DAVA : Tapulama sırasında 744 parsel sayılı 29800 metrekar yüzölçümündeki taşınmaz 477 sayılı parsele uygulanan vergi kaydının yüzölçümü fazlası olarak Hazine adına tespit edilmiştir. İtirazı tapulama komisyonunca reddedilen davacı miras yoluyla geçen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine ve paylaşmaya dayanarak dava açmıştır. mahkemece tespit tutanağında sözü edilen vergikaydının 477 sayılı parsele ait olmadığ, nizalı parselin vergi kaydının kapsamı dışında kaldığı, dava dışı 477 parsele 744 parselin önce sinin bir bütün olduğu, tespit gününe göre tapulama Kanununun değişik 33. maddesi hükmünce zilyetlikle ancak 20 dönümlük bölümünün iktap olunabileceği, davacı adına tespit olunan 477 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün 21100 metrekare olduğu ve kesinleştiği gerekçe gösterilerek davanın reddine, taşınmazın tapulama Kanununun 38. maddesi hükmünce Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu 744 parsel sayılı taşınmaz dava dışı 477 parsel sayılı taşınmazda revizyon gören 854 tahrir sayılı vergi kaydının yüzölçümü fazlası olarak Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemce dava dışı 477 parsel sayılı taşınmaz ile dava konusu 744 parsel sayılı taşınmazın öncesinin bir bütün olduğu, tespit tutanağında sözü edilen 1937 gün ve 854 tahrir sayılı vergi kaydının 477 parsele ait olmadığı, her iki parselin anılan vergi kaydının kapsamı dışında kaldığı, ancak öncesi bir bütün olan taşınmazın Tapulama Kanununun değişik 33/4. maddesi hükmünce ancak 20 dönümlük bölümünün kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile iktisap olunabileceği, davacı adına tespit gören ve kesinleşen 477 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün ise 21100 metrekare olduğu gerekçe gösterilerek davanın reddine, taşımazın Tapulama Kanununun 38. maddesi hükmünce Hazne adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Gerçekten tapulama tespit gününe göre öncesi bir bütün olan taşınmazın ancak 20 dönümlük bölümü zilyetlikle iktisap olunabilir. Ne varki hüküm günüden sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu ile 766 sayılı Tapulama Kanunu ve tespit gününde yürürlükte bulunan 1617 sayılı Yasanın 20. maddesi hükmü yürürlükten kaldırılmıştır. 3402 sayılı Yasanın geçici 4. maddesinde iş bu yasa hükümlerinin elde olan, başka bir deyişle derdest bulunan davalarda uygulanacağı kuralı getirilmiştir. 3402 sayılı Yasanın 14. maddesinde tapuda kaytılı olmayan ve yani çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kur toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal çekişmesiz ve aralıksız en az 20 yıldan beri malik sıfatı ile zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile ispat eden zilyedi adına tespit edileceği hükmü getirilmiş, sulu veya kuru toprak ayrımının nasıl yapılacağı da sözü edilen maddede vurgulanmıştır. Şu hale göre davacının Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünden yararlanması gerekir. Bu durumda mahkemece son yasal düzenleme gözönünde bulundurularak delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Davacının temyiz itirazları yukarıda belirtilen nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 7.12.1987 gününde oybirliği ile karar verildi.

Diğer Bölümlerimiz +
Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini

Yargıtay Kararları 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 1999 1998 1997 1996 1995 1994 1993 1992 1991 1990 1989 1988 1987 1986 1985 1984 1983 1982 1981 1980 1979 1978 1977 1976 1975 1974 1973 1927-1972