 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1984/389
K: 1985/227
T: 22.04.1985
DAVA : Gündüz eve girmek, zorla kadın kaçırmak, hürriyeti tahdit ve darp suçlarından sanıklar Kudret, Fatma, Mürüvvet ve Nail'in hükümlülüklerine dair (Uşak Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 18.2.1982 gün ve 308-30 sayılı hüküm, müdahil vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 31.1.1983 gün ve 5-56 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi müdahil vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 16.7.1984 gün ve 8-1381 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Konut dokunulmazlığını bozmak, hürriyeti tahdit ve müessir fiilde bulunmak suçundan sanık Elif'in Fatma ve Rukiye'nin üzerlerine atılan tüm suçlardan beraatlerine; hürriyeti kısıtlama suçundan diğer sanıkların beraatlerine, ancak sanık Kudret'e TCK.nun 456/4, 478/1 - son, 51/1. 193/2, Fatma'ya 193/2, Mürüvvet ve Nail'e bu madde ile bareber 54/3, 55/3, 647 sayılı Yasa'nın 4. maddelerinin uygulanması suretiyle sonuç olarak sanık Kudret'in oniki ay onbeş gün hapis, Fatma'nın altı ay hapis, Mürüvvet'in 12.000, Nail'in 9.000 lira ağır para cezasıyla tecziyelerine ilişkin hükmü Özel Daire :
(1 - Sanıklar Fatma, Elif ve Rukiye haklarındaki hükmün istem gibi onanmasına,
2 - Sanıklar Kudret, Fatma, Mürüvvet, Nail haklarındaki temyiz incelemesinde, müdahilin yerinde görülmeyen sair itirazların reddine. Ancak : Sanık Nail hakkında düzenlenen 11.9.1981 günlü tabib raporu ile 6.10.1981 günlü sağlık kurulu raporu "farik mümeyyizlik" açısından çelişik buluması nedeniyle 2253 sayılı Yasa'nın 20. maddesi hükmü de dikkate alınarak Adli Tıp Kurumu'ndan düşünce alınması gerektiğinin düşünülmemesi,
3 - İktidarsız olduğu yolunda çıkarılan dedikodular üzerine, aralarında boşanma davası olan ve ayrı yaşayan karısı Nazlı'yı, evde yalnız olduğu bir sırada yanına, sanıklar Fatma, Mürüvvet, Nail'i alan sanık Kudret'in müdahilin oturduğu meskene gündüzün şiddet kullanmak suretiyle çıplak olarak evine götürdüğü, orada elini kolunu bağlayıp kızlığını bozduğu, meşru olmayacak biçimde 1,5 gün tuttuğu, jandarmanın olayı el koyması sonucu bulunduğu durumda kurtarıldığı, sanık Fatma, Mürüvvet, Nail'in mağdurenin evde garyimeşru tutulmasına katkıları bulunduğu hakkında kanıt bulunmadığı, oluşa ve olayın gelişimi biçimine göre sanığın kastı açısından ailesine karşı rahim ve şefkatle kabili telif olmayacak surnette fena muamelenin sınırlarını aşmış bulunmasına, evlilik birliğinin korunmasından sözedilemeyeceğinden, eylemine uygun düşen TCK.nun 179. maddesi delaletiyle 180/1. maddesi yerine, yazılı şekilde karar verilmesi) isabetsizliğinden bozmuş;
Yerel mahkeme 2 nolu bozma nedenine uyarak gereğini yapmış, 3 nolu bozma nedenine ise: Müdahil tarafın ortaya attığı "erkekliği yoktur" şeklindeki sözlerin yarattığı ağır baskının etkisinde kalan sanık Kudret, bu baskıdan kendisini kurtarabilmek ve erkekliğini eşine ve çevresine kanıtlayabilmek için harekete geçmiş, nikahlı eşini çırılçıplak ettikten sonra onu omuzlayarak evine götürmüştür. Sanık Kudret'in tek amacının bir an önce erkekliğini kanıtlayarak kırılan erkeklik onunuru yerine getirmek suretiyle üzerindeki baskıyı kaldırmak olduğu açıkca ortadadır. Nitekim, sanık Kudret'in müdahili evine getirir getirmez şu veya bu şekilde katılanın kızlığını bozmuş olması da onun kastının bu olduğunu göstermektedir.
Hürriyeti kısıtlama suçu kasti suçlardandır. Bu suçun oluşabilmesi için suçun özel kasıtla yani hürriyeti kısıtlama kastıyla işlenmiş olması gerekir. Sanık Kudret'in dava konusu olayda hürriyeti kısıtlama kastıyla davranmadığı anlaşılmaktadır. Sanığın tek amacı erkekliğini kanıtlama suretiyle yoğun baskıyı üzerinden atabilmektir. Sanığın eyleminin aile efradına karşı hoyratça ve acımasızca davranış suçunu oluşturduğu sonucuna varılmıştır) gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
11.6.1956 gün ve 5/12 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında: (karısını rızası hilafına eve getiren kocanın hareketi vasfına göre müessir fiil veya fena muameleler gibi suçları teşkil edebilirse de; hürriyeti tahdit hususu kastı ile hareket edilmediği için hürriyeti tahdit suçunun teşekkül edemiyeceğine karar verildiği beriltilmekte ise de; bu kararın gerekçesinde (Müşterek evi terkeden karısını, koca, bu sıfatla eve getirmek isteyebilir. Maksat ve gayesi birliğin bozulmaması, yuvanın dağılmamasıdır. Maksadın bu olduğu karısı evden gitmeden hürriyeti tahdit yolunda bir harekette bulunmadığı gibi, eve getirdikten sonra da bu mahiyette, bir harekette bulunmamasından anlaşılır) denilmek suretiyle, kurula katılan üyelerin hangi hususları gözönünde tutarak bu şeklide karara vardığı açık bir şekilde ortaya konulmuştur.
Olayın cereyan tarzı, dosya içeriğine uygun şekilde, Özel Daire kararında ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Sanığın köy yerinde eşini çırılçıplak sokaklarda götürmesi, Uşak Devlet Hastanesi Nisaiye Mütehassısı tarafından yapılan açıklamalarla da doğrulanan mağdurenin iddiasasına göre kızlık zarının parmakla bozulması; eli, kolu ve ağzı kapalı olarak 1,5 gün hapis tutulması, "vücudunun çeşitli yerlerinde geniş sıyrıklar, sağ göz kenarında hematon bulunduğu"nun doktor raporuyla tesbit edilmesi gibi olgular da gözönünde tutulduğunda, sanığın "evlilik birliğinin bozulmaması, yuvanın dağılmaması" amacıyla hareket ettiğini kabule olanak bulunmadığından, unsurları bakımından "hürriyeti tahdit" suçunun oluştuğu olayda, sanık Kudret'e TCK.nun 179. maddesi daleletiyle 180/1. maddesinin de uygulanması gerektiğinden, müdahil vekilinin temyiz itirazının kabulü ile, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, tebliğnamedeki isteme uygun, şekilde, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, depo parasının müdahile geri verilmesine, 22.4.1985 günüde, üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.