Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1984/164
K: 1984/1165
T: 14.05.1984
DAVA : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermekten sanık İsmail Sevgi'nin, TCK.nun 455/1 son, 6085 sayılı Yasanın 60/E maddesi uyarınca 1 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 2.250 lira ağır para cezası ve 1 yıl süreyle şoför ehliyetnamesinin geri alınmasına ilişkin hüküm, Özel Dairece: (Gayri kasdi suçun meydana gelişinde 3/8 oranında kusurlu olan sanık hakkında temel ceza tayininde gerekçe gösterilmeden ve dosya kapsamına göre takdiri haklı gösteren bir neden de bulunmadığı gözetilmeden asgari haddin çok üstünde ceza tayini,
2- Oluştaki ve sanığın kişiliğindeki olumsuz yönlerin neler olduğu saptanıp karar yerinde açıklanmadan kanundaki deyimlerin tekrarlanması ile yetinilerek 647 sayılı Kanunun 4. ve 6. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi yasaya aykırıdır) biçimdeki gerekçesiyle bozulmuştur.
KARAR : Mahkeme ise, (1) numaralı bozma nedenine uyarak sanığın 9 ay hapis, 937 lira ağır para, altı ay süreyle şoför ehliyetinin geri alınması cezalarıyla hükümlülüğüne karar vermiş; (2) numaralı bozma nedenine karşı (sanık yönetiminde bulunan otomobil ile hadise yerine yaklaşmakta iken, karşıdan gelen konvoya dahil aracın kendi şeridine tecavüz ettiğini görmesi üzerine, derhal fren yaparak otomobilin alabildiğince sağa yanaştırarak durması icap ederken, bu lazimeye uymayarak, geliş hızıyla yola devam edip sertçe sağa direksiyon manevrası yaparak aracın yoldan çıkmasına ve kenar taşıyla elektrik direğine çarpmasına sebebiyet vermek biçimde tezahür eden dikkatsiz ve tedbirsiz ve meslekte acemilik teşkil eden kusurlu hareketleri ile olayın vukkuna 3/8 nispette müessir olduğu ehil bilirkişilerin inandırıcı gerekçeler taşıyan mütahaa raporlarıyla tesbit edilmiştir.
Sanığın izah edilen fiili işleyiş biçimi ve özelliğini nazara alan mahkememiz, cezanın paraya çevrilmesi talebini yerinde görememiştir. Gerçekten, alkollü olarak otomobil kullanmakla kalmayıp, tartışma konusu edilemeycek derecedeki kusurlu hareketleri ile olaya sebebiyet veren sanığın fiili işleyiş biçimi cezasının paraya çevrilmesine elverişli bulunmamaktadır.
Diğer taraftan sanık sulh hakimi sıfatıyla tarafımızdan sorguya çekildiği gibi, açılan dava hemen hemen başından sonuna kadar yine tarafımızdan görülerek sonuçlandırılmıştır. Bu vesile ile her duruşmaya gelen sanığın tutum ve davranışları altı duruşma boyunca müşahadeden geçirilmiş ve bu gözlemler neticesinde kişiliği hakkında bir kanate varılmamıştır.
Mahkememiz, elde ettiği sonucun sanığın ilerde başkacak uç işlemesine engel olacağı ihtimalini desteklemediği inancında bulunduğundan, tecil istemini yerinde görmemiştir.
Sanığın, sosyal ve ahlaki yapısını tesbit bakımından daha sağlıklı netice veren bir başka yöntem henuz ülkemizde yerleşmediğine göre, mahkememizin başvurduğu bu usulün yetersizliğinden sözedilmemek gerekir.
Kaldı ki, sanığın kişiliğindeki olumsuz yönlerin açıklanması öyle pek kolay bir şey de değildir. Çünkü, burada mevzu olan, sanığın kesin ve sivri bir hareketi olmayıp, her birisi tek başına ber anlam ifade etmez gibi görünen veya ayrıntı sayılabilecek davranışları bulunduğu için bunların akılda tutulması ve binnetice karar yerinde belirtilmesi hemen hemen imkansızdır.
İşte mahkememiz duruşmalar boyunca müşahade altında tuttuğu sanığın açıklanan şekildeki tutum ve davranışlarının toplamından çıkardığı sonucu değerlendirmiş, sosyal ve ahlaki yapısı hakkında bir kanaate ulaşmış ve tespit eylediği kişiliğinin erteleme talebini kabule elverişli bulunmadığı inancıyla bu sistemini yerinde bulmamıştır) biçimdeki gerekçesiyle direnmiştir.
647 sayılı Yasanın 4. maddesine ilişkin gerekçesinde (kısa süreli hapis cezalarında suçlunun kendini islaha imkan ve mümkün olduğu kadar bu cezalar yerine elastiki bir para cezası veya buna paralel diğer tedbirlerin uygulanması) gerektiği belirtilerek, anılan 4. maddenin yasaya konuluş amacı belirtilmiştir.
Metindeki yer alan "mümkün olduğu kadar" deyimi genişletici bir uygulamayı kanun koyucunun amaçladığını açıkça gösterdiği gibi, bu tür suçlardan dolayı cezaevine girenlerin sayısının fazlalığı ve bunun Devlete yüklediği ağır külfetin giderilmesi, cezaevine girme korkusunun sağladığı suç işlemeyi önleyici psikolojik ortamdan yararlanarak şahsın ve toplumun korunmasının daha iyi gerçekleştirilmesi, bu çeşit suç faillerinin, ağır cezalı suç failleri ile bir arada kalmalarından doğacak birçok sakıncaların önlenmesi maksadıyla 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin kabul edidiği; anılan yasanın gerekçesi, ilgili komisyon ve Türkiye Büyük Millet Meclisindeki müzakeresine ilişkin tutanakların incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Şu hale göre, sözü edilen yasanın 4. maddesinin uygulanmaması yolundaki gerekçelerin yukarıda sayılan faydaların bulunmadığını gösterecek kişisel ve olaysal öğeleri içermesi gerekir. Maddeki deyimlerin aynen tekrarlanması bu anlamda bir gerekçe olarak kabul edilemez.
Ceza Genel Kurulunun 7.12.1981 gün ve 351-416 sayılı kararı da aynı mahiyettedir.
Olayın 2/8 oranındaki kusurla sebebiyet verilen trafik kazasından ibaret bulunuşu, sanığın sabıkasız bulunması, ekmeğini şoförlük mesleğini yapmak suretiyle kazanan bir kişinin bulunması gibi olgular karşısında, Yerel Mahkeme kararındaki 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanmaması için gösterilen gerekçe yerinde görülmemiştir.
647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanmaması için bozmadan sonraki yukarıya alınan gerekçe ve açıklamalar ise yasal nitelikte görülmüştür.
A- Sanığın temyiz itirazlarının bu itibarla kabulü ile direnme hükmünün 647 sayılı Yasanın 4. addesiyle ilgili bölümünün BOZULMASINA,
B- Son açıklamalara göre, direnme hükmünün 647 sayılı Yasanın 6. maddesiye (ertelemeye) ilgili bölümünün ONANMASINA KARAR VERİLMELİDİR.
Çoğunluk oyuna karşı olan üyeler: 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanmasında gösterilen gerekçenin de yasal olduğu görüşüyle direnme hükmünün ve bölümünün de onanması yolunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, direnme hükmünün 647 sayılı Yasanın 4. maddesi ile ilgili bölümününün BOZULMASINA, 647 sayılı yasanın 6. maddesiyle (ertelemeye) ilgili bölümünün ONANMASINA, depo parasının geri verilmesine bozmaya 2.4.1984 günlü birinci müzakere 2/3 ü geçen çoğunlukla, onamaya, 2.4.1984 günlü birinci müzakerede yasanın öngördüğü çoğunlukla, onamaya, 14.5.1984 günlü ikinci müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini