 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1984/12129
K: 1985/2208
T: 28.02.1985
DAVA: Davacı asgari ücret zam farkı ile kıdem tazminatı farkının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme davayı reddetmiştir. Hüküm, süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin taktirinde bir yolsuzluk görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına 28.2.1985 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Toplu iş sözleşmelerinde mevcut hükümler nitelikleri bakımından ikiye ayrılırlar. Toplu iş sözleşmesinin en önemli bölümünü meydana getiren normatif hükümler ile bunun yanında sadece toplu iş sözleşmesinin tarafları, yani sözleşmeyi imzalayan işveren ile sendika açısından hak ve borçlar doğuran vecibevi hükümlerdir.
Normatif hükümler tam anlamıyla objektif hukuk kaideleri niteliklerine haiz olup, sözleşmenin taraflarından başka toplu iş sözleşmesi ile bağlı sendikalı işveren ve işçiler üzerinde de etkiye haizdirler. Normatif hükümler sosyal koruma amacına yöneliktirler ve ferdi hizmet sözleşmesine konu olabilecek hususları düzenlerler. (Prof.Dr. S. Reisoğlu, Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu Şerhi, Ankara 1975- sh.83 vd.)
Bir toplu iş sözleşmesinin süresi sona erdiği taktirde, bundan sonra yapılan hizmet sözleşmelerinde süresi sona eren toplu iş sözleşmesi herhangi bir etki doğurmaz. Hizmet sözleşmesi daha önce, yani süre sona ermeden yapılmış ise, süresi sona eren toplu iş sözleşmesinin etki yapıp yapmayacağı konusunda iş hukuku Avrupa doktrininde iki görüş ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre, toplu iş sözleşmesi süresi sona erdikten sonra artık hizmet sözleşmeleri üzerinde herhangi bir etkiyi haiz olmaz.
Diğer görüşe göre, süresi sona eren toplu iş sözleşmesi, yenisi yapılıncaya kadar kapsamına aldığı işçilere uygulanmakta devam eder. Avrupa İş Hukuk
sistemlerine bu ikinci görüş egemen olmuştur. Alman Toplu İş Sözleşmesi Kanunu normatif hükümlerin yeni toplu iş sözleşmesi yapılıncaya kadar uygulanmaya devam edeceğini öngörmüş, Fransa ve diğer Avrupa sistemlerinde uygulamada, fiilen bu görüş benimsenmiştir. (Prof. Dr. T. Esener, İş Hukuku Ankara)
Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'muzun 6. maddesi toplu iş sözleşmesinin hükmünü düzenlerken aynen şöyle demiştir: "Her ne sebeple olursa olsun sona eren toplu iş sözleşmesinin hükümleri yenisi yürürlüğe girinceye kadar hizmet akti hükmü olarak devam eder". Görülüyor ki, yasa koyucu bu hükümle toplu iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren yenisi yapılıncaya kadar hizmet akti hükmü olarak devam edeceğini öngörmüştür. Toplu iş sözleşmesinin normatif ve vecibevi hükümlerinin nitelikleri dikkate alındığında yukarıdaki metni aynen alınan düzenleme ile normatif hükümlerin hedef tutulduğu sonucuna varılır. Zira vecibevi hükümler hizmet akti hükmü olarak bir ferdi hizmet sözleşmesinde yer alamazlar.(Prof. Dr.
S. Reisoğlu, sge. sh.l30 ve Prof. Dr. T. Esener, sge. sh.482 vd.)
Dava konusu olayda toplu iş sözleşmesinde asgari ücret artışlarına ilişkin zammı düzenleyen hüküm, niteliği itibariyle ferdi hizmet sözleşmesinde yer alabilecek mahiyette olup, toplu iş sözleşmesinin normatif bölümünü oluşturmaktadır. Hal böyle olunca, "Her ne sebeple olursa olsun sona eren toplu iş sözleşmesinin hükümleri yenisi yürürlüğe girinceye kadar hizmet akti hükmü olarak devam eder" şeklindeki yasa kuralı uyarınca toplu iş sözleşmesinin süresi sona erince, yenisi yapılıncaya kadar hizmet akti hükmü haline gelmiştir. O halde, toplu iş sözleşmesinin süresi sona erince bu hüküm sanki davacının hizmet sözleşmesinde yer almış gibi hukuki sonuçlar doğuracaktır. Burada çoğunluğun bozma gerekçesinde açıklandığı gibi, toplu iş sözleşmesinin kendi süresinden sonraki dönem için düzenleme söz konusu olmayıp, Yasa'nın 6. maddesinde öngörülen bir düzenlemenin hükmünü icra etmesi söz konusudur. Yasamıza tamamen uygundur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle usul ve yasaya uygun olmayan kararın bozulması gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun onama kararına karşıyım.