunması karşısında, yerel mahkeme kararındaki 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanmaması için gösterilen gerekçe yerinde görülmemiştir.
Bu itibarla sanık vekilinin temyiz itirazlarının kabulü il edirenme hükmünü bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk oyuna karşı olan üyeler: Mahkeme gerekçesinin yasal olduğu görüşüyle çoğunluk oyuna katılmamışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle tebilğnamedeki istem gibi direnme hükmünün BOZULMASINA 11.6.1984 gününde 2/3'ü geçen çoğunlukla karar verildi.