 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E:1984/5585
K:1985/12032
T:04.11.1985
* İSKAN YASASINA GÖRE OLUŞTURULAN TAPU
* HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
* MÜLKİYET HAKKININ SAPTANMASI
ÖZET : 2510 sayılı Kanuna göre oluşturulan tapu kayıtları kapsamlarının iç içe girdiğinin ve kayıt maliki yararına aynı Kanunun 23. maddesine 3667 sayılı Kanunla eklenen 3. fıkrasında yer alan hak düşürücü sürenin gerçekleştiğinin belirlenmesi durumunda, ayrıca Tapulama Kanununun 32/a maddelerinde öngörülen koşulların araştırılmasına ve uygulanmasına gerek yoktur.
(766 s. Tapulama K m. 32/d)
(2510 s. İskan K m. 23)
Taraflar arasında tapulama tespitinden doğan dava sonunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, iş incelendi, gereği görüşüldü:
Tapulama sırasında 30 parsel sayılı, 22800 metrekare ve 31 parsel sayılı, 9400 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar davalı olmakla, malik haneleri boş bırakılmak suretiyle tesbit edilmişlerdir. Daha önce Nazife ile Yunus ve Mehmet tarafından birbirleri aleyhine iskanen verilen tapu kayıtlarına dayanılarak karşılıklı olarak açılan tapu iptali ve müdahalenin önlenmesi davası Tapulama Mahkemesine devredilmiştir. Mahkemece davacı Nazife tapu kaydına itibar edilmekle birlikte Tapulama Kanununun 32/d maddesi şartları davalılar Yunus ve Mehmet lehine gerçekleştiği gerekçesiyle 30 sayılı parselin Yunus ve paydaşları adına, 31 sayılı parselin ise Mehmet adına tesciline karar verilmiş; hüküm, Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Hükümden sonra, Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nca oluşturulan 14.5.1984 tarihli 1983/10 esas, 1984/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında "İskan mevzuatı çerçevesinde temlik ve tapu siciline tescil olunan taşınmazların daha sonra tekrar aynı mevzuat uyarınca başka birine temliki halinde 2510 sayılı Kanunun 23. maddesine 3667 sayılı Kanunla eklenen 3. fıkra hükmünün uygulanması gerektiği ve bu fıkrada yer alan bir yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcının iskan mevzuatı çerçevesinde temlik edilen taşınmaza fiilen el koyma tarihi olduğu" belirtilmiştir. Somut olayda tarafların dayandığı tapu kayıtları 2510 sayılı Kanuna göre Hazinenin tahsis ve temlikine davalı olarak oluşturulmuştur. Davacı Nazife'nin miras bırakanına ait Haziran 1937 tarih, 49 sayılı tapu kaydının her iki parselin tamamını Yunus ve Mehmet'e ait olan 11.4.1951 tarih, 227 ve 17.3.1952 tarih 175 sayılı tapu kayıtlarının birbirini sınır göstererek taşınmazları kapsadığı, diğer bir deyimle tarafların tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazlar üzerinde kapsamlarının iç içe girdiği, 49 sayılı tapu kayıt malikinin 1937 tarihinde öldüğü, intikal görmediği, mirasçılarının taşınmazda zilyet olmadıkları, Yusuf ve Mehmet'in taşınmazlarda 1942 tarihinden beri çekişmesiz ve aralıksız dava tarihine kadar ekip biçerek tasarrufta bulundukları mahkemece yapılan keşif ve uygulama, toplanıp değerlendirilen diğer delillerle saptanmıştır. Böylece davacı Nazife aleyhine 2510 sayılı Kanunun 23. maddesinin 3. fıkrasında yer alan bir yıllık hak düşürücü süre gerçekleşmiştir. Bu durumda Tapulama Kanununun 32/d maddesi hükmü söz konusu olamaz. Yusuf ve Mehmet'e ait sonraki günlü tapu kayıtlarına değer verilir. Bu nedenlerle davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibariyle doğru olan hükmün bu gerekçelerle (ONANMASINA), 766 sayılı Tapulama Kanununun 74. maddesince 10 lira donama Ham harcının temyiz edenden alınmasına, 4.11.1985 gününde oybirliği ile karar verildi.