 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1984/4136
K: 1984/6298
T: 22.05.1984
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan Vakıf davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davacı tarafından süresi içinde istenilmekle; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava vakfiyeden doğan sükna hakkını istimlak bedeli üzerinden uygulamadaki en üst düzeyden faiz ödenmesi tesbiti ve Vakıflar İdaresinin bu hak yerine hariçten satın almak veya vakıf taşınmaz tahsisi yolunda oluşan muarızanın meni isteminden ibarettir. Mahkemece istemin yasal faiz olarak tesbitine ve vaki muarızanın men'ine karar verilmiş ve hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı, 1221 tarihli Mehmet Efendi İbni Abdullah zaviyesinin evladı zükürundan olup Vakfın sükna hakkına sahip bulunduğunu ve vakfı yerinin ilk yardım hastahanesinin tevsi sahasında kalması nedeniyle Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na izafeten Hazine'ce istimlak edildiğini ve sükna hakkının yasal mahiyet ve şumulü itibarıyla haklarının bedel inkilap ettiğini ve davalı Vakıflar İdaresinin istimlak bedeline sahiplenerek kendilerine hariçten iki daire almak veya başka bir vakıf mal tahsis etmek istediğini ve bu davranışın faize dönüşen haklarına bir müdahale ve muarıza bulunduğunu ileri sürerek vaki muaraza ve müdahalenin men'ini ve taşınmazın bedeline ilişkin faizin 23.12.1978 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ve cari uygulamadaki en üst düzeyden ödenmek gerekeceğinin tesbitini talep etmiştir. Davalı Vakıflar İdaresi ise, istemlak edilen vakfın sükna hakkı tanınan zaviye dışında bahçe ve gelir getiren üç dükkanı bulunduğunu ve bu niteliği sebebiyle hayrat Vakıflardan olup vakıf şartlarının kapsamayan bir taşınmaz alınarak davacının sükna hakkının bu taşınmazda tanınmasının müdahale ve muarıza teşkil etmeyeceğini ve vakfedilen mal istimlak olunmakla sükna hakkının da ortadan kalktığını ve davacının yalnız sükna hakkına ait olan kısımda hak iddiası mümkün olup vakfın diğer kısımlarında bir hak iddia edemeyeceğini ve davacının davasının sükna hakkının bedele dönüştüğünü iddia ile kanuna uymayan bir şekilde bedelin varmasından istifadeye yönelik bulunduğunu ve davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
1221 tarihli mehmet Tahir Efendi İbni Abdullah Zaviyesi Vakfı'na ait vakıf senedinde, Vakfın Zaviyesinde vakıfın evladı, evladı, evladının cümlesinin zukur ve imsasının sakin olacağı ve bu halin evlatların inkirazına kadar devam edeceği şart koşulmuştur. Davacının vakıfın evladından bulunduğu ve vakfın zaviyesi mezkuresinde oturduğu, taraflar arasında evvelce ceryan eden, İsanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi)'nin 10.10.1968 tarih 920/731 sayılı ilamından anlaşılmaktadır. Davacı Vakfiyeye göre, sükna hakkına sahip bulunmaktadır.
Mehmet Tahir Efendi İbni Abdullah Zaviyesi Vakfı, Paşa tekkesi namıyla anılıp, imar planı gereğince, ilk yardım hastahanesinin tevsi sahası içerisinde kaldığından 29.12.1978 tarihinden Sağlık Sosyal Bakanlığı'na izafeten Hazine'i Maliye tarafından istimlak edilmiştir. Yapılan keşfe göre, istimlak edilen saha vakfiyenin tamamını kapsamakta ve davacının sükna hakkı bulunan zaviye dışında meşrutahane, semehane, bahçe, çeşme ve 3 dükkanı ihtiva etmektedir. Vakfiye 1221 sayılı vakfiye senedi şartlarına göre bir bütün olarak mütalaa edilmek gerekir. bu bakımdan MK.nun 748/2. maddesi gereğince, kanunda hilafı yazılı olmadıkça intifa hakkına ait hükümlerin sükna hakkında da uygulanacağı ve MK.nun 722. maddesi gereğince sükna hakkının bedele dönüşeceği kabul edilemez. Vakıflar idaresi, sükna hakkının konusunu teşkil eden zaviye dışında kalan yerler için, vakıfın arzusuna uyarak vakıf şartlarını devam ettirmek için yeni bir taşınmaz akar edinebilir. Davacının sükna hakkını da mümkün olduğu takdirde aynen, olmadığı taktirde geliri ile karşılayabilir. Vakıflar idaresinin bu nedenle davacının da sükna hakkını karşılamak üzere bir taşınmaz satın almak istemesi ve sükna hakkı karşılığı olarak davacıya muvafakat sağlandığı takdirde diğer bir vakıf malı tahsis etmesi, belirtilen şekilde bedele dönüşmesi mümkün olmayan sükna hakkına ve istimlakı sebebile istimlak bedeline bir müdahale ve muarıza olarak kabul edilemez. Mahkemece aksinin kabulü yerinde değildir.
Sükna hakkı, sahibinin bir binanın tamamında veya bir bölümünde tek başına veya diğer kimselerle birlikte oturma yetkisi tanıyan bir haktır. Davacıda vakfiye şartına göre, Vakıf malı zaviyei mezkuresinde sükna hakkına sahip bulunmaktadır. Yukarıda belirtilen şekilde asıl olan vakıfın vakıf senedinde amaçladığı şartların yaşatılması olduğundan ve davacının sükna hakkının ir kül teşkil eden bu vakfiyenin şartları arasında düşünülmesi gerektiğinden, sükna hakkının bedele dönüştüğü kabul edilemez. Davacının bu durumda isteyebileceği, sükna ettiği zaviye yerine tekabül eden kısma ait istimlak bedelinin faizinin tahsili değil, kendisinin sükna hakkı sebeble taşınmazdan istifade ettiği hak kadar, bir hak istemekten ibarettir. Diğer bir deyimle vakıf malın zaviyesinde oturmak suretiyle ne miktar kendine istifade sağlıyor ve burada oturmak suretiyle ne miktar kendine istifade sağlıyor ve burada oturmakla ne miktar kira vermiyorsa istimlak bedelinden bu kadar istifade bedeli ve kira istemek hakkına sahiptir. Bu husus tereddüt doğurmayacak şekilde keşfen tesbit olunmak ve buna hükmedilmek icap eder. Mahkemenin bu ciheti gözönünde tutmadan sükna hakkının taalluk ettiği zaviye kısmının istimlak bedeli tutarı üzerinden faize hükmedilmesi gerekeceğinin tesbitine karar verilmesi isabetsizdir.
Sureti kabule göre de, istimlak 29.12.1978 tarihinde yapılmıştır. Vakıflar İdaresi dosya arasında bulunan 9.4.1974 tarih emlak bürosu H. 5/6 sayılı yazısında, davacıya yeni ikametgah temin edilinceye kadar, tahliye isteminin ertelenmesi bildirilmiştir. Bu yazıya göre davacının sükna hakkı bulunan mahalde istimlaktan sonra da oturduğu anlaşılmaktadır. Tesbite esas olan tarih davacının sükna hakkına sabih olduğu yerden çıkış tarihidir. Bu tarih araştırılmadan istimlak tarihinden daha evvelki bir tarihi kapsayan 23.12.1978 tarihinden itibaren davacıya hak tanındığının tasbitine yer verilmesi de kanuna aykırıdır.
Yukarıda belirtilen sebeplerle davacının diğer temiz sebipleri ve Hazine'nin sükna hakkının istimlak sebebiyle sona erdiği hakkındaki temyiz itirazları yerinde bulunmamaktadır.
SONUÇ : Hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, ve bozma nedenine göre taraflar lehine murafaa vekalet ücreti takdirine yer olmadığına 22.5.1984 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.