 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1984/12349
K: 1985/332
T: 22.01.1985
DAVA : Taraflar arasındaki fazla ödenen kıdem tazminatının tahsili davasının yapılan yargılaması sonunda, tahsili davasının yapılan yargılaması sonunda,...dosya incelenerek gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve kararın dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2 - Davacı, davalının 11.3.1959 tarihinden 29.1.1976 tarihine kadar çalışıp bu tarihte emekliye ayrılacağından bahisle, istifa edip bütün hizmet sürelerin için kıdem tazminatı aldığını, oysa fikir işçisi olarak görev yapan davacının 12.8.1967 tarihinden önceki durumu, 3008 sayılı İş Yasası'nın 1. ve 2. maddeleri kapsamı dışında kaldığından, daha sonraki İş Yasası'nın 109. maddesine göre, hataen ödenen 11.8.1959 - 12.8.1967 dönemine ait kıdem tazminatının geri alınmasını istemiştir.
Davalı ise, özetle zamanaşımı def'inden başka işyerinde daimi kadrolu personel ilişkileri ve özlük haklarının 20.12.1941 tarih ve 4989 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve daha sonraki tarihlerde değiştirilerek yürürlüğe konon Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri " İç Türesi" ve Personel Yönetmelikleri'yle düzenlendiğini, iddia edilen dönemlere ait ödemelerin bu yönetmeliklerde öngörülen işten çıkış tazminatlarına göre ödendiğini ve bu yönetmeliklerin, toplu iş sözleşmelerinin eki niteliğinde bulunduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Gerçekten davacı 11.8.1959 tarihinde idare amirliğinde stajyer olarak işe girmiş ve 1.3.1960 tarihinde daimi kadroya geçirilerek, özel büro şefi, iç satışlar müdürlüğünde şef, geçici olarak istanbul Şube Müdür Yardımcılığı, personel müdürü ve en son reklam şefi olarak görev yaptıktan sonra, 18.11.1975 tarihli dilekçesiyle 1976 senesinde emekliliğini talep edeceğinden söz ederek, 29.1.1976 tarihinden itibaren istifasının kabulünü isteyerek, bu tarihte işinden ayrılmıştır. Kendisine 11.8.1959 - 29.1.1976 tarihleri arasında geçen 16 sene 5 ay 18 günlük hizmetine karşılık 16 sene 6 ay üzerinden kıdem tazminatı ödemiştir.
Yargılama sırasında ve davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı savunması mahkemece reddedilmiş ve karar, davalı tarafından temyiz edilmemiş bulunduğundan, bu konunun incelenmesi, usulü imkan dahilinde görülmemiştir.
İşin esasına ilişkin uyuşmazlık ise kıdem süresinin başlangıç tarihi ile ilgilidir. Yalnız, bu uyuşmazlığın incelenmesine geçmeden önce, işyeri ve işyerinde konu ile alakalı düzenlemelerden ve uygulamalardan söz etmekte yarar vardır. İşyeri, 21.10.1935 tarih ve 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Kooperatifleri Birlikleri hakkındaki Kanun hükümlerine göre kurulmuş izmir İncir, Üzüm, Pamuk ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği'dir. Prensipleri, çalışmaları, hedef ve gayeleri Özel Kanun ve ana sözleşmelerle tayin ve tespit edilmiş olan birliklerle bu Birlikler'i oluşturan kooperatiflerin çalışma sistemleri; personelin tayin, ücret tespiti, terfileri, ödüllendirilmeleri, cezalandırılmaları ve işten ayrılma ve sair özlük işleri, 20.12.1941 tarih ve 4989 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "İç Türe" ile tespit edilmiştir. Daha sonra bu "İç Türe" 1.1.1957 - 1.8.1959 -1.5.1960 - 1.11.1968 ve 1.3.1970 tarihleri başlangıç olmak üzere, "personel Yönetmeliği" olarak yeniden düzenlemeler yapılmak suretiyle sürdürülmüştür.
Hemen belirtmek gerekir ki, diğer yönden 274 sayılı Sendikalar ve 275 sayılı TİSGL yasalarının yürürlüğe girmelerinden sonra yapılan TİS birbiri peşine yürürlüğe konmuştur.
İlk "İç Türe" de , muvazzaf askerlik nedeniyle işinden ayrılanlara 1 aylık ücret tutarında tazminat ödenmesinden başka bir ayrılış tazminatına yer verilmemişken, (Md.70) ondan sonraki yönetmeliklerin genellikle 17 ile 26'nci maddeleri arasındaki düzenlemelerde "İşten ayrılış tazminatı" altında hükümlere yer verilmiş ve bu hükümlerde bedensel ve fikirsel veya başka bir ayrım yapılmaksızın, Birliklerle bu Birlikler'e bağlı kooperatiflerin veya bunların işletme teşeküllerini idare ve işletme daimi kadrolarında çalışan personele bu yönetmelikte yazılı şartlar dahilinde, görevlerinden ayrılışları halinde ayrılış tazmintı ödeneceği öngörülmüştür.
Daha öncekilerde İş Kanunu'ndan ve kıdem tazminatından hiç bahsedilmediği halde 1.5.1960 tarihinden itibaren yürürlüğe konan Yönetmelik'te İş Kanunu'ndan söz edilmiş, ondan sonraki Yönetmelik'te de" İşten ayrılış tazminatı"nın "kıdem tazminatı"1 niteliğinde olduğuna değinen ifadeler yer almıştır. Esasen, işyerinin 15.11.1962 tarihinde 3008 sayalı İş Kanunu'nun kapsamına alındığı düşünülürse, daha önceki yönetmeliklerde İş Kanunu'nden ve kıdem tazminatından söz edilmemesinin nedeni kendiliğinden anlışacaktır. Son yönetmeliklerle böyle bir açıklık getirilmemiş olsaydı bile, işten çıkış tazminatının, doğuş ve ödeme koşulları itibariyle 12 Haziran 1937 tarihinde Türk İş Hukuku'na mal edilen ve o Yasa'nın 13'üncü maddesinde düzenlenen "kıdem tazminatı"yla aynı nitelikte bir ödeme olduğu ortadadır.
Bu konu, gelişen ve değişen müspet hukuk düzeni içinde de hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmuş, 5.5.1981 gün ve 2457 sayılı Yasa ile İş Yasası'na eklenen bir maddede, Kanuna'a ve Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kurum ve kuruluşların haklarında 1475 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayan personel ile sözleşmeli olarak istihdam edilenlere, mevzuata veya sözleşmelerine göre, kıdem tazminatı niteliğinde yapılan ödemelerin kıdem tazminatı sayılacağı ve İş Kanunu'nun kıdem tazminatıyla ilgili 14'üncü maddesindeki esaslara ve miktara tabi olacağı vurgulanmıştır.
Diğer yönden, 1.3.1970 tarihinden itibaren yürürlüğe konan Yönetmelik'in 92'nci maddesinde, "ferdi veya TİS'ne tabi personel hakkında bu yönetmelik hükümlerinin uygulanmayacağı" sözlerine yer verilmiştir. Davacı da TİS'nden taraf sendika üyesidir.
Konu bir kere de yasal yönden incelenecek olursa; kıdem tazminatı, bilindiği gibi 12.6.1936 tarihinde yayımlanan ve bir sene sonra 1.6.1937 tarihinde yürürlüğe giren 3008 sayılı İş Kanunu ile Türk Hukuk'na mal edilmiş ve ondan sonra 12.8.1967 tarihinde yenilenen 931 sayılı İş Kanunu'nda geliştirilerek devam ettirilmiştir. İş Hukuku'na ve kıdem tazminatına yeni boyutlar getiren bu Kanun, bir iş sözleşmesine dayanarak, herhangi bir işte ücret karşılığında çalışan kişiyi işçi saymakla, eski metindeki "bedenen yahut bedenen ve fikren" ayrımını ortadan kaldırarak, öncelikle işçi yönünden kapsamını genişletmiştir. Ancak, kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için, gerçekleşmesi gerekli şartlardan biri olan "kıdem süresi"nin başlangıç tarihi ile ilgili bir sınırlamayı da beraberinde getirmiştir.
Bir intibak hükmü olan 109'uncu madde ile prensip olarak işçinin ise başladığı tarihten hesaplanan kıdem süresi, yeni Kanun'la kapsama alınan fikir işçilerinin kıdem sürelerinin başlangıç tarihi olarak işe başlama tarihi değil, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği 12.8.1967 tarihi esas alınmıştır. Bu düzenlemeye esas teşkil eden düşünceler, konunun gerekçesinde şu şekilde açıklanmıştır : "Yeniden ve geriye doğru hak iddiası, sosyal adelet bakımından, çalışanlarla çalıştıranların karşılıklı hakları gözetilerek, beklenmedik bir zamanda ve geçmişe doğru karşılaşılacak bir ödeme zorunluluğunun iş hayatına ve teşebbüs sahasına yapabileceği menfi etkiler düşünülerek, geriye doğru kıdem tazminatı haklarının tanınması kabili müdafaa bulunmamıştır. " denilerek, evvelce haklarında kıdem tazminatına ilişkin 13 üncü madde uygulanmayanlar için kıdem tazminatının başlangıç süresi 12.8.1967 tarihinden başlatılmış, geçmişe etkili surette uygulanması yasaklanmıştır.
931 sayılı İş Kanunu'nun Anayasa Mahkemesi'nce 12.5.1970 tarihinde iptalinden sonra, 25.8.1971 tarihinde kabul edilip ceza hükümleri dışında kalan hükümleri, 12.11.1970 tarihinden itibaren uygulanmaya konan 1475 sayılı İş Kanunu'nda da sınırlayıcı intibak hükmü (Md. 109) aynen muhafaza edilmiştir. İş Kanunu'nun ve bu arada 14'üncü maddenin 1927 - 2320 - 2457 - 2762 ve son 29.7.1983 tarih ve 2869 sayılı Kanunlarla yapılan değişik düzenlemelerde de bu yasaklayıcı hükme dokunulmamıştır. Hatta, 1475 sayılı kanun'un geçici 1/ç. maddesinde, 931 sayılı Kanun'un 109'uncu maddesinin saklı tutulduğu açıkça belirtilmiştir.
Davacının, diğer çalışmalarında olduğu gibi, 11.8.1959 - 12.8.1967 tarihleri arasındaki çalışmalarında da fikir işçisi bulunması nedeniyle, 3008 sayılı Yasa'nın 1'inci maddesinde tanımlanan "işçi" kapsamına girmediği ve hakkında aynı Kanun'un "kıdem tazminatı"nı düzenleyen 13'üncü maddesinin uygulanmayacağı, uyuşmazlık dışıdır.
Bundan bir önceki pragrafta açıklandığı üzeri, Yasa'da hiç öngörülmemiş bir hususu yönetmelikle ya da yorum yoluyla ortaya koymak mümkün değildir.
Mahkemenin aksi düşünce ile oluşturduğu karar, bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA,bozma kapsamı dışında kalan kısmın ONANMASINA,bozmada oyçokluğu,onamada oybirliğiyle 22.1.1985 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Gerçekten davalı fikir işçisi olup,3008 sayılı İş Kanununun 12.8.1967 tarihine kadarki çalısmalarında bu Kanun anlamında işçi sayılmaz,bu nedenle de İş Kanununa göre kıdem tazminatı alamaz.
Ancak bu,İş Kanunu kapsamında bulunmayanlara hiç bir suretle tazminat verilemeyeceği anlamına gelmez.
İşyerinin özelliğine göre,sözleşmelerle, Kanun ve Yönetmeliklerde anılan şekilde çalışanlara da kıdem tazminatına benzer şekilde bir tazminat verilmesi mümkündür.
Nitekim dosyada mevcut işyerine ait 1957 ve 1964 tarihli Personel Talimatnameleri ile 1.3.1970 tarihinden itibaren yürürlüğe giren ve hizmet ilişkisinin sona erdiği tarihde yürürlükte bulunduğu anlaşılan Personel Yönetmeliğinin 18 inci maddesinde ayrılış tazminatı ya da işten çıkış tazminatı adı altında fikir işçisi ayırımı yapılmadan tüm personel için birlik ve Kooperatiflerde çalışanlardan belirli bir hizmet süresini tamamlayanlara işten ayrılışlarında yine orada gösterilen miktarda tazminat ödeneceği hükmünün yer aldığı görülmektedir.
O halde, davacı buradaki tazminatı kıdem tazminatında olduğu gibi 7,5 kat tavan sınır gözetilmek suretiyle alabilecektir.
1475 sayılı İş Kanuna 8.5.1981 tarih ve 2457 sayılı Kanununla eklenen ek madde'nin de davacı ve onun durumunda olanlara bu hakkı verdiği gözlenmektedir.Burada maddenin anılan tazminatın kıdem tazminatı sayılacağına ve İş Kanununun 14 üncü maddesindeki esaslara ve miktara göre, ödeneceğine dair olan hükmü 7,5 kat tavan sınırlaması ile ilgili olup, başka anlam verilmesine müsait değildir.
Bu nedenle davacının geri alma isteğinin yerinde olmadığı görüşü ile ret kararının onanması oyundayım.