 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1984/174
K: 1985/43
T: 28.01.1985
DAVA : 5917 sayılı Yasaya aykırı eylemden sanık Ahmet'in mahkumiyetine dair(Aydın Sulh Ceza Mahkemesi)'nden verilen 25.4.1983 gün ve 567-961 sayılı hüküm, sanığın temyizi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce incelenerek 2.3.1984 gün ve 522-667 sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiştir.
C. Başsavcılığı'nın, CMUK.nun 322. maddesi uyarınca Özel Daire kararının kaldırılarak hükmün bozulması istemini bildiren 30.3.1984 gün ve 57 sayılı itiraznamesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 5917 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçundan sanık Ahmet'in anılan Yasanın 7/1, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca 6.000 lira ağır para cezasıyla tecziyesine, cezanın birer aylık sürelerle aylık beş eşit taksitte tahsiline, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde tamamının tahsiline, sanığın geçmişteki bir daha böyle bir suç işlemeyeceğine kanaat getirilmediğinden, cezasının ertelenmesine mahal olmadığına, sanık hakkında hırsızlık suçundan mahkememizden 1979/229-447 sayılı kararla verilen ertelenmiş 1200 lira ağır para cezası ve iki ay emniyet gözetim cezasının TCK.nun 95. maddesi uyarınca aynen infazına ilişkin hüküm, Özel Dairece incelenerek onanmasına karar verilmiştir.
Bu karara karşı itiraz yoluna başvuran C. Başsavcılığı'nca:
(Yargılama esnasında C. Savcılığı'nca düzenlenen belgede sanığın sabıkasız olduğu belirtilmiştir. Mahkemece nereden bilgi alındığı belirtilmeden sanığa ait bir mahkumiyet hükmü tutanağa geçirilmiş ve dayanağı olan belge evrak arasına konmamıştır. Bu hususta hakimin bilgi sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Yargısal denetimde hükmün yasaya uygun olup olmadığını inceleyen Yargıtay, sadece duruşma tutanaklarını değil, hükmü esas olan belge ve kanıtları da incelemek durumundadır. Olayda, tutanağa geçirilen konu hakkında sanığa ne diyeceği sorulmamış ve sadece ek savunma verilmiş olup, ne diyeceği sorulmuş olsa bile, sanıktan tüm hukuku bilmesi beklenemeyeceği gibi, görülmeyen bir belgenin sonucu nasıl etkileyeceğini anlaması da mümkün değildir. Şu anda belgeyi ve dayanaklarını inceleyemeyen Yargıtay'ın ertelenmiş cezasının çektirilmesi için gerekli yasal şartların yerinde olup olmadığını bilmesi de mümkün değildir. Yerine getirilmesine karar verilen ertelenmiş cezaya ait belgelerin evrak arasına konmadan hüküm kurulması yasaya aykırı bulunduğundan, Özel Daire onama kararının kaldırılarak, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
Aydın C. Savcılığı'nca, yerel mahkemeye yazılan yazıda: (Sanığın sabıka kaydına rastlanmadığı) belirtilmektedir.
25.4.1983 tarihli oturuma ait duruşma zaptında ise aynen:
(Sanığın doğum ve sabıka kaydı okundu, soruldu. Bana aittir dedi.
Aydın Sulh Ceza Mahkemesi'nin 5.4.1979 gün ve 229/477 karar sayılı ilamı ile hırsızlık suçundan TCK.nun 491/ilk, 522, 647 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca 1200 lira ağır para cezasıyla tecziye edildiği, ayrıca iki ay müddetle emniyet gözetim cezası altında bulundurulmasına karar verildiği, cezasının ertelendiği, bu cezanın 13.4.1979 tarihinde kesinleştiği anlaşıldı.
Gereği düşünüldü: Sanığın suçunun sübutu halinde hakkında TCK.nun 95. maddesinin uygulanması gerekeceğinden CMUK.nun 258. maddesi uyarınca ek savunma hakkı tanınmasına karar verildi. Tefhim edildi. Duruşmaya devam olundu.
Sanığa ek savunma hakkı tanınıp soruldu. Ek savunma için mehil istemem. Az önceki savunmamı aynen tekrar ederim) dediği yazılıdır.
Sanığın sabıka kaydına ilişkin bilginin, nasıl ve nereden elde edilerek aktarıdığı zabıtnameye dercedilmediği gibi, dayanağı da dosyaya konmamıştır.
Hakimin özel bilgisine dayanarak bu hususları zabıtnameye geçirdiği anlaşılmaktadır.
Bu bilgiler gerçekten sanığa ait bir hükümlülük kararına mı ilişkindir? Öyle olsa dahi, ceza miktarı ve kesinleşme tarihi gerçeğe uygun olarak zapta geçirilmiş midir? Dosyada belge ve dayanak olmadığından, bu hususların denetlenmesi mümkün değildir.
Kaldı ki, önceki mahkumiyet kararı hakkında ne diyeceği sanıktan açıkça sorulmamıştır.
C. Savcılığı'nca "sanığın sabıkasız olduğunun" bildirilmiş bulunması karşısında, bu sorunun sanığa açık bir şekilde yöneltilmesi gerekirdi.
Her ne kadar sabıkası nedeniyle ek savunma hakkı verildiği duruşma zaptında yazılı ise de, sanığın sosyal durumu itibarıyla "ek savunmanın" ne gibi hukuki bir sonuç doğuracağını bilebilecek durumda olmadığı da ortadadır. Açıklanan hususlar gözönünde tutulduğunda, C. Başsavcılığı itirazının kabulü gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler: (Tutanağa geçirilen bilgiler son derecede detaylıdır. Sanığın önceki mahkumiyeti de aynı mahkemece verilmiştir. Belli ki, hakim, bu dosyayı getirtmiş ve dosya içeriğini özet olarak duruşma tutanağına yazdırmıştır. Tutanakta yazılı hususlar denetime elverişli niteliktedir. Kaldı ki, sanığın önceki mahkumiyetine ilişkin her hangi bir itirazı olmamıştır.) şeklinde görüşler ileri sürerek, itirazın reddi gerektiği yolunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile, 8. Ceza Dairesi'nin 2.3.1984 gün ve 522-667 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA, yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, depo parasının sanığa geri verilmesine, 28.1.1985 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.