 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1984/892
K: 1984/4785
T: 14.04.1984
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava 13147 ada bir parseldeki 5 numaralı bağımsız bölüm üzerindeki şuf'alı payın iptaliyle davacı adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ve hüküm davacı ile davacının payını satın alarak davacılık sıfatını iktisap ettiğini iddia ve bu sıfatının kabulünü isteyen...... Mağaza Kollektif Şirketi tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, bağımsız bölüm halindeki taşınmazın 2/6 payı sahibi olarak 25.2.1982 tarihinde davalıya satılan pay sebebiyle şuf'a hakkının tanınmasını sukutu hak süresi içinde istemiştir. Daha sonra .... Mağaza Kollektif Şirketi tarafından davacı aleyhine önceki payıyla ilgili olarak açılan cebri tescil davası sonucu beklenmiştir. Davacı payının iptalen adı geçen şirket adına tesciline dair kararın 3.10.1983 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Bunun üzerine...Mağaza Kollektif Şirketi davacıya halef olduğunu, esasen şuf'a hakkında kendisine devir ve temlik edildiğini belirterek davacı sıfatının kabulünü istemiştir. Mahkemece gerek bu talep gerekse asıl davacının davası davadan evvel var olan payının kalmamış olması sebebiyle reddedilmiştir.
Mahkemece 26.12.1983 tarihli kararla ... Mağaza Kollektif Şirketi'nin davacılık ve müdahillik sıfatı olmadığından temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Yerel mahkemenin temyiz isteminin reddine karar verebilmesi ancak temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması ya da temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olması halinde mümkündür. Temyiz edenin buna hakkı olup olmadığına karar vermek Yargıtay'ın görevi dahilindedir. Bu nedenle ... Mağaza Kollektif Şirketi'nin temyiz talebinin reddine dair karar yok sayılmak ve inceleme adı geçen şirketin ve davacının temyizleri yönünden yapılmalıdır.
Kanuni şuf'a hakkı ortak mülkiyet hakkından doğduğundan ve adeta mülkiyet hakkıyla içiçe bulunduğundan şayi paydan ayrı olarak devir ve temliki düşünülemez. Davalıya pay satışı yapılmadan, diğer bir deyimle şuf'a hakkı doğmadan bir paydaşın kendi payını 3. şahsa satmayı vaadetmesi, o arada doğması mümkün şuf'a hakkını da devir ve temlik etmesi, 3. şahsa ancak şahsi bir hak bahşeder. Nitekim davacı kendi payını şirkete satmayı vaadetmiş olmasına rağmen davalıya yapılan pay satışından sonra müşterek malik olarak şuf'a hakkını kullanmıştır. Bu davanın devamı sırasında davacının kendi payını yitirmiş olması şuf'a hakkının da kaybedilmesi sonucunu doğurur. Şuf'a hakkının kaybedilmesinden sonra yok olan bir hakkın devri söz konusu olamaz. Pay satışından evvel henüz doğmamış bir hakkın şirkete devredilmiş olmasında da değişik bir durum yoktur.
Davanın devamı sırasında payını satan davacının şuf'a hakkını da devrettiği yolunda anlaşma yapılması, bu sebeple yeterli sayılmaz. Payı satın alan 3. kişinin cüz'i halef olması yukarıda belirtilen nedenlerle kanuni şuf'a hakkının konuluş sebebine aykırı olur. Müşterek taşınmaza yabancı ortak sokulmasını önleme gayesine dayanan hakkın, daha önce paydaşlar arasına giren 3. kişiden sonra paydaş olana tanınması hakkın kullanılması amacına ters düşer.
SONUÇ : Bütün bu açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararda davanın reddi sonucu itibarıyla usul ve kanuna uygun bulunduğundan hükmün (ONANMASINA) ve temyiz giderinin temyiz edenden alınmasına, 14.4.1984 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.