 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1984/249
K: 1985/112
T: 04.03.1985
DAVA : Kasten adam öldürmeye teşebbüs suçundan sanık Mustafa'nın hükümlülüğüne dair, Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 22.12.1982 gün ve 51-145 sayılı hüküm, C.Savcısı ve sanık vekilinin temyizleri üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 26.1.1984 gün ve 165/4 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi C.Savcısı tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş olduğundan dosya C.Başsavcılığı'nın hükmün onanması istemini bildiren 8.5.1984 gün ve 1-1005 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü;
Resmi karısını öldürmeye tam teşebbüsten sanık Mustafa'nın TCK.nun 456/2, 457/1, 51/2. maddeleri gereğince 14 ay 6 gün süre ile hapsine ilişkin hükmü özel daire;
Evini terk eden ve başkası ile gayrimeşru yaşayan karısını eve dönmesini temin ve çocuklarının almak için karısı mağdurenin oturduğu eve giden sanık mağdure ile yaptıkları münakaşa sonunda hamil bulunduğu bıçağı mağdurenin sırtından iç organlara nüfuz edecek ve böbrekte tahribat yapacak şekilde vurarak yaraladığı ve 2. bir defa daha vurmak isterken mağdurenin kardeşi Ayşe'nin müdahalesi üzerine sanığın bırakıp kaçtığı, mağdurenin hayati tehlike geçirdiği dosya içeriği ile sabittir.
Bu durumda;
Sanığın öldürmeye elverişli vasıtalardan olan bıçakla hayati organlarının bulunduğu bölgeye ve içeriye nüfuz edecek ve böbrekte tahribat yapacak şekilde şiddetle vurması ve 2. defa vurmak isterken mağdurenin kardeşi Ayşe'nin müdahalesi üzerine fiilini tamamlıyamadan bırakıp kaçtığı ve mağdure hemen hastahaneye kaldırılarak yapılan ameliyat sonucu kurtulması gibi sanığın elinde olmayan mani sebeplerle suçunu tamamlayamadığına göre sanığın öldürmek kastı ile hareketi açık iken TCK.nun 449, 62. maddeleri yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek yaralamaktan ceza verilmesi;
2) Kabule göre de 1 yıl 2 ay 6 gün hapis cezası yerine TCK.nun 29. maddesine aykırı olarak 14 ay 6 gün hapis cezası verilmek suretiyle noksan ceza tayini isabetsizliğinden Üye Ü.Çevik'in sanığın mağdureye bıçakla bir defa vurduktan sonra mani bir sebep bulunmamasına rağmen fiile devam etmeyip kaçtığı mağdura ile tanık Asiye'nin safahattaki ifadeleri, şahit Ayşe'nin duruşma zaptının 4. sahifesindeki beyanından anlaşılmış olduğundan fiilin yaralama olacağı düşüncesini içeren ayrık oyuna karşın oyçokluğu ile bozmuştur.
Yerel Mahkeme ise, ilk hükümdeki gerekçeyi tekrarlayarak :
Bir nolu bozmada direnmeye iki nolu bozmada uymaya karar vermiştir.
Dosya kapsamına, toplanan delillere göre :
Sanık ile mağdure 25 yıldan beri resmen evlidir, 5 çocukları mevcuttur. Mağdure Hayriye olaya takaddüm eden bir süreden beri Abit isimli bir erkekle cinsi ilişki içindedir. Bu nedenle koca evini terk ederek 2 küçük çocuğu Serdar ve Asiye'yi yanına alıp Abid'in kiraladığı bir eve taşınmış ve ilişkisini devam ettirmiştir. Sanık kocasının takip ettiğini öğrenince başka eve taşınmış, son olarakta kızkardeşi Ayşe'nin evine yerleşmiştir.
Olay günü bu durumu öğrenen sanık, iki çocuğunu alıp yuvasına getirmek üzere mağdurun kaldığı kızkardeşi Ayşe'nin evine saat 14.30'da gitmiş çocuklarını istemiş ve mağdurun eve dönmesini teklif etmiştir. Mağdure önce çocukları vermemiş sanığın ısrarı üzerine "al piçlerini" diye hakaret ettikten sonra "seninle gelmeyeceğim, ömrümde bir gün kalsa onu Abid'le geçireceğim" cevabını vermiştir. Sanık bu ağır kışkırtmanın etkisiyle evde ele geçirdiği bıçakla mağdurenin sırtının sol tarafına bir darbe yaparak kaçmıştır.
Mağdure aldığı batına ve göğse nafiz bu bıçak darbesiyle solda pinomotoraki sol böbrekte yırtık meydana gelmiştir. Mağdure ameliyat edilerek laporatomi, eksploratriz, böbrek dikilmesi kapalı göğüs drenajı yapılmıştır. Bu arızanın 25 gün iş ve gücüne engel olacağı ve hayatını tehlikeye maruz kıldığı Adli Tıp Kurumu İstanbul Şube Mdr. Uzman Doktor (Ş.B.) tarafından verilen 6.8.1982 gün ve 3592 sayılı raporuyla saptanmıştır.
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere sanık mağdureye bir tek bıçak darbesi yaparak kaçmıştır. Sanık 2. bir darbeye kalkışmamış ise de, bu hal tek başına sanığın yaralama kastında olduğunu belirlemeye yeterli değildir. Zira sanık öldürme kastını açıklar biçimde mağdurenin hayati organlarının bulunduğu vücut bölümünü özellikle seçmiştir. Mağdure çocuğunun ayakkabısını giydirmek için eğilmiş durumdadır. Mobil durumda değildir. Sanık yaralama kastında olsaydı koluna kaba etine bıçak darbesi yapardı, bu darbenin şiddetli ve kuvvetli olmasına özen göstermezdi. Sanık bu yolları seçmemiş eşinin sırtını hedef alarak bıçağı çok şiddetli ve kuvvetli olarak saplamış, bıçak iç organlara girmiş, solda pnimotoraks, sol böbrekte yırtık meydana getirmiştir. Mağdurenin yere düşmesi ve kardeşi tanık Ayşe'nin bağırması üzerine sonucu aldığı kanısıyla başka darbe yapamayarak kaçmıştır.
Bir kimsenin yaşaması için önemli olan bir yerinden derin olarak yaralamak özel nedenler bulunmadıkça öldürme kastını gösterir.
Bu itibarla direnme hükmünün o yer C.Savcısı'nın temyiz itirazlarının kabulü ile bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk oyuna katılmayan 1. Ceza Dairesi üyesi Ü. Çevik : (Mağdure sanıkla 25 yıldan beri evli olmasına ve 4 çocuk sahibi bulunmasına rağmen, kocasını terk edip Abid adındaki şahısla birlikte yaşamaya başlamıştır. Sanık henüz 8-10 yaşlarında bulunan 2 çocuğunu mağdureden alıp köyüne göndermek için olay günü mağdurenin misafir olarak kaldığı kızkardeşi Ayşe'nin evine gitmiş çocukları köyüne göndermek istediğini bildirmiştir. Mağdurenin bu isteğini kabul etmeyerek hakaret etmesi üzerine mutfaktan aldığı ekmek bıçağı ile bir defa karın nahiyesine vurarak mağdureyi yaralamış ve kaçmıştır. Hastahaneye kaldırılan mağdure yapılan ameliyat ve tedavi sonucu sağlığına kavuşmuştur.
Çoğunluk sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğini kabulle fiili öldürmeye tam teşebbüs olarak tavsif etmiştir.
Nazariyatta kast ve suç teşkil eden hareketlerin neticesini bilerek ve isteyerek fiil işleme iradesidir diye tarif edilmekte ve kastın batını olduğu, neye yönelik olduğunun harici vakalara bakılarak tayini gerektiği açıklanmaktadır.
Doktrin ve tatbikatta kastın tayininde bazı kıstaslar tesbit edilmiştir. Bunlar :
1 - Olayın nedeni,
2 - Suçta kullanılan vasıta,
3 - İradi olarak husule getirilmek şartı ile yara yeri,
4 - Yaranın mahiyeti,
5 - Darbe adedi,
6 - Ateşli silahlarla işlenen suçlarda atış mesafesi ve adedi,
7 - Mani sebebtir.
Genellikle fiil köklü bir husumet sebebi ile işlenmiş ise, yara hayati bölgede ve hayati tehlike tevlit edecek mahiyette ise, darbe taaddüt etmişse ve fiil mani sebeplerden dolayı tamamlanmamışsa, sanığın öldürme kastı ile mani sebeplerden dolayı tamamlanmamışsa, sanığın öldürme kastı ile hareket ettiği kabul edilmekte ve eylem öldürmeye teşebbüs olarak tavsif edilmektedir. Aksi takdirde fiil yaralama olarak kabul edilmektedir
Bu olayda sanık mağdure ile aralarında geçen tartışmada hakarete maruz kalması üzerine duyduğu tehevvürle fiili işlemiştir. Bu itibarla olay, köklü bir sebep ve husumetten kaynaklanmamıştır. Suçta kullanılan vasıta elde edilip, evsafı tayin edilememiştir. Ancak şahadet ve 13.4.1984 tarihli zabıt varakasından ekmek bıçağı olduğu anlaşılmıştır. Öldürmeye elverişli olup olmadığı kesin olarak belli olmamakla beraber kama, hançer ve benzeri silahlar gibi mutlak öldürücü vasıfda olduğu iddia edilemez.
Olayda öldürmeye teşebbüs suçunun en önemli unsuru olan mani sebep yoktur.
Mağdure zabıtnamenin 4. sahifesinde "Bıçakla sol böbrek nahiyeme vurdu, yaralandığımı görünce kaçtı, ikinci ve 3. darbeyi bir engel bulunmadığı ahled vurmadı "
Şahit Asiye hazırlık ve duruşma safhalarında alınan ifadesinde : "Sanıkla mağdur arasında, geçen münakaşayı müteakip sanık kardeşinin ayakkabısını giydirmek için eğilen mağdurenin arkasından bıçakla vurarak kaçtı" tanık Ayşe duruşma esnasında; "Sanık mağdureye bir defa bıçakla vurdu kaçtı" demek suretiyle, sanığın mani bir sebep bulunmamasına rağmen fiiline devam etmediğini açık olarak belirtmişlerdir.
Sanığın eyleminin öldürmeye teşebbüs olarak kabul eden çoğunluk Şahit Ayşe'nin 16.4.1982 günlü zabıt ifadesine itibar ederek sanığın mani sebep dolayısıyla fiiline devam etmediği kaanatine ulaşmıştır. Adı geçen şahit hazırlık safhasında alınan ifadesinde özetle : "Kızkardeşim kocası ile geçinemediği için 10 gün beri yanımda kalıyordu olay günü saat 12'de sanık eve geldi, çocuklarını götürmek istediğini söyledi, kardeşim bu isteğini kabul etti birlikte evden ayrıldılar. Biraz sonra kadını öldürüyorlar diye bir ses duydum, evimin 3. katından aşağıya indiğimde sanık mağdurenin saçından tutmuş bıçakla vurmak istiyordu. Bağırdığım için 2. darbeyi vuramadan kaçtı" demektedir. Bağırma doktrinde manevi mani sebep olarak kabul edilmektedir. Ancak her bağırma fiili önleyen mani sebep olarak kabul edilmektedir. Ancak her bağırma fiili önleyen mani sebep olarak kabul edilemez, bağırma ve emsali mani sebepler sanığın iradesine tesir ederek suç işlemekten caydırmışsa, olayda mani sebebin varlığı düşünülebilir. Aksi takdirde engelleyici sebep olarak kabul edilemez. Bağırmanın mani sebep olup olmadığı ve sanığın iradesine tesir ederek fiili işlemekten caydırıp caydırmadığı, olayın özelliğine göre tayin etmek gerekir. Bir kadının ırzına geçmek için eve giren sanık kadının bağırması üzerine kaçmışsa burada sanığın iradesine müessir olan ve suçtan caydıran mani sebep mevcuttur.
Zira sanık ev sahiplerinin kendisini tanımasından ve yakalamasından korkarak kaçmıştır. Münakaşa mevzuu olan olay şahit Ayşe'nin evinde cereyan etmiştir. Evde iki küçük çocuk ve bir kadından başka bir kimse mevcut değildir bu husus sanık tarafından bilinmekte, tanığın bağırması sanık için bir tehlike tevlit edecek ve iradesine tesirle suç işlemekten caydıracak mahiyette değildir.
Kaldı ki, şahitin açıklamasına göre evinin 3. katında bulunduğu sırada sanık 1. darbeyi vurmuştur. Alt kata ininceye kadar, sanığın müteaddit darbeyi vurması ve sonucu alması mümkündür. Bunu yapmaması iradesi ile fiile devam etmediğini gösterir. Adı geçen şahidin açıklamaları karşısında müdahalesi ile fiilin önlendiğini kabul etmek imkansızdır. Dosya kapsamı ve mevcut delillerden sanığın tek darbe vurmakla yetindiği ve kendi ihtiyari ile fiile devam etmediği anlaşılmıştır. Mücerret yaranın hayati bölgede olması ve hayati tehlike tevlit etmesi sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğini göstermez, bu itibarla olayda öldürmeye teşebbüs suçunun kanuni unsurları mevcut olmadığından fiilin yaralama olarak kabul ile ve mahkeme kararının onanması yolunda oy kullanmış karşı görüşteki diğer üyeler de bu düşüncelere katılmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme hükmünün isteğe aykırı olarak BOZULMASINA, 25.2.1985 günlü 1. incelemede yasal çoğunluk sağlanamadığından 4.3.1985 günlü 2. incelemede salt çoğunlukla karar verildi.