 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1984/282
K: 1985/83
T: 11.02.1985
DAVA : Tedbirsizlik ve dikkatsizlikle yangına sebebiyet vermekten sanıklar Musa, Sabahattin'in beraatlerine dair, (Tekirdağ Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen, 23.2.1983 gün ve 524- 68 sayılı hüküm, C.Savcısı'nın temyizleri üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 21.12.1983 gün ve 509-596 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi C. Savcısı tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 21.5.1984 gün ve 9-209 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yangına sebebiyet vermek suçundan sanıklar Musa ve Sebahattin'in beraatlerine dair Tekirdağ Asliye Ceza Mahkemesi'nden verilen hükmü C. Savcısı'nın temyizi üzerine inceleyen Özel Daire;
"Yanan yerin orman sahası olup olmadığını tesbit ve bildirmesi için Tarım Bakanlığı'na gönderilen müzekkere cevabı beklenmeden Orman Bölge Şefliği'ne ait 2.2.1983 günlü cevabi yazısına yanlış anlam verilerek yazılı düşüncelerle beraat kararı verilmesi" isabetsizliğiyle bozmuş,
Dosyanın gönderildiği mahalli : (Suçun tekevvünü için evvel emirde yanan emvalinin yetişkin orman emvali olup olmadığının tesbiti gerekir. Şayet gelen cevabi yazıda ve suç zaptında yetişkin orman emvali yazılı olsaydı o zaman mahkumiyeti cihetine gidilceğinden Tarım Bakanlığı'na yazılan yazının sonucunu beklemek ve hatta gerekiyorsa keşif yapmak gerekecekti. Karardan sonra Orman Bakanlığı'ndan gelen cevapta buranın orman sayılan yerlerden olduğu bildirilmiş ise de; yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre yetişkin orman mefhumuna giren emvalden olmayıp yananlar bozuk malilik ve baltalık vasıfta oldukları suç tutanağı ve bölge şefliğinin 2.2.1983 günlü yazılarından anlaşıldığından direnmeye ve beraete) karar vermiştir.
İncelenen dosyaya, delillere ve oluşa göre;
Olay günü sanıklar Sabahattin ve Musa'nın köylerinin Manastır Mevkii'ndeki arazilerine gittikleri, burada Sabahattin'in bağı ile Musa'nın tarlası arasında bulunan 5 - 6 metre genişlikteki çalı ve dikenliği yakmaya karar verdikleri, Musa'nın traktörle etrafını sürdüğü ve fundalıkla irtibatını kestiği, sanık Sabahattin'in yol tarafındanki yerden bu çalılığı tutuşturduğu, kısa zamanda, rüzgarın etkisiyle büyüyüp, fundalığa sıçrayan yangını söndüremeyince köye gittikleri ve daha sonra köylülerle birlikte gelerek yangını söndürdükleri,
Orman Muhafaza Memuru Mehmet'in düzenlediği suç zabıtına göre, Dolapdere serisi, Manastır 95 nolu bölge dahilinde maliklik orman sahasında karışık orman örtüsü ve makilerle örtülü 8325 m2. yüzölçümlü sahanın yanmış olduğu,
Zabtı düzenleyen orman muhafaza memurunun duruşmada zaptı doğruladığı ve yanan sahasının orman olduğunu söylediği,
Sanıkların soruşturma aşamalarında suçlarını kabul ederek olayı yukarıda açıklanan tarzda ifade ettikleri,
Keşan işletmesi Tekirdağ Orman Bölge Şefliği'nin 2.2.1981 gün 73 sayılı yazılarında; yanan sahanın yetişkin orman olmayıp, senelerin tahribi sonucu boyları kısalmış orman örtüsü ile kaplı bozuk, baltalık orman sahası olduğunu bildirdiği,
8.6.1983 gün 27792 sayılı Tarım ve Orman Bakanlığı cevabi yazılarına göre dava konusu yerin 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 1. maddesi uyarınca orman sayılan yerlerden olduğunun anlaşıldığı görülmüştür.
Eyleme uyan TCK.nun 383. maddesinin, 1. fıkrası: "Bir kimse, tedbirsizlik veya dikkatsizlik veya sanat ve meslekte tecrübesizlik veya nizam ve emir ve kaidelere riayetsizlik neticesi olarak bir yangına veya infilaka veya batmaya ve deniz kazasına veya umumi bir tehlikeyi mutazammın tahribata ve müsebitlere sabebiyet verirse otuz aya kadar hapse ve yüz liraya kadar ağır cezayı nakdiye mahkum olur..." hükmünü taşımaktadır.
Burada, kanunun cezalandırdığı husus taksirli fiilden mütevellit nitecenin doğurduğu "umumi tehlike" halidir. Umumi tehlikenin husule gelmiş olması bu suç için zaruri ön şarttır. Genelde tehlikeli olan bir neticenin somut olayda hiçbir tehlike doğurmamış olması mümkündür. Tehlike unsurunun tahakkuku ile taksirli fiil, suç haline gelir. Tehlike ehemmiyetsiz de olabilir. Bu hal cezada kanuni indirim sebebidir. (F. Erem, Ceza hukuku Hususi Hükümler, C. 2. sayfa 93.)
Suçun maddi unsuru olayımıza göre (yangındır) 1 - Kanunumuz kasıtlı yangından bahseden maddelerinde ateşe verip kısmen veya tamamen yakmak sözcüklerini kullanmıştır. (TCK.nun 369, 377. maddeleri) suçun taksirli şekilde kanunun kasıtlı şeklinden daha hafif bir kusuru cezalandırdığı iddia edilemeyeceğine göre taksirin cezalandırılması için herhalde (yangının) meydana gelmesi şarttır. Bununla beraber (yangının) hakiki ve tam bir felaket ve musibet oluşturmasıda gerekmez (F. Erem, aynı eser sayfa: 94).
Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı'nın 20 Mayıs 1984 gün ve 18406 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe koyduğu (6831 sayılı Orman Kanununa göre yapılacak orman kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B maddesinin uygulanması hakkında yönetmelik) in 25/4-r madde fıkrasına göre;
Maki : (Fakir topraklar üzerinde bulunan kserofil bünyeli herdem yeşil, sert ve çoğu zaman dikenli yapraklı ve boyları 3 metreyi geçmeyen ağaçların teşkil ettiği Akdeniz'e mahsus bir bitki fermasyonudur.)
Funda : (Funda deyiminden; ağaç fundası ve pembe çiçekli funda erica cinsi anlaşılır. Çalı fermasyonundadır. Emvalinden çalı süpürgesi yapılır. Bazen yakacak olarak da kullanılır) denilmiş, aynı açıklamalara Tarım Bakanlığı'nın 24.12.1959 günlü oluru ile yürürlüğe konulan ve Orman Genel Müdürlüğü'nün 16.1.1960 gün 2802-1/235 şube 2 sayılı genelgesinde de yer verilmiştir.
6831 sayılı Orman Kanunu hükümleri uyarınca orman sayılan alanlardaki her türlü orman örtüsü ayrım yapılmaksızın korunmaya alınmış ve bunların tahribine yönelik eylemler cezalandırılmıştır. Yasa 91. maddesi ile emvalinin cinsine göre farklı yaptırımlar getirmekle beraber hiçbirini yaptırımsız bırakmamıştır. Yasanın 1. maddesi tabii olarak yetişen veya emekle yetişen ağaç ve ağaçcık topluluklarıyla yerlerini genelde orman saymıştır.
TCK.nun 383. maddesi; yanan emvalin yetişkin orman emvali olması gerektiği hususunda herhangi bir hükmü içermediği gibi maddenin yorumundan böyle bir neticeyi çıkarmakta mümkün değildir. Maddenin yukarda açıklanan hukuki mahiyetiyle korunan menfaate nazaran genel tehlike doğuracak bir yangının meydana gelmesi halinde maddedeki suç oluşur. Aksi bir düşünce ülkenin yarıdan fazlasını oluşturan ormanlarının ihmallede olsa yanıp kül olmalarını yaptırımsız kalmasını sonuçlar. Kaldı ki çoğu yerde bu tür ağaç topluluklarının daha büyük ve yetişkinlerle iç içe yanyana olduğunu da unutulmamalıdır.
Bu itibarla Tarım ve Orman Bakanlığı'na yazılan yazı cevabı belenip bundaki açıklamalar gözönünde tutulup bir karar verilmesi gerekirken Orman Bölge Şefliği'nin kanuna uymayan ve yetersiz olan yazılarına dayanılarak direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Savcılığışnın temyiz itirazlarının kabulü ile mahalli mahkemenin direnme hükmünün BOZULMASINA, 11.2.1985 gününde oybirliğiyle karar verildi.