 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1984/298
K: 1985/84
T: 11.02.1985
DAVA : Konut dokunulmazlığını bozmak, etkili eylem ve ırzar suçlarından sanık Mehmet'in hükümlülüğüne dair, Sivaslı Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 29.9.1983 gün ve 130-244 sayılı hüküm, sanığın temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 19.4.1984 gün ve 1874-2465 sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiştir.
C.Başsavcılığının CMUK.nun 322. maddesi uyarınca Özel Daire kararının kaldırılarak temyiz isteğinin reddi istemini bildiren 4.6.1984 gün ve 101 sayılı itiraznamesiyle dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Konut dokunulmazlığını bozmak, etkili eylemde bulunmak ve ızrar suçlarından sanık Mehmet'in;
1) Konut dokunulmazlığını bozmaktan beraetine,
2) a - Etkili eylemde bulunmaktan; TCK.nun 456/4. maddesi uyarınca 6000 lira ağır para cezasıyla ve,
b - Izrar suçundan TCK.nun 516/ilk, 522; 647 sayılı kanunun 4/1. maddesi uyarınca 43.000 lira ağır para cezasıyla,
Cezalandırılmasına, Sivaslı Sulh Ceza Mahkemesinden verilen hükmü sanığın temyizi üzerine inceleyen Özel Daire:
"Hükmedilen cezanın miktarına ve CMUK.nun 305. maddesinin 5435 sayılı yasanın 3. maddesinin sonra tadil edilmiş bulunmasına göre her iki suç yönünden yapılan incelemede :
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya münderecatına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, Daire Başkanı A. Saraçoğlu ve üye M.M. Haraçcıoğlu'nun : "Müessir fiil suçundan dolayı hükmolunan cezanın nev'i ve miktarı itibariyle bu suçtan matuf temyiz isteğinin tebliğnamedeki görüşe uygun olarak reddi reyindeyiz" karşı görüşüyle onanmasına karar vermiş;
Bu karara C.Başsavcılığı; Özel Daire kararında çoğunluk görüşüne katılmayanların görüşleri doğrultusunda itirazla, etkili eylem suçuna ilişen onama kararının kaldırılarak bu suça yönelen temyiz isteğinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İncelenen dosyaya ve delillere göre;
Sanığın oğlunun gaz almak için olay günü müşteki Orhan'ın dükkanına geldiği önceki borcu nedeniyle müştekinin gaz vermediği duruma kızan sanığın, müştekinin bakkal dükkanı önüne gelerek eline aldığı taşları atarak dükkanın camlarını kırdığı, daha sonra ellerini yıkamak için çeşmeye giden müştekiyle orada kavga yapıp onu 3 gün mutad iştigalinden kalır derecede yaraladığı,
Sanık hakkında konut dokunulmazlığını bozmak, etkili eylemde bulunmak ve ızrar suçlarından kamu davası açılıp yapılan yargılaması sonunda yukarıda belirtildiği şekilde hakkında hüküm kurulduğu, ve sanığın; yüklenen suçların faili olmadığını iddia ile bunu temyiz ettiği;
Özel Daire ile C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlığın etkili eylemden kurulan hükmün olağan kanun yoluyla incelenmesinin mümkün olup olmadığında oluştuğu görülmüştür.
TCK.nun 456/4. maddesi: "Eğer fiil, hiçbir hastalığı veya mutad iştigallerden mahrumiyeti mucip olmamış yahut bu haller on günden ziyade uzamamış ise, takibat icrası mutazarrırın şikayetine bağlı olmak şartıyla fail hakkında iki aydan 6 aya kadar hapis veya 200 liradan 2500 liraya kadar ağır para cezası hükmolunur" hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere davaya bakan mahkeme maddede öngörülen hapis veya para cezasından herhangi birini seçmek hakkında haizdir. İncelenen davada bu takdir hakkı para cezası yönünde kullanılmıştır.
2. Dünya Savaşının bütün dünyada yarattığı buhranların zaruri bir sonucu olarak ülkemiz ekonomik bünyesinde meydana gelen değişme, paramızın değerinden etkili olmuştur. Paranın değerindeki düşme yüzünden gerek Ceza Kanunu ve gerek diğer özel kanunlarda zamanına göre etkili olan para cezaları da bu özelliğini kaybetmişlerdir.
Ceza Kanunu ile özel kanunlarda mevcut para cezalarının alt ve üst sınırlarının belirli bir oran içinde artırılması ve böylece bu cezalarında etkili bir yaptırım haline getirilmesi düşüncesiyle 1949 yılında 5435 sayılı yasadaki bu oranlar 12.6.1979 tarih 2248 ve 21.1.1983 tarih 2790 sayılı yasalarla değiştirilerek yeniden belirlenmiştir.
Para cezaları üzerinde bu suretle yapılan artırmaların suçun nev'ine mahkeme veya mercilerin görev veya yetkileriyle kanun yollarına başvurmaya dair hükümlere dokunmayacağı hususu yasanın 3. maddesinde açıklanmıştır. Gerekçesinde : "Buna göre aslında 20 lira hafif para cezasını istilzam eden bir fiilden dolayı suçluya bu kanuna tevfikan 5 misline çıkarılarak 100 lira ceza hükmedilmiş olsa dahi CMUK.nun 305. maddesi mucibince bu hüküm aleyhine yine temyiz yoluna gidilemeyecektir" denilmiştir.
5435 sayılı yasanın gerekçesiyle 3. maddesinin açık ve kesin olan hükmüne ve bu yasadaki oranları değiştirmekle yetinen ve 3. maddesine değinmeyen sonraki yasal düzenlemelere göre : Temyiz yolunu belirlemede suça uyan hükümde asıl ceza miktarının gözönünde tutulması gerekir.
Bu itibarla C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Dairenin etkili eylem suçuna ilişen onama kararının kaldırılmasına ve sanığın bu suça yönelik temyiz isteğinin reddine 11.2.1985 gününde 2/3'yi geçen oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Para değerinin düşmesi karşısında, para cezalarına caydırıcılık gücünü yeniden kazandırmak amacıyla çıkarılan 5435 sayılı Katsayı Yasasının 3. maddesi "para cezalarının yasayla katlanmasının görev ve yasa yollarına başvuru hükümlerini etkilemeyeceği kuralını öngörmüştür. Böyle bir düzenleme getirilmeseydi bu konuda duraksamalar ve karışıklıklar ortaya çıkacaktı. Yasa koyucu ve yasa böyle bir maddeyle duraksamaları ve uygulamada karışıklıkları önlemek istemiştir. Özetle yasa koyucunun öznel (subjektif) ve yasanın nesnel (objektif) iradeleri mevcut durumu (statükoyu) korumakta birleşmişlerdir ve bu yüzden anılan madde hangi hükümlerin temyiz edilebilirliğini belirleyen doğrudan ve özel bir hüküm olmayıp yalnızca statükoyu korumayı amaçlayan genel nitelikte bir yorum hükmüdür.
Buna karşılık C. Yargılama Yasasının 305. maddesi hangi hükümlerin temyiz edilebilirliğini belirten özel bir normdur ve anılan madde de para değerindeki düşme nedeniyle uygulanırlığını yitirmemek için 5435 sayılı Yasadan sonra ve ondan bağımsız olarak birçok kez değiştirilmiştir.
Bu durum karşısında; bir hükmün temyiz edilebilirliğini her şeyden önce bu konudaki özel norma göre belirlemek zorunludur. Bu "özel norm genel normdan önce uygulanır" kuralının doğal sonucudur. Bundan başka 5435 sayılı Yasanın 3. maddesinin 1. maddedeki katsayı artışının yasa yollarına başvuru ygulamasını etkisiz kılmak ve statükoyu korumak amacını gözardı ederek bu statüyü değiştirecek biçimde ve bu maddeyi tüm hukuk düzeninden soyutlayarak ve bükülmez bir hukuk anlayışıyla bir başına yorumlayarak sonuca varmak, yasanın bu yasa koyucunun amaçlarına ve yorum kurallarına ters düşmekle kalmayacak; aynı zamanda çelişkilerinide beraberinde getirecektir. Nitekim çoğunluk görüşünün T.C. Yasasının 456/4. maddesine yansıyan biçiminde bu olgu bütünüyle yaşanmaktadır. Şöleki; T.C. Yasasının 456/4. madde ve fıkrasında öngörülen ağır para cezasının alt sınırına göre kurulan bir hüküm 5435 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 1949 da bu yasanın 3. maddesine göre temyiz edilebilir niteliktedir. T.C. Yasanın aynı madde ve fıkrasındaki taban ceza, 2248 ve 2790 sayılı Yasalara ve C.Y. Yasasının 305. maddesine göre de temyiz yeteneğine sahiptir. Oysa çoğunluk görüşü bu son cezayı, 6123 sayılı Yasaya göre öngörülen miktarda (200 lira ağır para cezası) düşünerek, C.Y. Yasasının 305. maddesinde yapılan değişikliklerin para değerindeki düşmeye dayandığını gözardı ederek ve temyiz edilebilirliği bu maddenin son durumuna göre ele aldığı halde, T.C. Yasasının 456/4. maddesindeki ceza miktarı ölçüsünü C.Y. Yasasının 305. maddesindeki değişikliklere ilişkin yürürlük tarihinden önceki zamana kaydırarak ve geri götürerek :
a) 5435 sayılı Yasanın 3. maddesini, öbür hükümlerden ve mevzuattan ayrı ve bir başına yorumlayarak, yorum kurallarına,
b) Sonraki yasa kuralını öncekine üstün kılarak yürürlük kurallarına,
c) Statükoyu bozarak, 5435 sayılı Yasanın 3. maddesinin temel amacına,
d) Maddelerin eş zamanlı uygulayacak yerde C.Y. Yasasının 305. maddesinin en son değişiklikte öngörülen cezalara ve fakat T.C. Yasasının ve yan ceza yasalarının özel maddelerinde öngörülen cezaları 5435 sayılı Yasanın 3. maddesinin yürürlüğe girdiği 1949 tarihli para ölçüsüne ve miktarlarına göre yorumlayarak ve böylelikle C.Y. Yasasının 305. maddesi kapsamına hak sahipleri zararına genişleterek ve zorlayarak yasa koyucunun öznel ve yasanın nesnel amaç ve mantığına aykırı düşmektedir.
Yukarıda belirtilen ve olayda somut biçimde kanıtlanan nedenlerle, temyiz edilebilirliği cezanın ilk biçimine göre belirlenmeyeceği ortaya çıktığından, etkili eylemden kurulan hükmün temyiz incelenmesinin yapılması gerektiği" düşüncesiyle itirazın reddi yönünde oy kullanmıştır.