 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1984/969
K: 1984/1480
T: 16.02.1984
DAVA : Davacı, hizmet süresinin tesbitiyle kıdem tazminatı farkının ödetilmesine karar verilesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davacının 03.08.1948 ile 01.11.1950 yılları arasında çalıştığının tesbitine karar vermiş, ve tazminat isteğini kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Davacının çalıştığını ileriye sürdüğü işyeri resmi bir kuruma ait işyeridir. Davalı tarafından 03.08.1948 ile 01.11.1950 arasında bu işyerinde davacının çalıştığı inkar edilmiştir. Şu durumda davacının bir işyerinde çalşıtığı ya yazılı belge veya davalının resmni kayıt ve belgeleri ile ispatlanmalıdır. HUMK.'nun 293. maddesinde gösterilen hallerden dolayı şahit ikamesinin mümkün olduğu hususu da iddia edilmemiştir. Şu halde şahit sözlerine itibarla talep gibi karar verilmesi yanlıştır.
2- Kabule göde de;
Davacının 03.08.1948 ile 01.11.1950 tarihleri arasında davacının mevsimlik işçi olarak çalıştığı kabul edilmiş olmasına rağmen sanki tam yıl çalışmış gibi hizmet süresi kabul edilerek kıdem tazminatı hesaplanması dahi yanlıştır.
SONUÇ : Yukarıda gösterilen sebeplere binaen mahalli mahkeme kararının davalı yararına BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde ilgiliye iadesine 16.2.1984 gününde oyçokluğuyl karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacının talep tarihleri arasında muvakkat işçi olarak davalı idarede çalıştığı dosya münderacatı ve toplanan dellirlerle anlaşılmaktadır. Davalı idare, cevabı yazısınada raslanamamıştır, biçiminde kesin olmayan bir sözcük kullanmıştır. Muvakkat işçi olması nedeniyle şahsi sicil dosyası bulunmasa dahi, bordroların bulunması gerekir. Belgelerin eksik veya hiç buyunmamış olması özellikle resmi bir kuruluş olması itibariyle davalı idarenin kusuru olarak kabul edilmelidir. Hizmet sözleşmesinin özellikle talep tarihlerine göre davacı bakımından yazılı dalille isbatı düşünülemeyeceği gibi HUMK.'nun 293. maddesinin ileri sürülmemiş olmasıda şahit dinlenmesine engel değildir. Yerleşmiş uygulama bu gibi hallerde hertürlü delille iddianın kanıtlanabileceği ve bu meyanda şahit beyanlarıyla iddianın gerçekleştirilebileceği yolundadır.
Dinlenen şahitler bu işyerinde çalışmış kimselerdir. O halde, hizmet süresinin tesbitine ilişkin yerel mahkeme kararı doğrudur.
Ancak kabule görede muvakkat işçi olup niteliği itiberiyle mevsimlik işçi durumunda olduğundan askıda kalan ve çalışılmayan sürelerin çalışılmış gibi sayılarak taplamı üzerinden hüküm tesisi isabetli değildir. Çalışılmayan ve çalışılmış gibi sayılan süreler dışındaki sürelerin toplanması suretiyle karar verilmesi gerekir.
Hükmün bu nedenlerle bozulması düşüncesiyle çoğunluk kararının 1 nolu bendine katılınmamıştır.